Kosova'nın bağımsızlığına destek konusunda Ankara'da siyasal mutabakat var. Liderler de dün grup toplantılarında bunu doğrulayan açıklamalar yaptılar.
Başbakan Erdoğan, "Kosova'nın bağımsız bir cumhuriyet olarak dünya sahnesinde yerini almasının Balkanlar'ın barış, huzur ve istikrara kavuşması yönünde atılmış çok önemli bir adım olduğunu" söyledi.
MHP lideri Bahçeli, Kosova'nın bağımsızlığını kutladı, hükümete "Kosova Cumhuriyeti ile iyi ve kalıcı ilişkiler kurması" çağrısı yaptı.
1992'de DYP-CHP koalisyon hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak Kosova'yı ziyaret edip yaklaşan savaşın kara bulutlarını yerinde gören CHP lideri Baykal'ın da bağımsızlığa destek vermesinden başka bir olasılık aklımızın ucundan bile geçmiyor.
Kabul ediyoruz, Türkiye'de önemli bir Arnavut kökenli yurttaş kitlesi yaşıyor. Kosova kökenliler de az-buz sayılmaz. (İzmir'in unutamayacağı Büyükşehir Belediye Başkanı, hayattaki en iyi dostumuz, sevgili ve rahmetli Ahmet Piriştina da Kosovalıydı. Ailesi Priştine'den göç etmişti.)
Elbette dün Erdoğan'ın vurguladığı gibi "Türkiye ile Kosova arasında tarihi, kültürel bağlar, ortak değerler, ortak inanç var". Ve de Bahçeli'nin belirttiği gibi, Kosova'da hem soydaşlarımız (40 bin dolayında Türk kökenli) yaşıyor, hem de halkının ezici çoğunluğu Müslüman.
Paylaştığımız uzun ortak geçmiş (524 yıl Osmanlı yönetiminde kaldı) ve bu geçmişin ortak mirası (Sultan I. Murad'ın türbesi, Sultan Murat kışlası, onlarca cami, şadırvan, çeşme, han, hamam) nedeniyle Türkiye'nin Kosova'nın bağımsızlığına karşı çıkması asla mümkün olamaz. Hatta ilk tanıyan ülkelerden biri olması da son derece doğal.
Azerbaycan'la ters düştük
Ancak biz gerek siyasilerden, gerekse yetkililerden Kosova'nın bağımsızlığının hukuki yönüne de vurgu yapmalarını, bunun hukuki ifadeyle "Sui generis", yani "Kendine özgü" bir durum olduğunu, kesinlikle "Emsal" yaratamayacağını altını çize çize tekrarlamalarını da beklerdik. İki nedenden ötürü: 1-Netamali coğrafyamızın gerçekleri yüzünden, 2-Bir bölümü aktif, bir bölümü de dondurulmuş ayrılıkçı hareketlere cesaret vermemek için,
Ne yazık ki, sorunun bu yönüne Ankara'da yeterince önem verilmiyor.
Bir ayrıntıya daha dikkatinizi çekelim: Türkiye ile Azerbaycan ilk kez ters düştü. Azerbaycan "Uluslararası ilkelere aykırı ve yasadışı" diye nitelediği Kosova'nın tek taraflı bağımsızlığını tanımayacağını açıkladı. Bunun Yukarı Karabağ için emsal olabileceği korkusuyla. Ermenistan ise tam tersine tanıyor; Yukarı Karabağ için emsal olabileceği umuduyla!
Bir başka komşumuz, Gürcistan da tanımayı düşünmüyor. Güney Osetya ve Abhazya ayrılıkçı hareketleri yüzünden. Moldova da Kosova'nın bağımsızlığına karşı. Kendisinden kopan veya koparılan ve "Bağımsızlığını" ilan eden Transdinyester nedeniyle.
Slovakya, Kıbrıs Rum yönetimi, Romanya, Çin gibi devletler de aynı kaygılarla Kosova karşıtları cephesinde yer alıyorlar.
Daha düşündürücü örnek de var: İspanya tanımıyor ama İspanya'dan ayrılmak isteyen Bask, Katalonya, Galiçya özerk yönetimleri Kosova'nın bağımsızlığını tanıdılar!
"Sui generis" ve "Emsal" tartışmaları, göreceksiniz, önümüzdeki dönemde iyice dallanıp budaklanacak. Zira BM bile aciz kaldı. Güvenlik Konseyi'nde 7 ülke (Rusya, Çin, Endonezya, Vietnam, Güney Afrika, Burkina Faso ve Libya), Kosova'nın bağımsızlığına "Gayrımeşru" olduğu gerekçesiyle karşı çıktı, 6 ülke (ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika ve Hırvatistan) destekledi, 2 ülke (Kosta Rika ve Panama) çekimser oy kullandı.
Cenevre Üniversitesi'nde uluslararası hukuk okutan Prof. Nicolat Levrat dün "Le Temps" gazetesine yaptığı açıklamada, "Emsal" sorunu çözümlenmeden Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesinin tehlikelerine dikkati çekti, "Kosova nerelerde emsal oluşturabilir" sorusuna hiç düşünmeden şu yanıtı verdi: "Kürdistan! Irak'ın kuzeyindeki bu bölge, hukukçulara göre, Kosova ile epey ortak yöne sahip."
İşte bu yüzden Ankara'nın "Emsal" sorununu önemsemesi gerektiğine inanıyoruz.
Ah unutmadan; Kosova coşkusunun sevindirici bir yönü de var: Türk halkı Girit sendromunan kurtulmuş. Çünkü Girit de yüzyıl önce aynı senaryoyla Osmanlı'dan koparılmıştı!