Ankara büromuzun haberine göre, devlet yurt dışındaki Kürt aydınları ve siyasetçilerine dönüş kapısını açmaya hazırlanıyor.
Bizce en az dağdakileri indirmek kadar önemli bir konu.
Büyük çoğunluğu Avrupa'da olmak üzere yurt dışında yüzlerce, hatta ifadelerine göre, binlerce Kürt aydını var. Kemal Burkay, Mahmut Kılınç, Yaşar Kaya, Şükrü Gülmüş, Günay Aslan, Şivan Perver, Mehdi Zana, Recep Maraşlı ve daha niceleri...
Kendilerini "Sürgünler" diye niteleyen bu aydınların, sanatçıların ve siyasilerin bir bölümü devletin baskıları veya hapis tehditleri nedeniyle vatanını terketti. Bir bölümü de PKK'nın şerrinden kurtulmak için.
Gerek Türkiye'deki, gerekse yurt dışındaki Kürt sitelerini yakından izlediğimiz için biliyoruz, Ankara'nın açılımıyla "Sürgünler" in yüreklerinde birşeyler kıpırdamaya başladı. Öyle ya; 30 yıl, 20 yıl, en az 10 yıl sonra vatana dönüş umudunun belirmesi, kimi heyecanlandırmaz ki?
Bugüne kadar Türkiye'ye gelmek isteyen "Sürgünler", iki olasılıktan birine razı olmak zorundaydılar: Ya yabancı pasaport edinecekler, ya da sınırdan girişte askerlik yükümlülüğü için silah altına alınmaya veya bedelli askerlik yapmaya razı olacaklardı.
Bazıları için daha da kötü bir risk vardı: Kesinleşmiş veya sürmekte olan davaları nedeniyle cezaevine kapatılmak. Hemen belirtelim; bu gruptakilerin hiçbiri terör eylemlerine katılmaktan yargılanmadılar, yargılanmıyorlar; suçları "Kürt sorunu" ile ilgili yazılar yayınlamak, ayrılıkçı siyaset yapmak, vb... Yani hemen tümü düşünce ve siyaset suçuyla yargıya gönderildiler.
O bakımdan risksiz dönüşleri için ya bir af yasası gerekiyor ya da tutuksuz yargılanmalarının sağlanması...
İlk olasılık onları rahatlatır mı; emin değiliz. Zira "Biz suç işlemedik ki af isteyelim" diyerek, "Onurlu bir dönüş" talep ediyorlar. "Meşruiyet içinde çare tükenmeyeceğine" göre, devletin bir çözüm bulacağını umuyoruz.
Güneydoğu'da çokseslilik
Biz "Sürgünler"in dönüşünü önemsiyoruz dedik; zira bir bölümünü saydığımız isimlerin ezici çoğunluğu PKK karşıtı. Bir bölümü de geçmişte PKK çizgisinde olup da şimdi kopanlar...
Dönüşleri en az iki açıdan yararlı olacak:
1- Kürt siyaseti, PKK'nın ve uzantılarının ya da sözcülerinin tekelinden kurtulacak.
2- Çözüm diyalogu daha gerçekçi, daha makul bir zemine oturtulabilecek.
Zira vatan, baba ocağı özlemi, yurt dışında geçen yıllar, aşırılıkları törpüler, sağduyuyu daha ön plana çıkarır. Çıkardı da.
Saydığımız Kürt aydınların ve siyasilerin açıklamalarında, internet sitelerinde yayınlanan yazılarında da bu değişimi açıkça görebiliyoruz.
Örneğin, yaptığı haberler, yazdığı makaleler ve kitaplar nedeniyle mahkemelerdeki 8'i kesinleşmiş 56 yıl hapis cezası istemi yüzünden bir Şubat gecesi Meriç'in soğuk sularına atlayarak ülkeyi terkeden Günay Aslan, dönüşünü sadece bir koşula bağlıyor: "Türkiye'nin gerçek anlamda demokratik hukuk devletine dönüşmesi."
Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektupta "Ben Demokrasi Partisi'nin (DEP) ilk kurucu genel başkanıyım. Özgür Gündem gazetesinin sahibi olarak 18 ayda gazeteden 24 cenaze kaldırdım. Buna Musa Anter de dahil. Milletvekilimiz Mehmet Sincar'ı hunharca katlettiler. Beni tutukladılar. Tansu Çiller'in ölüm listesinde ikinci sıradaydım. Birinci Behçet Cantürk'ü öldürmüşlerdi. Selameti yurt dışına kaçmakta buldum. Birkaç suikast ve ölümden kurtuldum. 17 yıldır Avrupa'da mülteciyim, 3 kalp ameliyatı geçirdim" diyen Yaşar Kaya'nın da tek talebi var: "Onurluca dönüp sürece yardımcı olmak."
12 Eylül'den sonra yurt dışına çıkan ve neredeyse 30 yıldır İsveç'te yaşayan "Bir kedisi bile olmayan" Kemal Burkay da aynı çizgide: "Artık yurda dönme zamanı galiba geldi. Engeller kalkarsa ertesi gün dönerim..."
Evet, "Şehire bir film getirmenin", onların dönüşlerini sağlamanın zamanı geldi. İster "Galiba" deyin, ister "Gerçekten..."