Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TUNÇ DEMİRTAŞ

Dönüm Noktasında Afrika: 2025’te Risk ve Kazançları Dengede Tutmak

21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanırken küresel belirsizlik ortamının bir sahası olan Afrika, sürekli gelişen potansiyeli ve derin zorluklarıyla dikkat çekiyor. 2025 yılı itibariyle kıta, ekonomik, politik ve sosyal alanlarda kritik gelişmelerin kesişim noktasında bulunacak. Bu dinamikler, iç ve dış güçler tarafından şekillendirilerek Afrika'nın önümüzdeki on yıllar için yönünü yeniden tanımlayabilir.

Belirsizlikler İçinde Büyüyen Afrika Ekonomisi

Afrika'nın sahip olduğu ekonomik potansiyel küresel ilginin sürekli olarak üzerinde olmasını sağlıyor. Nitekim 2025 yılında kıtanın beklenen GSYH büyüme oranının yüzde 4 civarında seyretmesi beklenmekte. Ancak Covid-19 pandemisi sonrası süreçte yaşanan bu toparlanma olumlu görünüme sahip olsa da büyümedeki eşitsizlikler göz ardı edilmemesi gereken önemli bir husus.

Sahraaltı Afrika'nın dışında değerlendirilse de kıtanın bir parçası olan Kuzey Afrika'da özellikle Mısır ve Cezayir'in yenilenebilir enerji ve lojistik alanlarında öne çıkması muhtemel. Kuzey Afrika'nın enerji ve lojistikteki potansiyeli aynı zamanda Batı Afrika ve Sahel Kuşağı için de önemli bir nokta olarak yer alıyor. Batı Afrika'nın sahip olduğu enerji rezervleri ve ekonomisi ve enerji ihtiyacı için petrol ve gaz bağımlılığı, küresel stratejik enerji dönüşümleri içinde bölgeyi daha farklı bir şekilde öne çıkarıyor. Bu kapsamda bölgede enerji açısından öne çıkan Nijerya ve son dönemde Gana gibi ülkelerin ekonomilerini çeşitlendirmesi, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanabilecek riskleri azaltmak için kritik önem taşıyor.

Ayrıca Afrika'da teknoloji alanında atılan adımlar ve yenilikler birçok konuda yeni ekonomik fırsat pencereleri sunuyor. 2025'te yüzde 5,7 büyümesi beklenen Doğu Afrika ekonomisinin özellikle Kenya, Etiyopya ve Ruanda öncülüğünde dijital ekonomisini güçlendirmeye yönelik ek adımlar attığı görülüyor. Bu büyümede söz konusu ülkelere ek olarak Cibuti, Tanzanya, Uganda ve Burundi'nin önemli rol oynaması ve Somali'nin de yeni yatırımlar ile 2025'te öne çıkması beklenmektedir.

Bunların yanı sıra Afrika'da Güney Afrika bölgesinin madencilik sektörü, stratejik minerallerin küresel tedariğinde kritik bir oyuncu olmaya devam etmesi kuvvetle muhtemel. Bu kapsamda Trump'ın ABD'de 20 Ocak 2025 tarihi itibarıyla görevi devralmasından sonra Atlantik ve Hint Okyanuslarını birbirine bağlamayı planlayan "Lobito Koridoru Projesi" 2025'te adından sıkça bahsettirecek bir konu olacaktır.

Afrika'da Jeopolitik Dinamikler ve Terörle Mücadele

2025'te Afrika'nın jeopolitik manzarası, artan küresel rekabeti yansıtmada önemli rol oynayacak. Kıtada nüfuz için yarışan ABD ve Çin'in, altyapı ve teknolojiye yönelik yatırımlarını derinleştirmesi beklentiler arasında. Bu noktada karşılaşılarak iki proje olarak "Lobito Koridoru" ve "Kuşak ve Yol" projeleri.

Küresel güç mücadelesinin yanı sıra bölgesel güç mücadelelerinin de kıtada öne çıkması bekleniyor. Ancak bu noktada Türkiye'yi diğer aktörlerden ayrı tutmak gerekli. Zira herhangi bir sömürgecilik geçmişi olmayan bir ülke olarak Türkiye'nin, kıtada 'güvenilir ortak" olarak konumlandırıldığı dikkat çekiyor. Nitekim Ankara Deklarasyonu sonrasında oluşan algılar da Türkiye'ye atfedilen bu imajı pekiştirmekte.

Ancak jeopolitik rekabetlerin beraberinde riskleri getirmesi de söz konusu. Özellikle Aden Körfezi ve Kızıldeniz'in, küresel deniz ticareti ve ulaşım yollarının güvenliği açısından stratejik öneme sahip olduğu biliniyor. Bu bölgede Afrika Boynuzu'nun karşı kıyısında Yemen'de artan Husi faaliyetleriyle birlikte Somali'nin Puntland eyaletinde artış gösteren DAEŞ varlığı güvenlik risklerinin artmasına neden olacaktır.

