Tikrit'e pek de uzak olmayan El Daur Köyü yakınlarındaki bir çiftliğin yerin 7 metre altındaki bodrum katında, saçı-sakalı birbirine karışmış, gözlerinin feri sönmüş, yorgun ve ölümden korkan bir ihtiyar... Oysa aynı adam daha 10 ay önce şimdi ABD kuvvetlerinin karargâhı olan sarayının balkonundan gururla elindeki Kalaşnikof'la havaya ateş açıyordu. Gözlerinde çakan gurur, acımasızlık karışımı şimşeklerle... Nerede o Saddam, nerede bu Saddam... Bu iki farklı görüntü aslında aynı sonuca götürüyor: Diktatörler ölüm korkusunu yenmek için insanları gözlerini kırpmadan ölüme gönderiyorlar. Akıl hastanelerine kapatılmaları gereken insanlara başkanlık saraylarında sınırsız güç sunulursa, ülkelerin toplu mezarlara dönüşmesi, toplumların da köleler yığını haline gelmesi kaçınılmaz olur.
Seçim bitti beyler
Gelelim, Saddam'ın yakalanmasının sonuçlarına... Sünni kesimdeki tahmin edilebilir öfke, intikam duygularının yoğunluğu nedeniyle, Irak'taki direniş ve terör eylemleri ilk günlerde tırmanışa geçebilir. Ancak bu saman alevi söndürüldükten sonra ABD, İngiltere ve onlara el veren 30'u aşkın koalisyon ülkesinin işinin kolaylaşacağını söylemek için falcı olmaya gerek yok. Hatta, bugüne kadar çekingen davranan bazı ülkelerin artık daha kolay karar vermeleri de beklenebilir. Nitekim Güney Kore bunun ilk işaretini verdi; Saddam haberi duyulur duyulmaz Irak'a 3 bin asker göndereceğini açıkladı. Başta ABD Başkanı Bush ve İngiltere Başbakanı Blair olmak üzere koalisyon liderlerinin Irak kâbusu rüyaya dönüştü. Göreceksiniz; popülariteleri hızla tavana gidecek. Tabii bu da özellikle Bush için 2004 Kasım'ındaki seçimlerin "çantada keklik" olması demek. Sıfır yanılma payıyla iddia ediyoruz; ABD seçimlerinin sonucu dün Bağdat'ta Paul Bremer'in ünlü "Bayanlar, baylar, onu yakaladık" yakaladık" açıklamasıyla ilan edildi. Bush'un ikinci dönemi dünyaya hayırlı olsun. Oysa Demokratlar ne güzel Bush'u gagalayıp duruyorlardı. Örneğin, Clinton döneminin etkin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, daha bir gün önce Beyaz Saray'ı "Savaş sonrası için hiçbir plan hazırlamamak"la suçluyor, "Bu zorunluluktan değil, tercihten doğan bir savaş" diye kükrüyordu. Demokrat Parti'nin seçim yarışındaki en güçlü ismi Howard Dean daha da ileri gidip Bush'a "aptal" diyordu.
Kuzey'in hediyesi
Celal Talabani'nin peşmergelerinin de katıldığı 600 askerli operasyon tüm bu zehir zemberek demeçlerin içini boşaltmaya yetti. Nusret Resul Ali komutasındaki aynı peşmergeler, Ağustos ortasında yine ortak operasyonda Saddam'ın sağ kolu Taha Yasin Ramazan'ı da yakalayıp Bremer'e teslim etmişlerdi. Bu işbirliğinin elbet bir ödülü olacak: Irak'ta kuzey bölgesi artık "dokunulmazlık" kazanmış oldu. Bu da bir başka önemli sonuç... Ya bundan sonrası? Tarihin en büyük insan avlarından biriyle Saddam'ı ele geçiren koalisyon güçleri şimdi, Irak'ta direnişin son komutanı olduğu söylenen -Şırnak asıllı- İzzet İbrahim El-Duri'nin peşine düşecekler. Ancak ABD halkının değil, Tanrı'nın isteğiyle başkanlığa getirildiğine inanan Bush, bu "misyon" unun gereğini tam yapmak için gözlerini Afganistan'a çevirecek: Namlunun ucunda Usame Bin Ladin ile Eyman El Zevahiri var. Yine iddia ediyoruz; ABD seçimleri öncesi onlar da ele geçirilecek. Ölü ya da diri... Şu sıralar Kuzey Caroline'daki Fort Bragg'ta ABD özel güçleri Task Force 121'in, İsrailli uzmanlardan insan avı eğitimini boşuna mı aldığını sanıyorsunuz? Saddam, yani "Maça Ası" deste dışı kaldı, oyunun sonu geliyor beyler...