Perşembe günü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik" kamuoyunda yoğun biçimde tartışılmaktadır. Yönetmelik ile Türkiye'de son dönemde yaygınlaşan internet üzerinden isteğe bağlı yayın yapan Netflix, bluTV ve puhuTV gibi popüler platformlar ve bunun yanı sıra internet üzerinden yayın yapacak radyo ve TV'lere yönelik bir denetim mekanizmasının kurulması amaçlanmaktadır. İnternet üzerinden yapılan istismar ve manipülasyonları önleme amacıyla oluşturulduğu söylenen yönetmelik kimilerine göre bir sansür kimilerine göre de başıboşluğu ortadan kaldıran ve lisanslama yoluyla izni mümkün kıldığı için Türkiye'nin ekonomik çıkarlarını gözeten bir düzenleme. Son dönemde özellikle Netflix üzerinden uygun olmayan ve yönlendirici içeriklerin RTÜK bünyesinde teşkil edilecek bir altyapıyla içerik denetiminin yapılacak olması ve Türkiye pazarını rekabet açısından koruyacak maddelerin varlığı yönetmeliğin ortaya çıkış sebebi olarak gözükmektedir.
Yönetmeliğe Yönelik Eleştiriler
Yönetmeliğe yönelik en büyük eleştiri, Türkiye'deki basın-yayın hayatına uygulanan denetimin internet ortamını da kapsayacak olması ve bu durumun özgürlüklerde bir sınırlandırma yaratacağı endişesidir. Bir diğer eleştiri de internet üzerinden alternatif yayın yapan muhalif platformların bu durumdan etkileneceği ve yayın hayatlarını sürdürmelerinin zorlaşacağıdır. Netflix başta olmak üzere muadili platformların içerik denetimine tabi tutulması ve lisanslama yoluyla yayın yapmalarına izin verilecek olması da bir eleştiri konusu olarak dile getirilmektedir. Buradaki eleştiri, söz konusu platformların Türkiye pazarını terk edeceği ve Türkiye'nin sansür uygulayan ülkeler kategorisinde değerlendirileceğidir. Eleştirilerin en önemli dayanak noktası da internet üzerinden yayınların içerik denetimine tabi tutulmasının bir tür sansür olduğu ve özgürlüklerin bu yolla sınırlandırılacağı algısıdır.
Yönetmeliğin Amacı ve Yükselen Denetim Trendi
Yönetmelik, internet ortamında yayın yapan TV ve radyoların içerik denetimini yapma ve lisanslama yoluyla Türkiye'deki rekabet ortamını korumayı hedeflemektedir. Nitekim yönetmelikte "Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin internet ortamında sunumu esnasında, çocukların ve gençlerin, fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimine zarar verebilecek medya içeriklerine ilişkin ebeveyn kontrolü sağlanması gibi tedbirler alınacak" ifadeleri içerik denetiminin amaçlarını göstermektedir.
Karşılaştırmalı olarak bakıldığında, RTÜK benzeri kurumlar dünyanın hemen her yerinde varlık göstermekte ve internet üzerinden yapılan yayınlarının içerik denetimini yapmaktadır. Örneğin sadece internet üzerinden yayın yapan Netflix gibi mecralarla kendisini sınırlamayan Avrupa Birliği (AB) video paylaşım olanağı sağlayan tüm internet mecralarının denetlenmesini önemli bir husus olarak görmektedir. Bu bağlamda ülkeler terör ve radikalleşme, çocuk pornografisi, şiddet, nefret söylemi ve fake news konularında sosyal medya şirketleri ve internet üzerinden yayın yapan platformlara yönelik yasal düzenlemeler ihdas etmektedir.
Almanya'nın yürürlüğe soktuğu yasa ile yalan haber, nefret söylemi ve yasa dışı kabul edilen içeriklerin sosyal medya platformlarından hızlı bir şekilde kaldırılmasını hedeflemesi bu konuda bir örnektir. Benzer biçimde Fransa'da yanlış bilginin önüne geçilmesi amacıyla sunulan yasa teklifi Batı Avrupa'da sahte içerikleri resmen yasaklayan ilk girişim olarak kabul edilmektedir. İnternet üzerinden yayımlanan yalan haberlerin engellenmesini öngören yasa tasarısı (Lutte Contre la Manipulation de L'information) Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilmiştir.
Nihai kertede RTÜK yönetmeliği ile hayatımıza giren bu düzenleme, bazı belirsizliklere sahip olsa da öteden beri konuşulan denetim sorununu çözmeye dönük bir girişim olarak önemlidir. Bunun yanı sıra düzenleme Türkiye pazarını ilerleyen süreçte denetimsiz bir alan olmaktan kurtartmakta ve rekabet koşullarını buna göre düzenlemektedir. Kamuoyunda bu tür düzenlemelerin içeriğe yeterince aşina olunmaksızın kolaycı biçimde sansür olarak nitelendirilmesi dünyada yükselen korumacı ve denetimci trendi anlamamızı da zorlaştırmaktadır.