Başbakan Erdoğan dün Türkiye Cumhuriyeti'nin 60'ıncı (19201923 arasındaki üç Meclis hükümetini de eklersek 63'üncü), AK Parti'nin 3'üncü, kendisinin de 2'nci hükümetinin programını okudu.
Yeni programı, daha önceki Gül ve Erdoğan hükümetleri programlarının doğal uzantısı görmek yanlış yaklaşım olmaz. Çünkü, Erdoğan'ın ifadesiyle, aralarında "Organik bir devamlılık ve hükümet etme mantığı açısından da süreklilik var."
Yine Erdoğan'ın dün vurguladığı gibi, ilk iki AK Parti hükümeti ve programları siyasal, ekonomik, hukuki ve sosyal reformlarla Türkiye'yi yeniden yapılandırma, daha özgür, istikrarlı ve öngörülebilir bir ülke konumuna getirme hedefleri içeriyordu.
Peki ilk iktidar döneminde bu hedeflerin ne kadarına ulaşılabildi? Bu soruya yanıt ararken, programlardaki taahhütleri "Siyasal", "Sosyal" ve "Ekonomik" diye üç gruba ayırarak değerlendirmek gerektiği görüşündeyiz. Hakkını teslim edelim; "Ekonomik" ve "Sosyal" hedeflerde gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbirine nasip olmayan bir gerçekleştirme oranına ulaştı.
Buna karşılık siyasal bilanço o kadar parlak olmadı. Elbette AB uyum paketleri, yeni Türk Ceza Kanunu gibi önemli düzenlemeleri göz ardı etmiyoruz, ama iki hükümet programı ile onların tamamlayıcısı olan Acil Eylem Planı'nda yer alan birçok iddialı hedef kâğıt üstünde kaldı ve Erdoğan'ın dün açıkladığı 60'ıncı hükümet programına aktarıldı. Neydi onlar? En önemlilerini hatırlatalım:
114'üncü sayfadaki taahhüt
- Yeni bir Anayasa tasarısı hazırlanması: "Şeklen kısa, öz, açık ve anlaşılır, bireyin temel hak ve özgürlüklerini İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AB Kopenhag Kriterleri'nde öngörülen esaslar çerçevesinde düzenleyecek; yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkileri net şekilde belirleyecek; referandum yöntemini yaygınlaştırarak temsili demokrasiden katılımcı demokrasi anlayışına geçiş sağlayacak; idarenin hiçbir eylem ve işlemine yargı yolunu kapatmayarak hukuk devleti anlayışının gerçek anlamda hâkimiyetini tesis edecek" yeni Anayasa'nın "Orta Vade" de, 59'uncu hükümetin görev süresi dolmadan gerçekleştirilmesi amaçlanıyordu.
- Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları'nın değiştirilmesi: Parti içi demokrasi, siyasetin finansmanına şeffaflık, temsilde adalet öngören bu reform da AK Parti'nin ilk iktidarının ilk yılında hayata geçirilecekti.
- Vatandaşlar için "Koruyucu hukuk" uygulaması: Basit konularda ihtilafı mahkemelere intikal etmeden gidermek için, vatandaşlara temel hukuk bilgilerini öğretecek "Hukuk danışma büroları" kurulacaktı. Gerçekleşme süresi 12 aydı.
Liste dava sürelerinin kısaltılması, Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapılandırılması, yargıçların bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması diye uzayıp gidiyor.
Hiç değilse yeni Anayasa yapılsaydı, ilkbahardan bu yana yaşadığımız krizler olur muydu? Neyse
AK Parti'nin ilk dönemine ekonomik ve sosyal düzenlemeler damgasını vurdu, ikinci dönemde zorunlu olarak siyasal ve hukuki reformlar öne çıkacak. Bu reformların sağlıklı, geniş mutabakatla gerçekleşebilmesi için uzlaşma her zamandan daha önemli hale gelecek. İktidara 3 Ocak 2003 tarihli Acil Eylem Planı'nın 114'üncü sayfasında yer alan bir sözünü hatırlatalım: "Muhalefet partileri hükümet uygulamaları ile ilgili, periyodik olarak bilgilendirilecek."
Erdoğan uzlaşmayı önemsediğini belirttiğine, CHP de politikalarını değiştirmeye hazırlandığına göre, bu sözün gereğini yapma zamanı geldi.