Kimi cehaletini sergiledi, kimi önyargılarını. Kimi klişelerin dayanılmaz çekiciliğine yenik düştü, kimi kötü niyetini açığa vurdu.
Batılı meslektaşlarımızın 22 Temmuz seçimleriyle ilgili haber ve yorumlarını kastediyoruz.
Medya Takip Merkezi'nin derlemesine göre, 23 Temmuz'da Avrupa basınında seçim sonuçlarıyla ilgili 1.392 haber ve yorum yer aldı. Azalan ölçüde de olsa, yayınlar devam ediyor.
Elbette AB süreci sayesinde Avrupa kamuoyunun Türkiye'ye ilgisinin artmasının etkisiyle, bu haber ve yorumların çoğu doğru ve objektif bilgiler içeriyor. Ama öyleleri de var ki, NTV haklı olarak soruyor: "Dünya basını seçim sonuçlarını çarpıttı mı?"
Çünkü dediğimiz gibi cehalet, kötü niyet, önyargı yüklü bu bir kısım haber ve yorumlarda 22 Temmuz seçimlerinin sonucu bir şablona indirgeniyor: İslamlaik hesaplaşması. Daha doğrusu, kimine göre "Ilımlı İslam"ın, kimine göre "Siyasal İslam"ın laikliğe karşı zaferi!" İşi "Türkler, Atatürk'e veda etti" başlığını atmaya kadar götürenler bile var ; düşünün artık!
Daha garibi, "The Times", "La Stampa", "Corriere della Sera", "La Repubblica", "Il Messaggero", "The Guardian", "Le Figaro", "Le Parisien" gibi ciddi, referans gösterilen gazeteler bile bu tehlikeli kolaycılığın tuzağına düştüler.
DTP'liler bu tuzağa düşmemeli
NTV'nin görüşüne başvurduğu "Financial Times"in Türkiye muhabiri Vincent Boland'ın "Seçimler için gönderilen muhabirlerin çoğu Türkiye'ye ilk kez geliyor" mazeretini kabul edip çarpıtmaları hoşgörüyle karşılayalım diyeceğiz ama daha "Vahim" bir ayrıntı var: Avrupa'nın Türkiye'de yeni azınlıklar yaratma heveslerinin depreşmesi.
AB Komisyonu Başkanı Franco Frattini, "Erdoğan şimdi laik azınlığın haklarını da korumalı" gibi saçma sapan ama AB kurumlarında Türkiye'nin nasıl algılandığının ipuçlarını veren bir çıkış yaptı.
"L'Express" dergisine seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirme yapan bir "Türkiye uzmanı" (Fransa'nın sayılı siyasal araştırmalar merkezi CERI'den Riva Kastoryano), Aleviler'i dini azınlık saydı ve "Hak ve özgürlüklerini verme zamanı geldi" dedi.
"The Independent" yeni dönemin en önemli konusunun "Devlet ile Kürt azınlık arasındaki ilişkiler" olacağını yazdı, "Le Figaro" ise DTP'li bağımsızların Meclis'e girmesinin "Devlet ile Kürt azınlık arasında diyalog" isteyenleri sevindirdiğini ifade etti.
Haydi, bunlara da gülüp geçelim. Peki Fransa Sosyalist Partisi'nin seçim sonuçlarına ilişkin açıklamasına ne demeli? Buyurun: "Yeni Meclis'te Kürt azınlığın temsilcilerinin bulunmasından sevinç duyuyor, hükümetin Kürt sorununa siyasal çözüm için ciddi girişimler başlatmasını diliyoruz."
Paris'ten yapılan açıklama Avrupa Parlamentosu'nca pekiştirildi. Parlamento'nun Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in duruşmasını izlemek için Diyarbakır'a gönderdiği Stefan Pfitzner, ilgilerinin nedenini şöyle açıkladı: "Baydemir'in davalarını Türkiye'deki azınlık haklarının nasıl işlediği konusunda fikir edinmemizi sağladığı için önemsiyoruz."
Hatırlayacaksınız, AB Komisyonu, 2004'teki İlerleme Raporu'nda Kürt yurttaşlarımızı "Etnik Azınlık" diye tanımlayınca Türkiye'de kıyamet kopmuştu. Bu tepkilerin etkisiyle AB daha sonraki İlerleme Raporları'nda geri adım atmış, konu kapanmıştı. Biz öyle sanmışız. Meğer alttan alta ilerlemeye devam ediyormuş.
Daha geçenlerde Ahmet Türk, "Kürtler azınlık değil" dediğine göre, iş çığırından çıkmadan Avrupalılar'a ağızlarının payını vermek öncelikle DTP'li bağımsızlara düşmeli..