Kısacası 2025'te Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz'deki jeopolitik önemin daha da artması beklenebilir. Ayrıca Yemen'deki Husi hareketine yönelik İran desteği, özellikle bazı Körfez ülkelerinin Afrika Boynuzu'ndaki varlığını artırarak bölgedeki gerilimi daha fazla artırması da mümkün. Öte yandan, İsrail-Husi gerilimlerini şiddetlendirme potansiyeli de dikkate alındığında bölgesel güçlerin yanı sıra küresel güçlerin de bölgeye olan ilgisi daha fazla artacaktır.

Afrika Boynuzu'ndaki jeopolitik dinamikleri de kapsayan güvenlik sorunlarının bir diğer önemli ayağını Sahel Kuşağı, Çad Gölü Havzası, Orta Afrika, Batı Afrika ve Mozambik oluşturacak. Nitekim özellikle söz konusu bölgelerdeki birçok ülkeye, Türkiye'nin savunma sanayii ihracatları ve eğitim programları, DAEŞ ve El-Kaide gibi terör ağlarına karşı yerel kapasiteyi artırmaktadır. Bu noktada el-Kaide'nin el-Şebab terör örgütünün yanı sıra JNIM, AQIM ve DAEŞ'in Batı Afrika Vilayeti (ISWAP), Sahel Vilayeti (ISGS), Orta Afrika Vilayeti (ISCAP), Mozambik Vilayeti (ISMP) ve Somali Vilayeti (ISSP) 2025'te adından bahsettirecek temel fraksiyonlar olarak öne çıkacaktır.

Afrika'da Türkiye'nin savunma ve altyapı alanlarındaki etkisinin giderek arttığını vurgulamak gerekir. Bu gelişme genel olarak olumlu bir durum olarak değerlendirilse de özellikle Batı Afrika ve Sahel bölgelerinde Fransa'nın bıraktığı güç boşluğunu doldurması için Türkiye'ye duyulan güven ve tercih artarken, Batı Afrika ve Sahel'de kaybettiği zemini Doğu Afrika'da artırmaya çalışan Fransa'nın Türkiye ile rekabet etme çabaları öne çıkacaktır.

Trump'ın 2. Dönemi ve Afrika ile İlişkilerde Yeni Yön Arayışı

20 Ocak itibarıyla Trump'ın ABD başkanı olarak ikinci dönemine başlayacak olması, Afrika'ya yönelik Amerikan politikasında ilk döneme kıyasla belirgin farklılıklar ortaya koyacaktır. Trump'ın ilk dönemindeki ticari odaklı ve izolasyonist yaklaşımı, kıtadaki birçok ülkeyle ilişkileri ikincil planda bırakmıştı. Ancak günümüzdeki küresel belirsizlik ortamından hareketle ne ABD eski ABD ne Trump ilk dönemindeki Trump, ne Afrika eski Afrika, ne de uluslararası dengeler eski dengeler…

Günümüzde Afrika'da yaşanan jeopolitik rekabet ABD'nin öncelikle Çin ile mücadelesini zorunlu kılacaktır. Özellikle Afrika'nın küresel tedarik zincirlerindeki artan rolü Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki kritik minerallerden, Angola ve Botsvana'daki kıymetli madenlerden, Kuzey Afrika'daki yenilenebilir enerji projelerine kadar stratejik önemini vurguluyor. Bu kapsamda Çin ve Rusya'nın Afrika'daki artan etkisine karşı Trump'ın daha agresif ticaret, doğal kaynaklar, kritik mineraller ve enerji politikaları uygulaması bekleniyor.

Bununla birlikte, Afrika'da özellikle Kızıldeniz Havzası ve Doğu Afrika'da bazı bölge dışı aktörlerin, kendi stratejik hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla, yerel ya da bölgesel düzeydeki ortakları üzerinden hareket ettiği görülüyor. Bu aktörlerin, doğrudan müdahale yerine ekonomik, siyasi ya da güvenlik alanlarında etkili olabilecek diğer devletler ya da kuruluşlar aracılığıyla dolaylı yöntemler kullanmayı tercih ettiği de dikkat çekiyor. Bu durum, Sudan örneğinde olduğu gibi bazı kıta ülkelerinde istikrarın zayıflaması ve dış politikanın küresel güç mücadeleleri doğrultusunda şekillenmesi sonuçlarını doğurmasına yol açacaktır.

Kısacası 2025 itibarıyla Afrika hem fırsatları hem de riskleriyle zorlu bir yıl olacak. Kıta'nın jeopolitik rekabetleri, belirsizlikleri ve zorlukları nasıl yöneteceği, gelecekteki yolunu belirleyecek. Ancak Türkiye, 'kazan-kazan' yaklaşımı başta olmak üzere Afrika'da oluşturduğu eşsiz modeliyle, kıta ile bağlarını derinleştirme ve Afrika'nın hedeflerini destekleme konusunda Afrika'ya önemli bir fırsat sunmaya devam ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA