Jack London'a ününü kazandıran romanın adıdır bu. Hikâyede insanların gaddarlıklarından bezip kurtlara karışan bir kızak köpeğinin serencamı anlatılır. E. R. Burroughs'un başarı rekortmeni kitabından kaynaklanan ve düzinelerce filmi yapılan Tarzan efsanesi de vahşetin sürekli çekiciliğinin bir başka kanıtıdır.
Sayısız okur ve izleyici o köpeğin de, ormanlarda hayvanatla dalaşıp duran çıplak beyaz adamın da sayesinde ikinci el vahşet heyecanı yaşadılar yıllar boyunca. Yabaniliğin daniskasının Alaska ya da Afrika doğasında değil, kendi içlerinde olduğunu düşünmeden.
O romanların ikisi de geçen yüzyılın başlarında yazılmıştı. Kısa süre sonra patlayan savaşlar ve katliamlarda boğazlanan insanların binde birini dünyadaki bütün yırtıcı hayvanlar birlikte saldırsalar bin yılda öldüremez.
Ben "vahşi" doğanın tadını ilk kez uzak dağlar ve ormanlarda değil, İstanbul'un burnunun dibinde almıştım. Dayımın küçük bir yelkenlisi vardı. Çocuk yaşımda ava merak sardığım için yalvarırdım; beni Hayırsız Adalara götürürdü.
Sivri tavşan kaynar, Yassı'ya da bıldırcın düşer, kimsenin haberi olmadığından başka avcı uğramazdı oralara. Daireler çizerek çığlık çığlığa uçuşan martılar bembeyaz, kayalıklara yaklaştığımızda hep birden havalanan karabatak sürüleri simsiyah kuş bulutları oluştururdu.
Sonra, gençliğimde, daha önce üstünde kulübe bile bulunmayan Yassıada'da asker eliyle yapılmış bina siluetlerinin çoğalmasını izledim uzaktan. Daha da sonra o yapılarda insan vahşetinin sahnelenmesine tanık oldum.
Yalnız hukuku acıklı opera palyaçosuna çeviren davalardan söz etmiyorum. Adadaki spor salonunda mantığın, insafın, hayânın ırzına geçilirken yurt genelinde de bir kesim -ve onun kendi havasına sokabildiği gençler- "özgürlük kutlamaları" yapmaktaydı büyük coşkuyla.
Efendim, bir parti o günün beyazlarınca bağışlanamayacak bir suç işlemiş, cahil halktan fazlaca oy toplamıştı. Gerçi gerçek hata ve günahları yok değildi; ama normal yollardan uzaklaştırılabilirdi iktidardan. (Bunu olanaksız kılacak bir diktatörlük kurduğu iddiası abartıdır).
Nasıl Hollywood fantezisi filmlerde "vahşiler" tutsaklara insanca davranamaz da işkenceyle öldürmeden önce tamtam çalarak çevrelerinde tepinirlerse, "Yassıada sanıkları" da aşağılanır, ezilir, asılırken bayram keyfi yaşandı. Düşmanları aylarca her gün namus yoksulu bir yargıç mukallidinin "Bağlı olmayarak getirildiler" teranesini gülümseyerek dinledi.
Şimdi ada Demokrasi Müzesi olacakmış. Ben oraya Vahşet Müzesi gözüyle bakacağım.