Sigmund Freud, malum, psikanaliz biliminin kurucusu. Psikanaliz ise, tabuların, totemlerin ve de toplumsal kabul görmüş yasakların kökenini araştırarak "Histeri" gibi hastalıkları anlayıp çözmeye çalışıyor.
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nden geçen soykırım tasarısı sonrası kamuoyunda kim bilir kaçıncı kez su yüzüne çıkan veya depreşen adı konmamış korkularımızın tahlili için Freud'ün divanına uzanmaya karar verdik.
Ne de olsa yabancımız değil. Divan, Osmanlı işi ve Viyana'daki bit pazarından alındı. Üstündeki kilim ise İzmir'den gitti.
Hipnoz ve sonrası
Divana uzandık. Freud'ün hipnozuyla derin bir uykuya daldık. Ve seans başladı.
Freud: 500 yıl boyunca baş tacı edilen, musikiden mimariye, diplomasiden mutfağa devlet yönetiminin ve yaşamın tüm alanlarında Osmanlı'nın ayrılmaz bir parçası haline gelen, "Millet-i sadıka" dediğiniz Ermeniler'le nasıl ve neden kanlı-bıçaklı oldunuz?
- Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordularının Kars, Ardahan, Van'ı işgali sırasında Ermeniler milis gücü oluşturup beşinci kol görevi yaptılar. Her şey onunla başladı. Bunun üstüne Doğu Anadolu'nun Ermeniler'den boşaltılması planı hazırlanıp uygulamaya konuldu.
Freud: Peki, madem Doğu'nun güvenliğiydi söz konusu olan İstanbul, İzmit, Adapazarı, Afyonkarahisar, Bursa gibi Batı illerindeki Ermeniler de niye tehcir kapsamına alındı?
- İki halk arasında tarifsiz bir güvensizlik doğmuştu. Bunun sonucu her Ermeni kuşkulu durumuna düşmüştü.
Freud: Tehcir sırasında kaç Ermeni hayatını yitirdi?
- Herhalde 300 bin kadar.
Freud: Ama birkaç yıl öncesine kadar 600 bin can kaybını kabul ediyordunuz?
- Ermeniler 900 binden 1 milyona, sonra 1.2 milyona, daha sonra 1.5 milyona çıkınca, biz de tepki olarak rakamı aşağıya çektik.
Freud: Aradan neredeyse bir asır geçti. Niye o dönemin trajedileriyle yüzleşmekten korkuyorsunuz?
- Doktor, soykırım yalanı Türkiye'yi parçalamayı amaçlayan komplo planlarının bir parçasını oluşturuyor. Soykırım iddialarını Allah korusuntanımaya kalkarsak, ardından tazminat talebi gelecek. Ondan sonra da toprak talebi. Biliyorsunuz, Sevr Antlaşması, Doğu'daki 6 vilayetin Ermeniler'e verilmesini öngörüyordu.
Freud: İyi ama Sevr Antlaşması hiçbir zaman yürürlüğe girmedi. Haydi, bir an için yürürlüğe girdiğini kabul edelim, 1923'teki Lozan Antlaşması zaten onu hükümsüz kılmadı mı?
- Tamam da bugün yine adım adım Sevr hortlatılmak isteniyor.
Komplocular tetikte
Freud: Ama Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır, Sevr'in ölü belge haline gelmesinde en önemli etken olan 1920'deki Gümrü ve 1921'deki Kars antlaşmalarıyla çizildi. Ermenistan, 23 Ağustos 1990'da egemenliğini, 21 Eylül 1991'de de bağımsızlığını ilan ederken, bu antlaşmaların tartışma konusu yapılmayacağını açıkladı.
- Olsun. ABD'de birtakım çevreler Ortadoğu'daki sınırları yeniden çizmeye kalkıştıklarına göre, o anlaşmalar da hükümsüz kalabilir.
Freud: BM Şartı'ndaki uluslararası alanda tanınmış sınırların değiştirilemeyeceği hükmünü unutuyorsunuz.
- Tamam da, aynı Şart'ta halkların kendi geleceklerini belirleme hakkından da söz ediliyor.
Freud: Doğru. Ama önce kendi geleceğini belirleyecek bir halk olması gerekiyor. Doğu Anadolu'da, Sevr'de sayılan o 6 vilayette bugün Ermeni mi kaldı?
- Ya ihtida edenler veya ettirilenler? Onlar eski dinlerini hatırlarsa ne olacak?
Terapi bitti. Freud uyandırdı. Divandan doğrulurken sorduk; "Nasıl doktor, durum ciddi mi?" Sadece başını salladı. Ama saçları dimdikti. Neden acaba?