Uzunca süredir yürütülen çalışmanın ardından 26 Nisan 2024 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı, 26 ana dersin yen ders programı ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen yeni müfredatın ortak metnini yayınladı ve kamuoyunun görüşüne sundu. Müfredata yönelik olarak bir yandan ideolojik değerlendirmeler yönetilirken diğer yandan uzmanlar ve eğitimciler tarafından daha teknik değerlendirmeler paylaşılmaya devam ediliyor.
Hazırlanan bir müfredatı değerlendirmek için "Eğitimin amaçları ne olmalıdır?", "Müfredat/eğitim programları temelde neyi içermelidir?" sorularına tatmin edici cevaplar verilmesi ve meseleye bu zaviyeden bakılması sağlıklı olacaktır. Bu soruya aklı başında birçok kişinin vereceği cevap, müfredatın bir toplumu, o toplumun gelecek vizyonuna ulaştıracak insanları yetiştirmenin programı olması gerektiği yönündedir. Diğer bir ifadeyle toplumu belirlenen vizyonlara ulaştıracak bireylerin sahip olması gereken bilgi, beceri, tutum ve değerler müfredat çalışmalarında hedef olarak ortaya konulmalıdır. Bu durumda öncelikle ülkemizin geleceğine dair toplumun geniş kesimlerinin beklentilerine, sağduyu sahibi uzmanların, kanaat önderlerinin ve politikacıların dile getirdiği, önemli ölçüde kabul gören vizyonlara göz atmak icap ediyor.
Türkiye'nin gelecek vizyonları tespit edilirken tabii olarak öncelikle ülkenin sahip olduğu maddi ve manevi kaynakları, beşerî ve kurumsal potansiyeli, ülkenin temel sorunları, yakın çevremizde ve küresel ölçekteki politik, ekonomik, teknolojik ve kültürel yönelimler gibi birçok parametre dikkate alınmak durumunda. Teferruatlı biçimde burada ortaya koymak mümkün olmayacağından çok kısaca Türkiye'nin durumunu tasvir ederek konuya devam edebiliriz. Türkiye, Osmanlı Devleti'nin devamı olarak ortaya çıkmış ve bölgedeki birçok ülke ile tarihi kültürel bağları olan bir bölgesel siyasi aktördür. Ayrıca coğrafi ve kültürel olarak Doğu ile Batı arasında konumlanan, gündelik pratikler, beslenme, insani, ailevi ve sosyal ilişkiler bakımından önemli ölçüde Akdeniz kültürünün etkisinde olan bir İslam ülkesidir. Türkiye doğal kaynakları sınırlı, nüfusu görece genç, son yıllarda eğitim ve sağlık alanında yaptığı yatırımlarla insani gelişmişlik endeksinde üst grupta bulunan ancak dünyada bilim, teknoloji-ekonomi gibi alanlarda üretim büyüklüğü bakımından 15 ila 20 arası bir sıralamaya sahip, kişi başı milli geliri de orta düzeyde olan bir ülkedir.
Ülkenin vizyonunu konumlandırmak için dünya genelindeki ekonomik, siyasi ve kültürel yönelimler bakıldığında ise 1970'li yıllarda başlayan küreselleşme ve bilgi ekonomisinin yeni kırılmalarla devam ediyor oluşunun belirleyici olduğu görülebilir. Bu iki ana fenomene eşlik eden çok sayıda başka olgular da mevcut. Çok kutuplu dünya, yeni güç merkezlerinin yükselişi, teknolojik gelişmelerin dijitalleşmede bir yoğunlaşmaya dönüşmesi, endüstri 4.0, yapay zeka alanındaki gelişmeler, bilgiye erişimdeki imkanların ve gelişmesi, bilgi üretimi hızı ve hacmindeki baş döndürücü artışlar dikkat çekmektedir. Benzer şekilde post-modern bilim, kültür ve felsefe, yumuşak güç, kültürel çeşitlilik, post-ulus devletlerin yeniden milli kültürlerini öne çıkarmaya çalışması gibi bir dizi gelişme ile göç, çevre ve iklim krizleri, uluslar arası kurumların kriz ve çatışma çözümündeki başarısızlıkları gibi küresel sorunlarda diğer önemli meselelerdir. Tüm bu gelişmeler karşısında ülkelerin AR-GE, teknoloji, inovasyon ve yaratıcılık kavramları etrafında bir beşeri sermaye oluşturmaya çalıştıkları, yapay zeka ve robotların da üretime katılacağı, üretim yapısı ve mesleklerin yapısal değişim geçireceği, belirsiz bir geleceğe hazırlanmayı önceledikleri de kolaylıkla izlenmektedir.
