Bugün "Kürt Konferansı" ile ilgili gelişmeler ve Türkiye'ye yansımaları üstünde duracaktık.
Ancak Cumhurbaşkanı Gül'le Bağdat'tan dönerken Irak dosyasına hâkim diplomatlar ve danışmanların geziyi izleyen biz gazetecilerle yaptıkları ufuk turunda öyle önemli bir tablo ortaya çıktı ki, söz verdiğimiz konuyu ertelemek zorunda kaldık.
Önce gezinin arka planını aktaralım: Biliyorsunuz, Türkiye'nin daveti üzerine Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani geçen yıl, tam tarih vermemiz gerekirse, 26 Şubat 2008'de Ankara'yı ziyaret etti. Ancak Talabani bu daveti kabulde aylarca zorlandı, çok yönlü baskılar nedeniyle birkaç kez fikir değiştirdi. Sonunda Ankara nazik bir uyarı gönderdi: "Ziyaretiniz en geç 30 gün içinde gerçekleşmezse, bir daha uzun süre gündeme bile getirilmeyebilir. Taahhüt ediyoruz, siz Ankara'ya gelirseniz, en geç bir yıla kadar Cumhurbaşkanı Gül de Bağdat'ı ziyaret edecek." Bu uyarı ve güvence Talabani'nin tüm tereddütlerini gidermeye yetti.
Tüm gruplarla barışık
O ziyaret hem Türkiye-Irak, hem de Irak'taki gruplar arasındaki ilişkiler açısından dönüm noktası oldu.
Örneğin -genel anlamıyla- Arap-Kürt çatışması son bir yılda ortadan kalktı. Aynı şekilde, Türk-(Iraklı) Kürt çatışması da sona erdi. Bu çok yönlü yatışma Türkiye'nin Irak'taki konumunu olağanüstü güçlendirdi. O kadar ki, şimdi örneğin Irak'ın Şii Başbakanı Nuri El-Maliki, Kürt ve Sünni gruplarla ilişkilerinin iyileştirilmesi için Türkiye'den yardım istiyor. Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi, "Şiiler'le bizim adımıza siz görüşebilirsiniz" diye açık çek veriyor.
Türkiye'nin ciddi katkılarının olduğu bu yumuşama Irak'ın siyasi hayatına da yansıdı: 31 Ocak'ta yapılan seçimlerde ilk kez farklı tercihler öne çıktı. Saddam Hüseyin'in Baas rejiminin devrildiği 2003'ten bu yana düzenlenen tüm seçimlere damgasını vuran "Etnisite" ve "Mezhepçilik" faktörleri bu kez yerini "Siyasal" eğilimlere bıraktı. Bir başka deyişle, Iraklılar kökenlerine ve mezheplere göre değil, siyasal görüşlerine göre oy kullandılar. Bunun sonucu Maliki'nin aslında pek güçlü olmayan partisi birinci çıktı.
Kürtler'e eylem planı
Yine Ankara'nın tüm grupları kapsayıcı bu politikası Türkiye'deki havayı da değiştirdi. Bir örnek: Başbakanlık Başdanışmanı Davutoğlu, 1 Mayıs 2008'de Kürt Yönetimi (Bizim notumuz: Yoksa; Irak Anayasası'ndaki adıyla "Kürdistan Bölgesel Hükümeti" dememiz mi doğru olur?) Başbakanı Neçirvan Barzani ile Bağdat'taki görüşmesini gizli tutmak zorunda kalmıştı, 11 ay sonra bugün Cumhurbaşkanı Gül'ün programında Neçirvan Barzani ile görüşmenin de yer aldığı Bağdat gezisi o kadar "Doğal" karşılanıyor ki, hiç kimseden itiraz gelmiyor.
Bir bilgi daha: Türkiye, 1 Mayıs 2008'deki o ilk -ve gizli- temasta Iraklı Kürtler'den bir eylem planı istemişti. Eylem planında üç adım yer alıyordu: 1- Başta Mesud Barzani olmak üzere Kürt yöneticiler ve siyasiler Türkiye'ye karşı söylemlerini düzeltecekler. 2- PKK'ya karşı somut ve net bir tavır alacaklar. 3- Kerkük sorununun çözümünde makul bir çizgiye gelecekler. Ve sonraki paragraf: "Türkiye olarak bu üç adımı izleyip sonuçlarını gördükten sonra ilişkilerimizi normalleştireceğiz."
İşte şimdi o noktaya gelindi ya da gelinmek üzere. Mesud Barzani o nedenle sık sık "Ankara'yı ziyaret etmek istiyorum" diye haber gönderiyor.
Irak'taki büyük fotoğrafı göstermek için bu bilgileri aktardık. Çünkü yakında ortaya çıkacak gelişmeleri doğru değerlendirmek için fotoğrafın bütününün önünüzde olması gerekiyor.