Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Öneriniz varsa...

Bir şeyi lafta bırakmamak çok yararlı tutumdur. Yoksa bu dünyadan konuşa konuşa geçip gidersiniz. Ne sizden iz kalır, ne de dünyada düzelme olur.
Biz ülkemizde "Falan derdi ele alalım" diyor, genellikle konuyu lafa boğuyor, çaresine bakamıyoruz. "Ele almak" mıncıklamak değildir. Sorunu incelemek, anlamak, derdi yaratan nedenleri gidermektir.
Bakın, bizdeki kadın cinayetleri kısa sürede ona katlandı. Müthiş bir toplum depremi. Mide ve ruh bulandırıcı örnekler her gün sergilendikçe şaşıyor, kızıyor, erkek hayvanlığını lanetliyoruz. Önlem diye maktul adayı kadınların korunmasından, cezaların artırılmasından falan söz edilmekte.
Hiçbiri köklü çözüm olmaz. Çünkü depremin fay hattı daha derinde: Fecaatin faili erkekler niçin birdenbire böylesine hayvanlaşmaya başladı?
Yanıt da apaçık. Kadına egemen olmayı kendi erkekliklerinin ölçüsü saymaya koşullanmışlar. Tetikleyici gelişme onların kadınlarının söz konusu egemenliğe baş kaldırmaya başlaması.
Dikkat ettiyseniz, cinayetlerin büyük çoğunluğu "barışma isteğinin reddi" durumunda olmakta. Yani kadın mal sayılamayacağı gerçeğinin, insanlık onurunun bilincine varmaya başlamış. Toplum içindeki konumu da güçlenmiş eskiye kıyasla. "Bıktım senin zart zurtundan" diye çekip gidiyor. Adam peşinde:
"Nasıl gidersin ulan? Ben erkek değil miyim? Söz geçiremeyecek miyim sana? Yürrü! Eve dönüyoruz!"
Yanıt hayır oldu mu, gelsin bıçak. Kodeste yaşansa bile, "erkeklik" kanıtlanmasının gururu korunmalı...
İçeri girdiği gün, sorulacak:

"Allah kurtarsın gardaş. Ne yaptın?"
"Karı dellendi. Çektim bıçağı..."
"Helal olsun."
***
Peki, çare?
Siz zavallı kadına acıyacak, katiline kızacak, lanet yağdıracak, ağır ceza isteyecek, elbette haklı olacaksınız.
Ama bunlar tepkidir, çözüm değil. Düşünmemiz gerekir ki hayvanlaştıran ortamın ürünüdür o katil. Bir bakıma zavallıdır, kurbandır o da. Demir parmaklıklar arkasında yıllar geçirecek, kaba gücü ağır basan başka erkekler tarafından kendi de ezilecek, düşündükçe belki günahının büyüklüğünü anlayacak, ama iş işten geçmiş olacaktır.
Tek çözüm yüzeyde gerekli önlemleri alır ve yasal rötuşları yaparken toplumun duygusal iklimini de değiştirmeye başlamaktır. Güç ve karmaşık bir çabadır tabii. Zaman alır. Ancak yapılması şarttır. Nasıl yapılır? "Eğitim yoluyla" diye kestirip atmak havada kalıyor. Eğitim ne demek?
Okulda öğretmenin iki laf etmesi, kitaplarda birkaç örnekle eşitlik dersi verilmesi yetmez. Evin içinden başlayarak yaşantının bütün ayrıntılarında somut değişikliklere gidilmesi gerekir.
Ayşe'ye "Sen evin kızısın, sofrayı kur" mu diyorsunuz? Ahmet'e "Sen de yardım et" diyebilmelisiniz. "Erkeğe yakışmaz" havasındaysanız, ileride Ahmet sofra kurmakta gecikti diye karısına hırlamayı yakıştırabilir kendine. Medyada haberlerin verilişinden üniversite tezlerine, şarkılarımızdan televizyon dizilerimize kadar her konuda o yöne dümen kırılmalı. Herkes kendi olanaklarıyla elinden gelen katkıyı sağlamalı.
***

"Gazetede akıl satmak, tiyatrolar için uygun oyunlar sağlamaya çalışmak dışında sen ne yapıyorsun?" derseniz, arz edeyim.
Rektörle eşgüdüm içinde İstanbul Kültür Üniversitesi'ni yöneten Dr. Bahar Akıngüç Günver torunum yaşında bir akademisyen. Paslaşarak kitap yayımlarken ilk kez iki nesil ilerideki, karşı cinsten bir insanımızla kendimi tastamam aynı frekansta bulmanın keyfini tatmaktayım. Sözünü ettiğim durumlara birlikte üzülüyor, birlikte çare arıyoruz. Karar verdik, bir Kadın Açılımı düzenleyeceğiz.
Yalnız kitaplar, akademik çalışmalar, toplantılar falanla değil, gösteriler, sanat dallarına katkılar ve medya kampanyalarıyla da hem kadın, hem erkek gönüllerine seslenilecek.
Elinde olanak, kafasında çözüm bulunan herkesten öneri bekliyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA