Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Medya dünyası

SABAH'TAN MEKTUP

1987 yazında rahmetli Genel Yayın Müdürü Çetin Emeç'in ısrarlı önerileri sonucu Hürriyet gazetesine geçmiştim. Yazı İşleri Müdürü olarak.
7-8 ay kadar kaldım Hürriyet'te. Ve o aylar boyunca yazı işleri toplantısında gündemdeki haberler üstüne görüşümü belirtmekten ve zaman zaman tek sütunluk spotları yazmaktan başka işim olmadı.
Hürriyet o zamanlar Cağaloğlu'ndaydı. Can sıkıntısından her öğlen çevredeki tarihi mekânları dolaşırdım. Ayasofya'yı, Sultanahmet Camii'ni, Topkapı Sarayı'nı, Yerebatan Sarayı'nı, Bizans hipodromunun kalıntılarını, Divanyolu'ndaki türbeleri...
Hiç unutmuyorum; 1988 Şubat'ının soğuk mu soğuk bir günü yazı işleri toplantısının ardından Emeç'e "Ben gidiyorum" dedim. O da günlük Sultanahmet turuna çıkacağımı sanarak, "Fazla oyalanma, Başbakan Turgut Özal gelecek" yanıtını verdi. "Hayır" dedim, "Ben temelli gidiyorum. Hürriyet'ten ayrılıyorum."
Şaşırdı. "Neden" diye sordu. Anlattım: "Yazı işlerinde öyle bir yapı var ki, yeni gelen birinin barınması imkânsız. Hepsi teker teker çok iyi insanlar. İş dışında can arkadaşlar. Ama gazeteye yeni biri gelince hemen savunma içgüdüleri alarma geçiyor. Sonuçta yeni eleman kendini tecrit edilmiş hissediyor. Bakın, 7-8 aydır hiçbir iş yapmadan gelip gidiyorum. Neredeyse pas tutacağım."
"Biliyorum" anlamında başını salladı rahmetli Çetin Bey ve üsteledi: "Kal. Bu sorunu birlikte çözmemiz için kal. Hem sonra seni kendi yerime hazırlıyorum."
Kalmadım. İzmir'e, Yeni Asır'a döndüm. Benden kısa süre sonra Milliyet'ten Hürriyet'e Çetin Emeç'le birlikte gelen ve Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapan Umur Talu da ayrıldı.
Gel zaman, git zaman. Asil Nadir'in Günaydın'ı satın almasından sonra bir daha İstanbul'a açıldım. Rahmetli Nezih Demirkent'in ısrarıyla. Günaydın'da Yazı İşleri Müdürü olarak göreve başladım. Birkaç gün geçti; bir de baktım Hürriyet'teki o grup topluca Günaydın'a geçmesin mi? Rahmetli Emeç aradı; "Ne haber" dedi muzip bir ses tonuyla...
Günaydın'ın İzmir temsilciliği istifa nedeniyle boşalınca hemen talip oldum, İstanbul'a bir kez daha "Hoşçakal" dedim.
Yanlış anlaşılmasın; sözünü ettiğim gruptaki meslektaşlarımın hepsini seviyorum, hepsini iyi anıyorum, bazılarıyla zaman zaman buluşuyorum.
Bu deneyimlerim mesleğimde çok işime yaradı. Üstlendiğim tüm görevlerde gençlerin önünü açmayı hep birinci hedefim yaptım. Görüyorsunuz, SABAH'ta hemen her gün bir genç gazetecimizin ya haberini, ya röportajını, ya da araştırmasını yayınlıyoruz.

Donat'ın bugünkü röportajı
Bu anıları Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın dün SABAH Pazar'da yayımlanan söyleşisi çağrıştırdı.
Dumanlı, Türk medyasının "Küçük küçük aşiretler şeklinde yaşadığını" söylüyor ve ekliyor: "Dışarıdan adam almayan, kendi içerisinde özel ilişkileri olan bir yapı bu..." Haklı.
Dumanlı, biliyorsunuz, "Tasfiye edilecek gazete(ci)ler, ayakta kalacak gazete(ci)ler" başlıklı yazılarıyla iki haftadır medya camiasının altını üstüne getiriyor.
Dumanlı'nın kehanetlerinin veya tahminlerinin ya da beklentilerinin medya camiasını karıştırmasının nedeni malum: "Tasfiye" denince, akla önce Doğan Grubu gazeteleri geliyor.
Peki, Aydın Doğan gerçekten Hürriyet'te ve/veya diğer gazetelerinde tasfiye ya da kan değişikliği düşünüyor mu? Onun da yanıtını sevgili Yavuz Donat'ın Aydın Doğan'la yaptığı ve bugün yayımladığımız söyleşide arayın.
Bitirmeden önce bir borcumu da ödeyeyim: "Değnekçiler parka çekildi" başlığıyla verdiğimiz haber daha önce Zaman'da yayımlanmış. Atladım. Çok büyük olasılıkla muhabirimiz Erhan Öztürk ile Zaman'ın muhabiri haberi aynı gün hazırladılar. Ben yer yokluğundan birkaç gün tutunca bu "Mükerrerlik" meydana geldi. Hiç değilse "Özel haber" logosunu koymamalıydık. Hata benim.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğiyle...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA