Kendimden mi utanayım, türümden mi, bilemiyorum.
Önceki gün pek önemli konular birbirine dolanıyordu kafamda. Akşamki maçı kimin kazanacağı, şarkı çarşısında hangi ülkenin kaç puan lütfedeceği, Avrupa borsalarındaki telaş, iş adamlarımızın vize sorunu, basınımızın kayıkçı kavgaları, Savarona yatının cinsel sicili, köprünün çivisi...
Benim -ve pek çok meslektaşınbu "hayatî" dertlerle uğraştığımız saatlerde, güney komşumuzun Hula diye bir yerinde... Ne oluyormuş diyeyim?
"Kırım", "katliam", "vahşet" gibi sözler havada kalıyor. Çünkü hepsi söz. Olanı kavramak için somut durumu göz önüne getirmek şart.
Her çatışmada kan dökülebilir. Kızılır, tetik çekilir, bıçak saplanır, top atılır, insan ölür. Olayı havsala dışına taşıran korkunçluk serinkanlılıkla yapılması. Üniformalı görevliler ev ev dolaşıp "yerinde idam" uyguluyor.
On yaşından küçük çocuklar da elleri bağlandıktan sonra, duvar dibine dizilerek, gözlerinin içine bakılarak kurşunlanıyor teker teker. Sıralarını beklerken ufacık kızların, oğlanların ne hissettiklerini düşünebiliyor musunuz?
***
İddia, suçlama, yazılı haber falan değil bunlar. Avcı fotoğraflarında sergilenen keklik dizileri gibi yerlere serili çocuk ölüleri dünyanın gözüne sokulmakta ekranlarda.
Çağımız teknolojisinin müthiş azizliği: Artık "
vurulmuş" kurbanları görmekle yetinmiyor, insanları "
vurulurken" de izleyebiliyoruz.
Ve ne yapıyoruz? Hiç!
Tuhaf bir şey düşündüm. "
İyi ki," dedim, "
iyi ki Türkiye Başbakanı değilim. Ya gördüklerime müdahale diye tank yürütme, uçak uçurma gücüm olsa? Elli çocuğun öldürülmesine seyirci kalamayıp düğmeye bassam, sonuçta elli bin çocuğu yetim bırakabilirim. İki ucu kanlı değnek!"
Yeni ölümlere yol açmadan canavarlığı durdurmanın yolu büsbütün yok değil. Var. Süper güç ya da "
süperimsi güç" durumundaki ülkelerin liderleri arasında yeterli sayıda kişi kendi kamuoyuna karşı gerekli cesareti gösterse, bölgesel çıkar pazarlıklarında bir denge tutturulabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden çıkacak bir kararla askerî müdahale olasılığının ciddileşmesi diktatörü frenler.
Yazık ki Putin Kremlin'de, Obama Beyaz Saray'da, Avrupa ve Asya'nın başka liderleri de kendi inlerinde kısa vadeli politik hesaplara gömülü durumda.
***
Bereket versin teknolojinin gücü çok olumlu anlamda bir azizlik de sunuyor insanlığın hizmetine: Güç sahipleri internet kampanyalarının baskısıyla doğru yola getirilmekte. Daha çok üniversite gençliğinin öncülüğüyle o yoldan Rusya'da, Amerika'da, Avrupa'da ve "
Arap baharı" ülkelerinde somut sonuçlar alındı.
Bizde de bilinçli ve becerikli odaklar var. Dünyadaki kafadarlarla bağlantı kurmalılar. Onlara oralardaki liderlere Suriye konusunda "
Hadi" dedirtmeliler.
Genç olsam ömrümü o yollara adardım. Şimdi gücüm ve vaktim hadi demeye yetiyor.