IMF'nin yeni başkan adayı Dominique Strauss-Kahn ya da Fransızlar'ın adının baş harflerinden yaptıkları kısaltmayla DSK, destek için kıtalar arasında mekik dokuyor.
Biz de Can Yücel'in, babası, efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel için yazdığı "Ben hayatta en çok babamı sevdim" şiirindeki dizeleri mırıldanıyoruz: "Atlastan bakardım nereye gitti / Öyle öyle ezber ettim gurbeti."
Geçen hafta Rusya'daydı DSK. Ondan önce Brezilya. Daha önce Güney Afrika ile Mozambik. Daha daha önce ABD.
Bu hafta Arjantin, Bolivya, Meksika ve Şili'ye gidecek. Sonra Çin'e. Daha sonra Hindistan'a. Ardından Japonya ve Güney Kore'ye. Ve nihayet Mısır ve Suudi Arabistan'la 65 bin kilometrelik dünya turunu ay sonunda tamamlayacak.
Strauss-Kahn bu uzun kulis programının duraklarını belirlerken, birkaç istisna dışında IMF'deki oy ağırlıklarından ziyade "Yükselen ekonomiler"i öne çıkardığını söylüyor.
Tuhaf. 14-23 Eylül 2006'da Singapur'da yapılan IMFDünya Bankası ortak genel kurulunda, son 5 yıldaki ekonomik performanslarına bakarak 4 ülkenin IMF'deki oy ağırlığının artırılması kararlaştırıldı. Bu ülkeler, Çin, Güney Kore, Meksika ve Türkiye'ydi.
Türkiye'yi pas geçiyor
DSK'nın dünya turunun duraklarına bakıyoruz; Çin, Güney Kore ve Meksika var ama Türkiye yok!
Oysa daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Türkiye'yi çok seviyor. Birçok kez de geldi.
Üstelik, IMF'nin şu anda en önemsediği ülke Türkiye. Hem "Reçetesi"nin başarıya ulaştığı tek örnek, hem de bir numaralı müşterisi olduğu için. Halen çeşitli ülkelerin ekonomik istikrar programlarına destek için açtığı toplam 17 milyar dolarlık kredinin 10 milyar dolarını Türkiye kullanıyor. Türkiye'nin bu krediler için ödediği faizle personelinin maaşlarını karşılayabiliyor.
Peki, IMF'nin bu kadar başarılı öğrencisini, bu denli önemli müşterisini ve bu kadar güçlü bir yükselen pazarı (GSMH'sı 500 milyar dolara dayandı, dış ticaret hacmi 250 milyon doları buldu, kişi başına milli geliri 6 bin doları yakalamak üzere, yıllık yabancı sermaye yatırımı 20 milyar dolar, dünyanın 17'nci ekonomisi), DSK neden göz ardı ediyor? Aklımıza birkaç olasılık geliyor:
Sarkozy'nin parmağı mı?
- Acaba yakın dostu, BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş sayesinde Türkiye'nin desteğini "Çantada keklik" mi görüyor?
- AB'de ortaya çıkan "Hassasiyetler" nedeniyle uzak kalmayı mı tercih ediyor? ("Financial Times" geçen hafta yazdı: Fransa, Almanya ve İngiltere, IMF'deki güçlerinin azalmaması için, 4 ülkenin, özellikle Türkiye'nin oy haklarının artırılmasına yanaşmıyorlar. Bu 4 ülkenin sempatisini kazanmak isteyen ABD ise, Singapur kararının önümüzdeki aylarda yapılacak IMFDünya Bankası ortak genel kurulunda sonuçlandırılması için bastırıyor.)
- DSK yoksa onu IMF adaylığına öneren Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin "Türkiye alerjisi"ni kaşımamak için mi Ankara'yı "Pas" geçiyor?
Saydığımız ve listeyi uzatmamak için "Es" geçtiğimiz olasılıkların hangisinin etkisiyle olursa olsun, DSK çok değil birkaç ay sonra Türkiye'yi atlamasından pişmanlık duyabilir. Özellikle hükümet önümüzdeki yılın ilk aylarında dolacak Standby sonrarı IMF ile ilişkileri kredisiz "Yakın izleme" anlaşmasıyla sınırlandırırsa.
Tabii o kararın alınabilmesi ABD'de patlak veren ve tüm ekonomileri sarsmaya başlayan "Mortgage" kasırgasını kısa sürede ve az hasarla atlatmamıza bağlı.
Yağmur duasına çıkanlar, biraz da onun için ellerini havaya kaldırsınlar.