Dijitalleşme ile ortaya çıkan medya ekosistemi bir yandan özgür bir içerik üretimini mümkün kılarken diğer yandan da birtakım riskleri beraberinde getirmektedir. Dijitalleşme trendine entegre olamayan konvansiyonel medya araçlarının etkisini yitirmesi bu risklerden birisidir. Dijital ekosistemin birkaç şirketin elinde oligopol bir yapıya evrilmesi sonucu ticari rekabetin zorlaşması ve alana yeni giren aktörlerin entegrasyon açısından sorunlar yaşaması da bir diğer risk unsurudur. Bu nedenle sosyal ağlar ve devletler arasında bir tür egemenlik mücadelesine dönüşen medya alanı, regülasyon girişimleri ve korumacı politikalarla, bu düzenlemelere direnen aktörler arasındaki güç mücadelesine sahne olmaktadır. Nitekim son dönemin en tartışmalı konularından biri Facebook, Twitter, YouTube ve Instagram gibi dijital platformların ülke hükümetleri tarafından regüle edilmesi ve bu regülasyonlara karşı söz konusu platformların gösterdiği reaksiyondur. Başta Avrupa olmak üzere sosyal medya mecraları dünyanın farklı ülkelerinde bir dizi yasal prosedürlere tabi tutulmakta ve bu süreçte ciddi tartışmalar yaşanmaktadır.
Avustralya ve Facebook arasındaki anlaşma
Geçtiğimiz günlerde, oldukça tartışmalı bir düzenleme de Avustralya hükümeti ile Facebook arasında gerçekleşti. Avustralya hükümeti, Nisan 2020'de sosyal medya şirketlerinin kullandığı içerik ve orijinal haberler için haber kaynaklarına ödeme yapılması yönünde bir düzenleme (News Media Bargaining Code/Avustralya Medyası Pazarlık Yasası) yapacağını duyurdu. Hükümet bu düzenleme ile orijinal içerik üreten haber kaynaklarının korunması noktasında önemli bir girişimde bulunmuş fakat Facebook, Avustralya hükümetini eleştirerek düzenlemek istedikleri yasanın kendileri ile yayıncılar arasındaki ilişkiyi yanlış bir düzleme taşıdığını savunmuştur. Avustralya hükümetinin kendilerini kötü bir seçim ile karşı karşıya bıraktıklarını ifade eden Facebook yetkilileri, ülke özelinde yapacakları hizmetlerde, haber içeriğine izin vermeme opsiyonunu tercih edeceklerini ve bu konudan geri adım atmayacaklarını beyan etmiştir. Nitekim Facebook, Avustralya'daki kullanıcılarına yönelik haber içeriklerini kapatmış ve ülke içerisinde üretilen haberlere Facebook üzerinden erişimi engellemiştir. Facebook sayfalarında herhangi bir içeriği paylaşmaları veya yayımlamalarını kısıtlayan bu yasa ile uluslararası kuruluşların girdikleri haber ve içerikler de Avustralyalılar tarafından görüntülenemeyecekti. Facebook ise yayıncıların ürettiği içerik ve haberlerin Facebook'ta yer almasının haber kurumları açısından bir avantaj olduğu ve bu ikili ilişkinin yayıncıların lehine olduğu yönünde ısrarcı olmuştur.
Facebook'tan geri adım
Hükümet ile aralarındaki uzun süreli tartışmaların ardından Facebook geçtiğimiz ay geri adım atarak ilgili yasaya uyacakları yönünde bir açıklama yapmıştır. Yapılan açıklamada "kamu yararına çalışan gazeteciliğe yaptığımız yatırımı daha da ileri götürmek" amacıyla birtakım değişikliklerle yasaya uyulacağı ifade edilmiş ve hükümet ile çeşitli müzakerelerin yapılacağı söylenmiştir. Hiç kuşkusuz Avustralya ve Facebook arasında yaşanan gerilim sonucunda ortaya çıkan bu durum, sosyal medya şirketlerinin regülasyonu anlamında önemli bir örnektir. Nitekim Avustralya hükümetinin yerel ve ulusal basını koruma amacıyla düzenlediği bu yasa, korumacı eğilimlerin yükselişi ve Facebook'un geri adım atarak haber kuruluşlarına ödeme yapması itibarıyla farklı bir örneklik teşkil etmektedir. Facebook'un geri adım atarak Private Media, Schwartz Media ve Solstice Media şirketleri ile ön anlaşmalar yapması ve bu anlaşma doğrultusunda ilgili kurumlara kullanılan haberler nedeniyle ödeme yapacak olması bu örnekliği güçlendirmektedir. Geçtiğimiz günlerde Facebook'un uluslararası bir medya yapılanması olan News Corp (Rupert Murdoch) ile haber içeriklerini ücret karşılığında kullanmak amacıyla anlaşma yapması da yasanın pekiştirilmesi anlamında oldukça önemli bir gelişmedir. Nihai kertede, bir sosyal ağın orijinal haber içeriği üreten yayın kuruluşlarına telif ödemesi hem haberciliğin devamı hem de medya alanının çoğulculaşması anlamında önemli bir başarıdır. Hiç kuşkusuz önümüzdeki yıllarda daha fazla konuşulacak olan bu regülasyon modelleri devletler ve ulus-ötesi şirketlerin güç mücadelesinde yeni örnekleri ortaya çıkartacaktır.