Kapatmak fiilinin çoğu çağrışımı olumsuzdur; gazete kapatmak gibi.
Ama iç açıcı türleri de vardır. Uzun yıllar faizini ödediğiniz bir kredinin son taksitini yatırdığınız oldu mu hiç? Sırtınızdan bir kasvet kamburu kalkar. "Borç kapatmak" diyorlar ona.
Her günah da bir çeşit borç oluşturur. Kefaretini öder, altından kalkarsınız. Suç işledikten sonra hapiste yatıp çıkmış kişi kendisini yeniden eleştiren olursa, "Ben cezamı çektim" diye susturur onu. Haklıdır, çünkü vukuatın "dosyası kapanmıştır".
Katoliklerin günah çıkarma uygulaması da öyle bir vicdan ve sicil süngeridir. Kural ihlallerini papaza anlatan mümin kefaret diye bildirilen istekleri de yerine getirince huzura kavuşur.
Komünist hücrelerinde özeleştiri hesaplaşmaları vardı. Üyeler kendi yanlış davranışlarını itiraf eder, kınama ve azarları dinler, "ıslah-ı nefs" sözü verir, toplantıdan özgürleşme duygusuyla ayrılırdı.
Toplum düzeyinde günah çıkarmanın en büyük örneği Almanya'nın Hitler ayıbını hiç hafifletmeye çalışmadan kabullenerek insanlıktan özür dilemesidir. O sayede uluslararası forumlarda herhangi bir eski hesabı gargaraya getirmeden rahat tartışıyorlar.
Utanılacak olay mirası Almanya'ya özgü değil. Her ülkenin geçmişinde var. Bizde? Var elbette. Eski kuşaklarımız melek miydi?
Gelin görün ki bizde kurumlar da, kişiler de pisliğini örten kedi gibi davranmaktan vazgeçemiyor nedense. Bırakın ecdat marifetlerini, günah rekortmenlerimiz kendi hünerlerinin sorumluluğunu bile öldüm Allah kabul etmiyor, özür dileyecek yerde şirretleniyorlar.
Bereket versin günümüz ortamında hiçbir şeyi sürgit örtbas etmek olası değil. Bakın, 12 Eylül davasında dosyalar açılınca neler döküldü ortaya!
Büyük Atatürkçü Evren Paşamız "Ben derim ki emniyet müdürlüğü teşkilatına, vilayetlere Amerikalıların bize verdiği uzmanlarla ekipler gelecek" buyuruyor. "Kurslar açacaklar, yeni teknikleri öğretecekler... Onların işe yaramaz dedikleri adamları atmak lazım." Hepsi yapıldı evelallah. Fazlasıyla!
Büyük demokrat Demirel'in derdi de idam kıtlığı ve gecikmesi imiş. "Sıkıyönetim başlayalı 16 aydır bir tane idam kararı Meclislere intikal etmemiştir" diye yakınıyor. "Bir tane karar elime geçse Meclislerin karşısına dikileceğim."
Hacet kalmadı. Müttefiki -sonraki gardiyanı- Evren dikildi parlamentonun karşısına. İdamlar da taneyle değil, düzinelerle geldi. Meclis'te kalktı indi, kalktı indi Süleyman Beyefendinin tombul parmağı...
Açılsın dosyalar! Örtbas devri kapansın. Toplumun önü öyle açılacak.