AB Komisyonu'nun Romanya ve Bulgaristan'ın yıl başında Birliğe katılıp katılamayacakları kararını 4 ay ertelediği 40 sayfalık raporunu Ankara satır satır okumalı.
Çünkü AB Komisyonu "Şakamız yok" mesajı veriyor.
Raporun özellikle Bulgaristan bölümü çok önemli. Yargı bağımsızlığında, yolsuzluk ve örgütlü suçla mücadelede yetersizlikleri ona sarı kart gösterilmesine neden oldu. Dahası, AB'nin "Sadece Sofya'yı bekleme odasına alırsak Bulgarlar'ı kırmış oluruz" yaklaşımı nedeniyle Romanya'yı da yaktı.
Oysa Komisyon'un 2005 İlerleme Raporu'nda Bulgaristan yolsuzlukla mücadelede Romanya'dan daha başarılı gösterilmişti. Bir yılda Romanya nasıl farkı kapatıp öne geçti? Anlatalım.
Geçen yaz yolsuzlukla mücadelenin başına Daniel Morar adında taşrada görevli bir savcı getirildi. O günden beri neredeyse hergün Romen basınının manşetinde. 120 yargıç, 170 polis ve 45 uzmandan oluşan ekibiyle açtığı dava sayısı 850'yi geçti. Duruşmalar sabahın köründe başlıyor, geceyarılarına kadar sürüyor. 4 eski bakan ile 9 milletvekilini mahkemeye çıkarttı. 700 bin dolar komisyon almakla suçlanan eski Başbakan Adrian Nastase'nin duruşması sürüyor. Sırada iktidar partisinin güçlü ismi Ionel Mantog var. Bitmedi; poliste, yargıda, bankacılıkta, kamu işletmelerinde rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış yüzlerce görevliyi tutukladı. Kararlılığını şöyle özetliyor: "Temiz ve güçlü yargı olmadan yolsuzlukla savaş kazanılamaz." Zaten Komisyon raporunda da hakkı teslim edildi: "Romanya rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede herhangi bir AB üyesi kadar hızlı davranıyor."
Mafya devletten güçlü
Ya Bulgaristan? Cevabı eski Devlet Başkanı Jelio Jelev versin: "Yolsuzluk devletin tüm organlarına yayıldı. Korkunç bir durum! Sistem hastalık olduğu için yolsuzlukla mücadele için başvurulan her yol, iyileştirmekten çok, ölüme sürüklüyor."
Sistem çürüyünce meydanın suç örgütlerine kalması doğal: Mafya güpegündüz Sofya'nın göbeğinde hesaplaşıyor. Kiralık katiller 5 yılda herkesin gözü önünde 170 kişiyi öldürdü. Hiçbiri yakalanamadı. Silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kara para aklama, her türlü taklit üretim, kalpazanlık, sahte pasaport ticareti, insan kaçakçılığı, beyaz kadın ticareti... Bulgaristan'da aklınıza gelecek her alanda mafya cirit atıyor. Son "iş"i: Bebek kaçakçılığı! Bunlara siyasilere ve yüksek bürokrasiye dokunulamamasını ve yargının bağımlılığını ekleyin... Bulgaristan'ın en büyük "casino"larından biri parlamentonun tam karşısında; düşünün artık!
Bu tabloya rağmen AB Komisyonu 4 ay sonra Bulgaristan'a "yeşil ışık" yakabilir mi? "Siyasiler bastırırsa mümkün" deniyor ve ekleniyor: "Ancak üyeliğe alınsa bile, Bulgaristan için AB müktesebatının adalet ve içişleri bölümünde izleme mekanizmasının devreye sokulması olasılığı çok fazla." Hiçbir üyeye uygulanmamış bu mekanizma, Bulgar adaleti kararlarının AB'de geçmemesi anlamına gelecek.
Dokunulmazlığın neredeyse kutsal, yargı bağımsızlığının epeyce tartışmalı olduğu Türkiye, komşusunun başına gelenlerden ders almalı.
NOT: Yüce Atatürk 5 Kasım 1925'te Ankara Hukuk Mektebi'ni açış konuşmasında "Türk devrim ve uygarlığının ruhuna uygun öğretimde bulunacak, cumhuriyetin güç ve dayanağı olacak bu kurumun açılışında yaşadığım mutluluğu başka hiçbir girişimimde duymadım" demişti. Ata'nın devrimlerin ve çağdaşlığın yuvası gördüğü hukuk mabetlerinin birinden mezun olmuş biri dün o değerlerin güvencesi olan Danıştay'ı kana buladı. Nereden nereye geldik. Vah vah...