İnsan mesleğinde başkasının kendisini fersah fersah geçmesine sevinir mi? Ben sevindim.
Zeynep gencecik, güpgüzel, tatlı mı tatlı bir insan. Türk gösteri sanatlarına en büyük yatırım ve katkı sağlamış yapımcı Türker İnanoğlu'nun kızı. İstese dizi oyuncusu ya da televizyon laklak sunucusu olabilirdi kolayca. Harvard Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümünü bitirdikten sonra başka bilim merkezlerinde çalışmalarını sürdürdü, Türkiye'de Google yönetimine katıldı.
İşte bu kızımızın yazdığı bir şey dünyanın en itibarlı teknoloji değerlendirme ortamlarından birinde türlü süzgeçlerden geçirildikten sonra En İyi Makale ödülünü aldı.
Ama ne makale! Zeynep sevgili meslektaşlarımla birlikte yaptığımız gibi yorum morum, görüş mörüş, kanaat manaat döktürmüyor. Ses sentezleme (ne demekse!) üstüne yazdığı 250 sayfalık doktora tezini özetleyip onda birinde yoğunlaştırmış.
Makalesinin içerdiği bilgiler ve öneriler havada kalmayacak, pratik uygulamalarla insanların kullanımına sunulacak.
Ödülün helal olsun, Zeynep!
***
İşin içinde çok hoşuma giden bir de rastlantı var. Onun bitirdiği Harvard'ın eski rektörü Lawrence Summers birkaç yıl önce ettiği bir lafla ortalığı birbirine katmıştı. Şuydu tezinin özü:
"Kadınların matematik zekâsı yetersizdir."
Dünya feministleri ve onları destekleyen bütün aydınlar ayağa kalktılar tabii. Summers
"şoven cinsiyetçilik" ile suçlandı. Rektörlükten erken ayrılmasında o patırtının rolü oldu. Savunucuları şöyle diyorlardı:
"Somut gerçekleri niçin görmezden geliyorsunuz? Bakın, en iyi yüz üniversitedeki matematik profesörlerinden ancak yüzde yedisi kadın."
Karşı tezi savunanların yanıtı da hazırdı:
"Bu fizyolojik yetersizliğin değil, farklı kültürel koşullandırmanın sonucu. Akılları matematiğe ermez diye o alanda kızların önünü kesiyor, sonra matematik profesörü olmamalarını iddianıza dayanak yapıyorsunuz."
Tartışılması sürüp giden
"Belirleyici faktör fizyolojik mi, kültürel mi?" bilmecesini ancak bilimsel inceleme ürünü kanıtlar çözebilir. Hoş bir rastlantı daha: O türden çok güçlü bir bulgu geçen hafta yine Amerika'nın Ulusal Bilimler Akademisi'nin resmi yayın organında dünyaya duyuruldu.
***
Hindistan'da kendi yasalarını yapabilen kabile bölgeleri var. Aynı etnik kökenden gelen, birbirinden sadece iki yüzyıl önce ayrılmış iki kavim ülkenin kuzeydoğusunda, öyle bir yerde yaşıyor. Vücut yapıları, ortamları, beslenmeleri arasında ayrılık yok. Kültürleri yalnız kadın-erkek ilişkileri konusunda farklı.
Karbi'ler alabildiğine ataerkil. Onlarda kadınlar toprak sahibi olamıyor. Miras yalnız babanın en büyük oğluna kalıyor. Kızlar oğlanlardan çok daha az eğitim görüyor. Politika ve din alanlarında liderlikler yüzde yüz erkeklerde.
Kasi'lerde durum bunun tam tersi. Toprak sahibi olma hakkı yalnız kadınlarda. Miras en küçük kıza kalıyor. Erkeklerin paraya el sürmesi yasak. Kendi kazançlarını bile karılarına ya da ailenin büyüğü kadına teslim ediyorlar. Kızlarla oğlanların eğitim süreleri eşit.
Kaliforniya'daki San Diego Üniversitesi toplumbilim uzmanları söz konusu bölgelerde 1279 kişiyi matematik yeteneği testlerinden geçirmişler. Yayımladıkları sonuç:
Karbi'lerde erkekler 36% oranında önünde kadınların. Kasi'lerde ise iki cinsin yetenekleri eşit.
İnsanlarla aralarında geçen konuşmalar da ilginç. Karbi bölgesinde yeni evli, 18 yaşında bir kadın niçin sekizini doldurmadan okuldan ayrıldığı sorulunca
"Okuyacaktım da ne olacaktı?" demiş.
"Kadınlar matematikten anlayacak kadar zeki değil ki." Bir de Kasi bölgesinde evli bir kadının sözü var:
"Para işlerine ben bakarım. Erkek paradan ne anlar ki? Hesabın içinden bile çıkamaz. Eline para verirsem gider, abuk sabuk harcar."
Ülkemizdeki potansiyel Zeynep'lerin ve onları aşağılayarak kompleks giderme bağımlısı magandaların dikkatine...