Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, Temel Haklar Sözleşmesi'nden ülkesinin muaf tutulması güvencesi karşılığı Lizbon Anlaşması'nı engellemekten vazgeçince, AB'nin neredeyse 5 yıldır sürmekte olan anayasal krizi noktalandı.
Böylece, AB Anayasası diyebileceğimiz Lizbon Anlaşması en geç 1 Aralık'ta yürürlüğe girebilecek.
Klaus'un kopardığı ödün hiç de küçümsenecek türden değil: 1945'te Çekoslovakya'nın sürgündeki hükümetinin başkanı Edvard Benes bir dizi kanun hükmünde kararname yayınladı. Bu kararnameler Çekoslovakya'daki Alman ve Macar azınlığın sınır dışı edilmesini ve mallarına tazminatsız el konulmasını öngörüyordu. Klaus, yurtlarından ve mallarından edilen o Alman ve Macar azınlığın AB Temel Haklar Sözleşmesi'ne dayanarak "Tazminat" ve "Dönüş hakkı" istemesinden kaygılanıyordu. AB'nin verdiği güvence ve muafiyetle, korkuları giderilmiş oldu.

AB ve ABD'nin serüveni
Lizbon Anlaşması'nın getirdiği önemli yeniliklerin başında AB Başkanlığı kurumu geliyor. Yani bir tür AB Cumhurbaşkanlığı. Kulislerde aralarında İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker'in de bulunduğu birçok isim dolaşıyor. Ve AB medyası konuyu "Avrupa, George Washington'unu arıyor" başlıklarıyla işliyor.
Anlamı: Avrupa'yı federal bir çatı altında bütünleştirecek bir lider aranıyor. George Washington'un Amerika'daki eyaletleri federal bir sistemde birleştirmesi gibi...
Aslında AB ile ABD'nin ortak yönleri var. Örneğin bayrakları. A
BD'nin bayrağı, malum kırmızı-beyaz 13 çubuk ile sol üst köşede mavi zemine sıralanmış 50 beyaz yıldızdan oluşuyor. Ancak, ülkenin ilk bayrağı biraz farklıydı: Sol üst köşede, mavi zemin üstünde bir daire oluşturacak şekilde dizilmiş 13 sarı yıldız vardı. Federal çatı altında birleşmeyi kabul eden ilk 13 eyalet için 13 yıldız!
AB'nin bayrağı da ABD'nin ilk bayrağını çok andırıyor. Sadece bir yıldız eksik: Mavi zemin üstünde daire oluşturan 12 sarı yıldız.

Bayrağın asıl sahibi
Aslında bu bayrağın sahibi AB değil, Avrupa Konseyi. Öyküsü de ilginç. 1949'da kurulan Avrupa Konseyi, hemen ertesi yıl "Avrupa'yı oluşturan halkların ortak mirası ile manevi ve ahlaki değerlerini yansıtacak bir sembol" arayışına girdi. Önce "Haç" önerildi sembol olarak ama Türkiye şiddetle karşı çıkınca vazgeçildi. Beyaz zemin üzerinde yeşil bir E harfi, mavi zemin üstünde altın bir disk ile kırmızı bir haç gibi teklifler de yetersiz bulundu. Sonunda Fransız ressam Arsene Heitz'in önerisi kabul edildi: Mavi zeminde daire oluşturan 12 altın yıldız.
Neden 12? Avrupa Konseyi o dönemdeki yetkililerinin yanıtı şöyle oldu: 12 sayısı binlerce yıldan beri istikrarı simgeliyor: Gün iki 12 saatten meydana geliyor, yıl 12 aydan, astroloji haritası 12 burçtan... Hatta Olympe Dağı'nda da 12 tanrı vardı!
Ama farklı bir yorum getirenler de oldu: Hazreti İsa'nın annesi Meryem'in başının üstündeki hare 12 yıldızdan oluşuyordu! Buyurun size Avrupa'nın Hıristiyan kökenlerine çaktırmadan yapılan bir vurgu ya da gönderme!
Avrupa Konseyi'nin bu bayrağını, çok yıllar sonra 1986'da Avrupa Birliği de benimsedi. Ve 12 yıldıza ayrı bir anlam yüklemek için apar-topar İspanya ve Portekiz'i de alarak üye sayısını 12'ye çıkardı!

Kaliforniya örneği
Biz yine George Washington muhabbetine dönelim. ABD'nin kurucu başkanı 13 eyaleti federal birlikte buluşturmuştu. Ama ABD'ye asıl gücünü veren Kaliforniya, çok sonra, 1850'de birliğe katıldı. 31'inci eyalet olarak.
AB'nin küresel güç olabilmesi için Kaliforniya gibi bir eyalete ya da ülkeye ihtiyacı var. Ufukta öyle bir "Altın diyar" görünüyor mu? Elbette. Türkiye!
İster misiniz; Kaliforniya'nın 31'inci üye olarak ABD'ye katılması gibi, Türkiye de 31'inci üye olarak AB'ye girsin!
Ama bunun için AB'nin George Washington gibi büyük düşünen bir lider çıkarması gerekiyor. Öyle bir mucize gerçekleştirebilecek mi; hep birlikte göreceğiz...