15 Haziran 2012...
Bu tarih, üniversiteler, özel olarak da Çukurova Üniversitesi için tarihi bir gündür.
Bu gün Adana Emniyeti'nin, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, delilleri karartma ve ihaleye fesat gibi suçların üzerine gittiği gündür...
***
Yolsuzluk iddialarını aylardır büyük bir gizlilik içinde soruşturan Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı o gün düğmeye basmıştır.
O gün 10 kadar üniversite çalışanı ve bazı müteahhitler gözaltına alınmış, yüzlerce belgeye ve dökümana el konmuştur.
***
Aynı sabah, Alper Akınoğlu'nun, Çukurova Üniversitesi Balcalı Yerleşkesi'ndeki 'Rektörlük Konutu' polislerce basılıp aranmıştır.
Operasyona Rektörlük makam odasında da devam edilmiştir.
***
Bir bilim insanının, profesör titri taşıyan bir akademisyenin, dahası 'Rektör' sıfatı bulunan bir kamu görevlisinin evinin ve makam odasının aranmış olması bile tek başına üzücüdür.
Denebilir ki demokrasilerde herkese dokunulabilir.
Doğrudur.
***
Gerçek bir demokraside suç işleyen ya da işlemiş olabileceği varsayılan her kim olursa olsun, kovuşturulur, soruşturulur ve o kişiye de 'dokunulur'.
Hiç kimseye, zümreye ve sınıfa herhangi bir ayrıcalık tanınmaz.
***
Nasıl ki Van'daki 100. Yıl Üniversitesi'nin eski Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın ile Konya'daki Selçuk Üniversitesi'nin eski rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan'a herhangi bir ayrıcalık ve istisna tanınmamış ve vaktiyle 'dokunulmuş' ise Adana'daki Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu'na da hiçbir ayrıcalık tanınamaz.
***
Operasyonun yapıldığı gün, başta gazeteciler olmak üzere akademisyenler ve duyarlı kamuoyunun aklında şöyle bir soru vardı:
Rektöre de dokunulacak mı?
Rektör de gözaltına alınıp sorgulanacak mı?
Özel Yetkili Savcılık ve nöbetçi mahkeme, bu aşamada Akınoğlu'na dokunmayı uygun bulmadı.
***
Ancak bu, ona dokunulmayacağı, hakkında gözaltı kararı verilmeyeceği, soruşturma ve dava açılmayacağı, tutuklanmayacağı anlamına gelmez.
Akınoğlu'nun zırhı, iler tutar yanı olmayan dedikodular içindir.
Ciddi ve tutarlı iddialar karşısında ise kâğıttan kaplandır o zırh.
***
Dünkü yazımda kısmen vurgulamaya çalıştığım bir hususa bir kez daha dikkat çekme ihtiyacı duyuyorum.
Kimi iddia ve suçlamalar için vaktiyle 'men-i muhakeme' kararları çıkmış ya da 2547 Sayılı YÖK Kanunu'nun 53'üncü Maddesine göre özel yetkisi olmayan savcılar 'takipsizlik' kararı vermiş olabilir.
***
Yeni deliller ve somut bilgiler ortaya çıktığı takdirde Özel Yetkili Savcılar, olayı yeniden soruşturabilirler.
Türkiye'nin gündemini de belirleyen haberleriyle SABAH gazetesinin çok önem verdiği ve bir tefrika halinde yayınladığı iddiaların üzerine gidilmesini bekliyoruz.
***
Bu noktada altını çizme ihtiyacı duyduğum çok önemli bir hususa da dikkat çekmek istiyorum.
Rektörlük Konutu'nda ve rektörlük makamında yapılan aramalarda hem jammer ve hem de sinyal kesiciler bulunmuştur.
Bu durum çok düşündürücüdür.
***
Bir rektör, telefon görüşmelerinin dinlenebileceği endişesiyle konuşmalarının dışarıya sızmasını neden engeller?
Bu iş için neden çok özel cihazlar yerleştirme ihtiyacı duyar?
Sinyal kesicilerin bir rektörün evinde ya da makamında ne işi var?
***
Hangi korkunun sonucu olarak koyulmuştur o jammer ve sinyal kesiciler?
Emniyetçiler iyi bilir.
Güvenlik kaygısıyla sadece bazı devlet büyükleri için düşünülmüş önlemlerdir o cihazlar.
***
Eğer bir ihale makamının başıysanız, ki öyle, neden ve kimden sakınıyorsunuz konuşmalarınızın duyulmasını?
Günde onlarca kişiyle görüşen, çok gizli bilgileri paylaşan biz gazetecilerin evinde ya da ofisinde neden böyle cihazlar yok, neden 'dinlenmekten' korkmuyoruz biz?
***
Akınoğlu'nun görevi 14 Haziran'daki seçimle aslında bitti.
"Mustafalar olmasın da kim olursa olsun" dediği iki Mustafa da (Mustafa Kibar- Mustafa Laman) YÖK'e sunulacak 6 kişilik listenin içine girmeyi başardı.
Alper Akınoğlu'na yakınlığı ile tanınan Prof. Dr. Halis Arıoğlu da ikinci en fazla oyu alarak YÖK'e gidecek olan listede olacak.
***
YÖK listeye koyar mı?
Sayın Cumhurbaşkanı, Arıoğlu'nu atar mı?
O atanmak için ne yapar?
Kimleri devreye sokar ya da sokmaz?
Ve sonuç alabilir mi bilemeyiz.
***
Ama Çukurova Üniversitesi'nde Alper Akınoğlu dönemi kapanmıştır.
İçinde olduğu kentle sürekli kavga eden Akınoğlu ne yaparsa yapsın ektiğini biçecektir.
Çünkü keser de sap da dönmüştür artık.