Madeni avrolardaki Avrupa haritasından Türkiye'yi çıkaran ilk ülke olan Slovenya, 1 Ocak'tan itibaren 6 aylığına AB'nin dönem başkanlığını üstlendi.
(Bir teselli: 1 Ocak'ta avro bölgesine katılan Kıbrıs Rum kesiminin madeni paralarındaki haritada da Türkiye yok ama Türkçe "Kıbrıs" yazıyor.)
Önce uyaralım: Aman Slovenya ile Slovakya'yı karıştırmayın. ABD Başkanı Bush'un tarihe geçen gaflarından biri de bu konudaydı. 22 Haziran 1999'da bir Slovak gazeteciye verdiği demeçte şöyle dedi: "Slovakya ile ilgili tüm bilgilerimi Teksas'a gelen başbakanınızın ağzından öğrendim. Yani pek bir şey bilmiyorum. Çünkü görüştüğüm kişi, Janez Drnovsek, aslında Slovenya'nın başbakanıydı!"
Slovenya'nın AB dönem başkanlığı "İlk"ler zincirine eklediği son halka oldu:
* Yugoslavya'dan ilk ayrılan o oldu: 25 Haziran 1991'de.
* Ayrılığı en az kanla o gerçekleştirdi: Yugoslav ordusuyla 10 gün süren savaşta sadece 66 kişi öldü.
* Eski Yugoslavya'dan doğan devletler arasında AB'ye ilk (ve şimdilik tek) o katıldı: 1 Mayıs 2004'teki genişleme dalgasında diğer 9 ülkeyle üyeliğe alındı.
* 2004'te AB'ye giren ülkeler içinde avroya ilk o geçti: 1 Ocak 2007'de.
* Ve nihayet yeni üyelerden AB dönem başkanlığını ilk o üstlendi. Hem de AB'ye katılmasından sadece 44 ay sonra.
"Hedeflerimiz imkânlarımızın çok üstünde" diyen Sloven yetkililer, dönem başkanlıkları için son derece iddialı bir çalışma takvimi hazırladılar:
* Lizbon Anlaşması'nın (AB'nin yeni anayasası. Ama Avrupalılar'ı ürkütmemek için anayasa sözcüğü kullanılmıyor) yürürlüğe giriş tarihini belirlemek.
* Lizbon Stratejisi'nin (AB'yi 2010'a kadar dünyanın en dinamik ve en rekabetçi bilgi ekonomisi yapmayı amaçlıyor) yeni sürecini başlatmak.
* Enerji ve küresel ısınma sorunlarının çözümünde ilerleme sağlamak.
* Batı Balkan ülkelerine AB üyeliği yolunda yeni perspektifler vermek.
Türkiye'nin sürecine katkı
Slovenya bu hedeflerle ilgili olarak 6 ayda 4 bini aşkın toplantı, konferans, sempozyum ve diğer tür etkinlikler düzenlemeyi planlıyor ama bir yandan da boyunu aşacak bir krizle karşılaşma korkusu yaşıyor. O krizin adı Kosova. AB'de bu tek yanlı bağımsızlığı tanıyıp tanımama konusunda görüş birliği sağlanamadı, bundan sonra da sağlanamayacak. Zira Yunanistan, Kıbrıs Rum yönetimi, Romanya, İspanya gibi üyeler Kosova'nın emsal oluşturması kaygısı taşıyorlar.
Peki, Slovenya'nın dönem başkanlığı Türkiye'nin AB sürecini nasıl etkileyecek? "Elimizden geleni yapacağız. Açılmayan başlıkların açılması için uğraşacağız" diyen Başbakan Janez Jansa bir taahhütte bulunmuyor ama en az 2, en çok 3 başlığın açılmasını amaçlıyor.
Bizce kolay değil. İki nedenden ötürü:
1- Türkiye'nin müzakerelere başladığı 2005 Ekim'inden bu yana üç dönem başkanlığında toplam 6 başlık açılabildi.
2- Fransa'nın, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'nin yoluna taş koyma politikasını yeni oyunlar ve tuzaklarla daha da geliştirmesi bekleniyor.
Çünkü, Slovenya'dan sonra 1 Temmuz'da dönem başkanlığı Fransa'ya geçecek. O yüzden Slovenya, Türkiye'yle yapacağı görüşmelerde yanına mutlaka Fransa'yı da almak zorunda kalacak.
Dahası Fransa, Slovenya'ya dönem başkanlığı boyunca diplomatik hizmet desteği verecek: 110 ülkedeki Fransız büyükelçiliği 6 ay boyunca Slovenya diplomatik misyonu görevini de yürütecek.
Bu koşullarda Slovenya'nın başkanlığından umutlu olmak pek kolay değil. Yılın ikinci yarısına, Fransa'nın başkanlığına ise Sarkozy'nin başına taş düşmezseşimdiden kayıp dönem gözüyle bakabiliriz.
Slovenya 3 başlıktan vazgeçtik, 2 başlık bile açabilirse veya açtırabilirse, söz veriyoruz, ulusal marşını ezberleyeceğiz!
(Not: Küçük ve büyük ulusların eşitlik ve karşılıklı saygı temelinde barış içinde bir arada yaşamaları temasına dayalı Slovenya milli marşı "Şerefe" adını taşıyor ve barış için kadehlerin kaldırılması çağrısı yapıyor.)