Türkiye, çeşitli güçlükler içinde olsa da tarih sahnesinde önemli ve özgün bir aktör olarak yeniden ön plana çıkma potansiyeline sahip. Yukarıda sıralanan ulusal ve küresel bağlamla birlikte değerlendirildiğinde Türkiye'nin gelecek on yıllara hazırlık için müfredatta (1) milli/kültürel/insani/sosyal ve (2) bilimsel/ekonomik/teknolojik boyut olmak üzere iki ana boyutu kapsayan ve bu iki boyutun da dengeli bir şekilde gelişimine hizmet eden bir eğitim yaklaşımını hayata geçirmesi beklenmelidir. Söz konusu iki boyut bir kuşun iki kanadı gibidir ve birinin zayıf olması uçmayı imkansız kılacaktır. Bunlar:
Öncelikle ülkenin milli-kültürel varlığını sürdürmeyi sağlayacak tedbirleri almak: Bu topraklara, bu medeniyete fikir ve gönül olarak bağlı, kendi, tarihi, kültürü, ilim ve düşünce birikimini tanıyıp geliştirecek, bunları insanlığa özgüvenle sunabilecek bireyler yetiştirmek. Söz konusu çerçevede müfredatta bu toplumu millet yapan insani, İslami, milli öğeleri özümsetmek. Tarihsel ve düşünsel bir derinlikle bu milletin fertlerinin, insanlığa yönelik misyonu, toplumsal değerleri, insani erdemleri içeren bir müfredatla buluşması gerekmektedir.
Ülkenin ekonomik varlığını sürdürmeyi ve geliştirmeyi sağlayacak tedbirleri almak: Ülkenin beşerî ve kurumsal kapasitesini geliştirmek, yüksek katma değerli üretim yapabilme ve orta gelir tuzağından çıkabilme, beşeri sermayesindeki gelişmeyi kurumsal gelişmeye, kurumsal gelişmeyi de ekonomik gelişmeye tahvil etmek. Bunun eğitimdeki pratik karşılığı ise bilim, teknoloji, medya okuryazarlığı, eleştirel düşünme, bilimsel araştırma, yenilik ve problem çözme becerileri ile tüm dünyadaki hizmet sektörü ağırlıklı ekonomilerin talep ettiği becerilerin müfredatta daha önemli yer teşkil etmesidir.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kamuoyuna sunulan yeni müfredat, bakanlığın bu yazıda sıralanan olguların genel olarak farkında olduğunu, ülkenin kültürel, bilimsel, ekonomik varlığını destekleme vizyonuyla hareket ettiğini gösteriyor. Beceri temelli öğrenme çıktıları, kavramsal beceriler, sistem okuryazarlığı gibi müfredat yaklaşım ve bileşenlerinin gençlerin daha üretken olmasına, Türkiye'nin beşerî sermayesi ve kurumsal kapasitesinin gelişmesine katkı sağlayacağı söylenebilir.
Türk-İslam edebiyatı, düşüncesi, bilim ve sanat klasiklerini erdemler ile bütünleşecek şekilde işlemek, sosyal ve duygusal becerileri de bu şekilde geliştirmek toplumumuzun millet olarak kültürel varlığını sürdürmesine hizmet edecektir. Bu boyutun hazırlanacak ders kitaplarının içeriğinde okul ve sınıfta gerçekleştirilecek etkinliklerle daha görünür kılınması ise faydalı olacaktır.