Londra'ya yolum ilk düştüğünde çok gençtim; bir şeylere şaşabiliyordum.
Birinci gün uğradığım yerlerden biri Hyde Park oldu.
Orada burada iskemle üstüne çıkmış adamlar avaz avaz nutuk çekiyordu. Kiminin önünde üç beş kişi, kiminin çevresinde yüzden fazla dinleyici vardı. En büyük kalabalığı toplamış görünen zenci hatibe yaklaşıp kulak verdim. Ve dehşete kapıldım.
"Ey ak mermer derili kodoşlar!" gibi laflar ediyordu. "Siz doğru dürüst sevişmesini bilmezsiniz. Getirin karılarınızı, hepsine uygulamalı ders vereyim!" Arkadan burada kayda geçiremeyeceğim ayrıntılar sıralıyordu.
"Eyvah," dedim, "şimdi herifi paralayacaklar!" Ama oralı değildi Londralılar. Çoğu gülüyordu.
Parkta dolaşıp öteki -genellikle hezeyan içerikli- nutukları da dinledikçe jetonum düştü: Nasıl çıplaklar kampında görüntülerden utanmak ayıpsa, orada da "söze kızmak" yoktu.
Şimdi bizdeki park çekişmesini izlerken o günü hatırlayınca ilham geldi. Ne yapılırsa yapılsın, Gezi'nin bir bölümünün yeşil bırakılmasına karar veriliyor ya. Oranın rahatça iç dökmeye tahsis edilmesini sürekli kılalım, adını Özgür Köşe koyalım (Hyde Park Corner gibi). İskemlesini kapan gelsin, aklına eseni söylesin. (Tabii, yerel hoşgörü sınırlarını gözetmeli ki dayak yemesin.)
Etkili bir basınç boşaltma olanağı sağlanır. Öyle bir supaba çok ihtiyaç var.
Taksim olayı kimilerinin düşündüğü gibi "her şeyi değiştirecek" mi, bilmiyorum. Ama hayli şeyi açığa çıkardı.
Birbirimizi aşağılama, kirletme merakımız, birbirimiz hakkında her zaman en onur kırıcı olasılığı benimsemeye yatkınlığımız bilinir. Toplum dokumuzdaki o biçim bayağılık dozu sandığımızdan da çok artmış kutuplaşma yüzünden. Çamura bulama saldırılarının en çirkinlerine de bizim meslekteki insanlar hedef olmakta.
Örneğin Yılmaz Özdil beyaz kesimin göz bebeklerindendir; her gün iktidara "mizahla karışık" sataşma görevlisi yorumcuların başında gelir.
Öyleyken geçenlerde eşinin ameliyatı nedeniyle yazılarına iki gün ara verince kriz sürerken hükümeti eleştirme zorunda kalmamak için görevden kaçtığına inanmış pek çok okuru. "Satılmış kalem" ilan edilmiş.
Göreve dönünce ilk gün sütununu gelen sövgü mesajlarıyla doldurdu. Azad adlı okuru "RTE yalakası" demiş. Ayşegül soruyormuş:
"Çok mu para ödüyorlar sana? İşini kaybetmekten bu kadar mı korkuyorsun?"
Pes vallahi. Ama şaşmadım; iltifatlardan ben de nasibimi almaktayım.
Gezi yeşilliğini çiçeklendirirsek gübre sıkıntısı çekmeyiz. Ruhumuzda bolluğu var.