Ankara'nın şu sıralar geleni gideni pek bol. Konukların birini uğurlamadan diğeri kapıyı çalıyor, bakanların biri dönmeden diğeri yola çıkıyor.
Bu yoğun trafiğe bugün AB'nin Türkiye'ye tarih vermesi kararında hayati role sahip üç ülkeden biri olan Almanya'nın Başbakanı Gerhard Schröder katılıyor.
Ancak biz bir başka geziye odaklanmak istiyoruz.
Kafkaslar'da ABD-Rusya rekabetinin iyice kızıştığı, casusluk romanları yazarı John Le Carre'nin "Bizim Oyun"una taş çıkartan entrikaların yaşandığı (Gözünüz Acaristan'da olsun, fena karışacak) bir dönemde, Dışişleri Bakanı Gül yarın Moskova'ya gidiyor.
Bu geziyle AK Parti iktidarı Kremlin'le ilk kez temasa geçmiş olacak. Son olarak 1999 Kasım'ında Ecevit Moskova'yı ziyaret etmiş, Rusya buna 2000 Ekim'inde Başbakan Kasyanov'la cevap vermişti. Onu 2001 Haziran'ında Rusya Dışişleri Bakanı İgor İvanov izlemişti. Gül bu son ziyareti iade ediyor.
Ruslar ne istiyor?
Bir ayrıntı: Türkiye-Rusya ilişkilerindeki iki gerilim noktası, gezi öncesi yumuşatıldı: Mavi Akım ve Çeçen sorunu. Mavi Akım'da Botaş ile Gazprom arasındaki anlaşmazlıklar uzun görüşmelerden sonra epeyce çözüldü.
Çeçen sorununa gelince... Türkiye'nin Çeçen grupların terör eylemlerini kınamaktan kaçınması, yalnızca başsağlığı mesajı göndermekle yetinmesi, Kremlin'in tepkilerine neden oluyordu. Moskova metrosundaki son kanlı intihar saldırısını hükümetin açıkça lanetlemesiyle bu pürüz de giderildi.
Ruslar şimdi bir adım daha atmamızı istiyorlar. Ne o? Cevabı, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aleksandr Yakovenko ile Avrupa Masası yetkililerinden Aleksandr Aleksiyev'in Novosti Ajansı'na yaptıkları açıklamalarda bulabiliriz:
"Gül'le görüşmelerde terörle mücadelede işbirliği çok önemli bir yer tutacak. Ankara bir süredir Çeçen sorunuyla ilgili kaygılarımızı dikkate almaya hazır olduğunu belirtiyor. Gerçi Türkiye, Çeçenler'le bağlantılı çok sayıda örgüte karşı önlemler aldı. Ancak hbirçok örgüt varlığını sürdürüyor. Ayrılıkçıların sözcülerinden Ahmet Zakayev de Türkiye'de yaşıyor..."
Türkiye neler yaptı?
Bu açıklamalarda sözü edilen "Türkiye çok sayıda örgüte karşı önlem aldı" ifadesinin ne anlama geldiğini de anlatalım. Ecevit döneminde, Çeçenler'e yardım organizasyonlarıyla ilgili iki gizli genelge yayınlandı. Ardından İstanbul Valiliği Atatürk Havalimanı'na yolladığı yazıyla 1500 dolardan az parayla gelen Çeçenler'in girişine izin verilmemesini istedi. Yani parası olan ve ticaret amacıyla geldiğini kanıtlayabilen gelecek, diğerleri geri gönderilecekti. Ayrıca Çeçenler'le ilişkili bazı örgütlere karşı da harekete geçildi. Örneğin Kafkas-Çeçen Dayanışma Komitesi'nin bir milyon dolarına el konuldu. Ve nihayet 2002 Mayıs'ında Uluslararası Çeçen Konferansı son dakikada iptal edildi...
Moskova şimdi bunun devamının getirilmesini istiyor.
Bir tarafta Çeçen davasına duyarlı 5 milyon Kafkas kökenli Türk vatandaşı. Öbür tarafta yıllık ticaretin 6.5 milyar dolara ulaştığı, yılda 1 milyonu aşkın turist gönderen, Türk müteahhitlerinin 15 yılda 13.2 milyar dolarlık iş aldığı, Türk firmalarının yatırımlarının 1 milyar doları bulduğu Rusya... Hükümetin işi kolay değil ama tercih belli.
Çünkü, Rusya'nın Ankara eski Büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Albert Çerniçev'in PKK'yı ima eden ve biraz tehdit kokan uyarısında dediği gibi, "Camdan evi olan komşusuna taş atmaz..."