Türkiye'nin işbirliği önerilerinin pek dikkate alınmadığı, Başkan Bush'un Yeni Irak Stratejisi iki cümleyle özetlenebilir: Irak halkına daha çok kan ve ölüm vaat ediyor. Irak'ın işgali için sıralanan gerekçelerin sonuncusundan da vazgeçiyor.
2003'ten bu yana hazırlanan 6'ncı plan olan ve "Irak'ta ileriye doğru yeni bir yol" adı verilen strateji, mevcut 132 bin askere 21.500 kişilik takviye yapılmasını öngörüyor. Ek kuvvetin 17.500'ü Bağdat'ın güvenliğini sağlamakla görevlendirilecek. Bu da Irak başkentinin sokak savaşlarına sahne olacağı anlamına geliyor. Bir başka deyişle, geçen hafta sonunda Dicle'nin sol yakasındaki Hayfa Sokağı'nda patlak veren ve günlerce süren çatışmalar rutinleşecek. Ayrıca Irak'taki Amerikan askerlerinin ateş açma kurallarının yumuşatılmasına karar verilmesi, yani ellerinin serbest bırakılması da, günlük ortalama ölü sayısını da 150-200'e çıkaracak.
Stratejinin ikinci unsurundan, "Son gerekçe"den de vazgeçilmesine gelince... Bush yönetimi Irak'ı işgal ve Saddam rejimini devirme kararını iki "Meşru" nedene dayandırdı: Kitle imha silahlarının bulunup yok edilmesi ve Irak'ta gerçek bir demokratik rejim kurulması. Kimyasal ve biyolojik silahların esamisine rastlanamayınca, geriye Ortadoğu'ya model olacak bir demokrasi getirme hayali kaldı. Ama artık o da yok. Çünkü yeni strateji "Demokrasiden vazgeçtik, toprak bütünlüğünü koruyabilecek meşru bir hükümet olsun yeter" anlayışı üstüne kurulu.
Zaten bu hedef küçültmenin ilk işaretlerini Saddam Hüseyin'i ele geçiren birliklerin komutanı olan ve şimdi direnişçilerle çatışmaların koordinasyonla görevlendirilen General Raymond Odierno geçenlerde vermişti. ABD basınına yaptığı açıklamada, Irak'ta demokratik rejim kurmanın imkânsızlığını kabul etmiş, ülkeyi yönetebilecek bir hükümete çoktan razı olduğunu söylemişti. Dahası "Böyle bir hükümet mümkün mü" sorusuna "Bilmiyorum" yanıtıyla, Irak'ı daha da kanlı ve karanlık günlerin beklediğini ima etmişti.
Korku gölgelerinde ne gizli?
Başkan Bush, kaybettikçe masaya daha büyük paralar süren poker oyuncusunun durumuna düştü. Kısa süre sonra bu takviye gücün de işe yaramadığını görecek ve tıpkı pokerci gibi köşeye sıkışacak: Ya daha yüksek oynamak, yani bir kez daha takviye göndermek ya da masadan kalkmak, yani Irak'tan çekilmek.
İkincisi imkânsız; zira yol açacağı kaos sadece Irak'ı değil, tüm Ortadoğu'yu yutar. Ayrıca ABD'nin süper güç imajı da sonsuza kadar onarılamayacak bir darbe alır.
İlki ise umarız, Beyaz Saray'ın amansız muhalifi senaryo yazarı ve yönetmen Michael Moore'un fantastik önerisine kadar varmaz: "Irak'a 28 milyon asker gönderelim. 27 milyonu 27 milyon Iraklı'yı öldürsün, kalan 1 milyonu da ülkeyi yeniden inşa etsin!"
Gözlemciler, Bush'un yeni stratejisini açıklarken gözlerinde korku gölgelerinin dolaştığını belirtiyorlar. Neden acaba? Önümüzdeki hafta başında İngiliz "More4" kanalında bir "Siyasal kurgu film" yayınlanacak. Senaryosu şöyle: Yıl 2010. Geceleri Iraklı kurbanların çığlıklarıyla yatağından sıçrayan eski Başbakan Tony Blair, La Haye'de. Ama turist değil, sanık olarak. Halefi Gordon Brown (günümüzün Maliye Bakanı), Irak savaşına katılarak insanlığa karşı suç işlediği için onu La Haye'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim etti...
Irak işgalinin çözümünü halefine bırakması artık kesinleşen Bush'un gözlerindeki korku gölgelerinin nedeni bu "Kurgu"nun kendisi için gerçekleşmesi ihtimali olabilir mi?