Okka altına gitmiş her kesimdeki insanlar gibi, kimi askerlerimiz çok dertli ve tepkili. Bir asteğmenin uyarısına yer vermiştim. Erlerin nasıl ezildiğini anlatıyordu.
Astsubay-lardan protesto sağanağı geldi. Onların düşmanı mıymışım? Neler çektiklerini bilmiyormuşum. Erlerin analarına sövüldüğü oluyormuş ama onların da anaları ağlıyormuş. Ayrıca, erler arasından ne domuzlar çıkıyormuş! Haksızlıklara yol açıyorlarmış yalan yanlış şikâyetlerle...
Tamam efendim, bütün erler sütten çıkmış ak kaşıktır demedik ki. Bileşik kaplar dedik. Askere alınan gençlerimiz de bu toplumun ürünleri. Eminim, öyleleri vardır ki birlik komutanı yapılsa zorba kesilir; annesinden duyduğu "Gebertirim seni" tehdidinin, babasından yediği tokadın acısını emrindekilerden çıkarır.
Akla gelen temel çözüm uzmanlarca değerlendirilse nasıl olur? Ya kabul görmeli ya da sakıncaları belirtilmeli ve onları giderecek formül aranmalı.
Birçok ülkede delikanlılar için belirli yaşa gelince erginleşmek gibi doğal bir olay değil uzun süreli askerlik hizmeti. Kimilerinde savaş çıkar da görev kaçınılmaz olursa silah kullanmasını bilsinler diye çok kısa süreli eğitim programları var, o kadar.
Bizde erkeklerimizin ömründen upuzun zaman dilimleri koparan, bütçeye ağır yük getiren zorunlu askerlik pek işe yaramaz. (Terhis gününde kaç Türk genci keskin nişancı olmuştur ya da radarın nasıl çalıştığını bilir?)
Onlara kısa ama etkin askerlik eğitimi versek, ülke savunmasını daha dar kadrolu, daha ehil, daha yüksek gelirli profesyonellere emanet etsek... Kimsenin anası ağlamasa, kimsenin anasına sövülmese...
Biliyorum, bunun için bir zihniyet atılımı şart. Şu ara duygusal iklimimiz öyle bir değişime uygun değil. Ama o yönde düşünmeye başlayabiliriz.