Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, kimilerinin "Küstahlık", kimilerinin "Cüretkarlık" dediği çıkışlarına bir halka daha ekledi.
Sık sık boy gösterdiği, hatta fırsat bulunca Avrupa'daki stüdyolarında canlı yayınına çıkmaktan bile çekinmediği PKK'nın sesi Roj TV'de terör örgütünden "Silahlı Kürt muhalefeti" diye söz etti.
Geçen hafta da Amerikan "Christian Science Monitor" gazetesine verdiği demeçte, "PKK, Kürtler'in 29'uncu isyanıdır" dedi.
Her fırsatta PKK'lıların "Dağdaki militanlar" olduğunu söyleyip duruyor.
Yani, Baydemir cephesinde yeni bir şey yok. Olması da imkansız.
4 gün önce Zinnar Fidan'ın Kürt sitelerinden "Rızgari"de bir açık mektubu yayınlandı. Zinnar Fidan, infaz emri İmralı'dan verilen ve iki yıl önce, 6 Temmuz 2005 tarihinde Diyarbakır'da güpegündüz PKK'nın tetikçileri tarafından öldürülen Kürt siyasetçi Hikmet Fidan'ın oğlu.
Hatırladınız mı? O günlerde Baydemir'e sorulmuştu:
Cinayete niye tepki göstermediniz?
Cevap: Strasbourg'taydım. Fırsat bulamadım.
Peki Kürt aydınların cinayeti kınayan bildirisine niye imza koymadınız? Cevap: Hiç haberim olmadı.
Fidan'ın cenazesini kaldırmak için niye ambulans vermediniz?
Cevap: Aracın benzin deposu delikti.
Fidan'ın ailesine niye başsağlığı dilemediniz, niye taziye ziyareti yapmadınız?
Cevap: Vaktim olmadı.
Papağanlaştıran zemin
Savunma avukatları PKK tehdidiyle birer birer çekildiği için sürüp giden mahkemede babasının katilleriyle tek başına mücadele eden Zinnar Fidan açık mektubunda Kürtler'e şöyle sesleniyor:
"Düşünebilseydik eğer, şiddet sarmalının zihnimizi esir eden, bizi papağanlaştıran zemininden, ya hep ya hiç açmazından, başkalarının üzerinde gördüğümüzde nefretimizi tahrik eden sev ya terk et' dışlayıcılığından uzak olurduk. Hikmet Fidan cinayeti bu zihin sapıklığının ve paranoyanın eseridir. Bu bizim ölümüzdür, ölümümüzdür. Kanı bedenimizdedir. Kan bedenimizdendir."
Hikmet Fidan'ın oğlu Kürt aydınları ve siyasetçileri için çarpıcı tespitlerde de bulunuyor:
"Gerek geniş halk kesimleri, gerekse Kürt örgütsel yapılanmaları ve Kürt aydın çevreleri olarak kendi(mize dönük) kaba fanatizmi aşamıyoruz. Düşmanı ve ötekiyi, her zaman ve daima kendi dışımızda aramak, bu hamasi üslupta ısrar etmek, Kürtler olarak bizi körleştiriyor, irrasyonel kılıyor ve bu irrasyonalitenin de sonuçları çok ağır ve trajik olabiliyor. Hikmet Fidan cinayeti bize bizden çıkarılmış bir faturadır örneğin. Kürtler'i bir köy ahalisi, kendisini de köyün ağası zannedenlerin çıkardığı bir fatura.
Ona kızmayın, acıyın
Hikmet Fidan'ın kader birliği yaptığı arkadaşları, onun haince infazı karşısında sustular. Korkudan olduğu belirgin çaresizce bir sessizliğe sığındılar. Bu durumda sormak gerekiyor: Emirkomuta zinciri ile yürüyen bir siyaset biçiminin hemen bitişiğindeki ölümler ve ölüm tehditleri ile nereye gidilebilir? "
Bu cümleler her şeyi anlatmıyor mu? Güneydoğu halkı da, onların temsilcileri de bir cinayet şebekesinin tutsağı durumundalar.
O nedenle Baydemir'in çıkışlarına öfkelenmeyin, tam tersine ona acıyın.
Tabii ki "Devlete de, PKK'ya da eşit mesafedeyiz" diyecek, "Türk Ordusu ile PKk'nın eş zamanlı olarak silah bırakmasını" önerecek, Öcalan'ın yaşgününü kutlayacak, belediyenin araçlarında PKK malzemeleri taşınmasına en azından göz yumacak, PKK'lıların cenazelerine ambulans tahsis edip ailelerini ziyaret edecek.
Çünkü onun iradesi ipotek altında. Çünkü o İmralı'daki köy ağasının zavallı bir marabası...