Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Garip alkış

Yiğitlik toplum yararınaysa ve gerçek bir tehlikenin göğüslenmesini içeriyorsa alkışlanır. Öyle bir durum yokken yapılan efelik gösterisi ise özentidir.
Kahveye dalıp edepsizlenen mahalle kabadayısına direnmek yürek ister. Ama oranın en ödlek müşterisi kentin belediyesine atıp tutabilir, ilk karşılaşmada başkanın pestilini çıkaracağını söyleyebilir rahatça. Birinci hedef yakın ve somut, ikincisi uzak ve soyuttur.

***

Basın gücü dürbün gibidir; bir yanıyla görüntü büyütüp öbür yanıyla küçültebilirsiniz.
Arabasıyla yayayı ezen işadamı ahbabınızsa kabahatini hafif göstermek güç değildir. Aracın hızının düşüklüğünü, yolun bozukluğunu, ışıklandırmanın yetersizliğini vurgular, tanık ifadelerine göre kaldırımdan iniveren yayanın sarhoş olduğunu söylersiniz.
Kazayı fırsat bilip halkçılık havası atmak istiyorsanız, edebiyatını yapmak daha da kolaydır. Başlıkla bağırırsınız "Kaza değil cinayet!" diye. Lüks otomobilin tekerlekli servet olduğunu, yerdeki izlerden korkunç bir hızla gittiğinin anlaşıldığını, ortalığın kana bulandığını, sürücünün sırıttığını, ezilenin kanser hastası karısının feryatlarının arka sokaklardan duyulduğunu yazarsınız.
Hepsi gazetecilik tekniği kapsamına girer.
***

Silahlı kuvvetlerimizin ülkeye gerekli olduğu konusunda görüş ayrılığı yok herhalde? Hepimiz -birbirimize girsek bile- güvenilir sınırlar içinde yaşıyorsak o sayede.
İçte asker gücü ve etkisi her zaman toplum yararına kullanılmadı tabii.
Mustafa Kemal çağındaki gibi aydınlanma süreçleri de yaşandı, Kenan Evren dönemindeki gibi kararma yılları da.
İkincilerde basınımız zorunlu suskunluklara gömüldü. Baskılara, tersliklere, gaddarlık örneklerine gık diyemedi büyük bölümüyle.
Son yıllarda ise onun karşıtı yönde bir saldırı var.
Asker kesimimiz tam demokrasi çizgisine uyum sağladıkça, dış odaklardan yönetildiği besbelli ve çok sistemli yıpratma kampanyalarına hedef oluyor. Amaç açık: içte çatlak ve çalkantı yaratarak ülkeyi zayıflatıp uysallaştırmak.
Medyamız yer yer -bilerek ya da bilmeyerek- o çabanın aleti durumuna düşmekte. Çok kaba hatlı dolaplar dönüyor.
Bir uyduruk fotokopinin piyasaya sürülmesiyle kamuoyunun allak bullak edilmesi en çarpıcı örnek oldu.
***

Nereden ve kimin tarafından yapıldığı belirsiz bir atış yüzünden küçük bir kızın ölmesi en katı kalbi bile yaralayacak bir felakettir. Yazık ki çatışmaların sürdüğü her yerde öyle facialarla sık sık karşılaşılmakta.
Irak'ta, Pakistan'da, Afganistan'da yerde patlayan bombalar kadar gökten yağanlar da silahlı, silahsız, kadın, erkek, yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan yüzlerce can alıyor boyuna. Kaza ya da hata denen her olaydan sonra göstermelik de olsa araştırma yapılıp sorumluların bulunması bekleniyor.
Bizde ise hemen "Ordu havan atışıyla çocuk parçaladı" suçlaması manşetlere çıktı. "Herkes askerden korkup sustu, bir tek ben kükrüyorum" naraları atıldı.
İşin tuhafı, basınımızın en akılcı bilinen yerlerinde bile bu tutum coşkuyla benimsenip alkış tutuldu.
Hayret ki hayret!
Bugün Türkiye'de askerden korkmak için bir neden mi var? Sıkıyönetim görevlileri evlerden yazar mı topluyor? Silahlı kuvvetler saldırıda mı, komplolar karşısında savunmada mı?
Medyamızın sağlıklı kesimine düşen, her konuda yalnız gerçekleri aydınlatıp doğru çerçeveye oturtmaktır. Anlamsız dayılanmalara hayran kalıp dolaplara bilinçsizce alet olmak değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA