Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TUĞÇE ERSOY CEYLAN

İsrail İç Siyasetinde Açmazlar: Rehine Krizi, Askerlik Meselesi, Netanyahu Karşıtlığı

7 Ekim'de Hamas'ın saldırısının akabinde İsrail'in başlattığı orantısız karşı-saldırı olanca şiddetiyle sürüyor ve Gazze'de insani felakete sebep olmaya devam ediyor. Bu yazının yazıldığı tarih itibariyle çatışma 210. gününe girerken ve otuz binin üzerinde Filistinli ölmüşken uluslararası camia hala İsrail'in muhtemel Refah operasyonunu, İsrail'deki savaş kabinesi de Hamas'ı yok etmeyi, yani hala şiddeti konuşuyor. Perşembe günü ateşkes ve rehineler hakkında müzakereler için Hamas delegasyonunun Kahire'de bulunması beklenirken bir yandan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu rehinler hakkında bir anlaşmaya varılsın ya da varılmasın Refah'a girileceğinin sözünü veriyor. ABD'de kamuoyu -özellikle üniversite öğrencileri- ülkenin İsrail'e desteğini ve Gazze'deki insani felaketi protesto ederken polisin kaba kuvvetiyle karşılaşadursun, ABD Dışişleri Bakanı İsrail'e kayıtsız şartsız destek vermenin maliyetinin yavaş yavaş farkına varır gibi görünüyor. Muhtemel Refah operasyonu için "insanlar bir şeyler söylerler, biz yaptıklarına odaklanalım" derken geçtiğimiz Salı Gazze'ye yardım götüren Ürdün konvoylarına İsrailli yerleşimciler tarafından yapılan saldırıyı "kabul edilemez" diye niteleyerek kınıyor.

Şimdiye kadar yapılan ateşkese ve rehinelerin salıverilmesine yönelik görüşmelerden bir netice çıkmadı, ancak iki taraf da bu müzakere sürecini neticeye varmasa da sürdürüyor. İsrail'de ise Netanyahu karşıtı ve Gazze saldırılarını protesto eden gösteriler var. Geçtiğimiz gün Tel Aviv'de Ayalon otoyolunu her iki istikamette bloke eden göstericiler "Ya rehineler ya Refah" pankartları taşıyorlardı. Aynı anda Netanyahu'nun Kudüs'teki konutunun önünde kadın göstericiler, kadın rehinelerin fotoğrafları ile onların geri getirilmesi çağrısı yaptılar.

İsrail son dört yılda beş defa seçime gitmek zorunda kalmış, sonunda Netanyahu'nun Likud Partisi liderliğinde altı sağ-kanat partiden müteşekkil bir koalisyon kurulmuştu. Bu iktidar İsrail siyasi tarihinin gördüğü en aşırı dindar-milliyetçi iktidar olarak İsrail kamuoyunun belli kesimleri tarafından devletin liberal-seküler yapısının altını oyacağı gerekçesiyle benimsenmemişti ve Netanyahu'nun Başbakan olduğu ilk günlerden beri İsrail'de on binlerin toplandığı gösteriler yapılmaktaydı. Bu meyanda söz konusu kitlelerin rehinelerin geri getirilmesi konusunda ilerleme kaydedilememesini Netanyahu'nun ve koalisyonunun iktidarda kalma hırsıyla bağdaştırıyor olmaları bir anlam kazanıyor. İsrail kamuoyunun en az yarısı Netanyahu'ya güvenmiyor ve 7 Ekim'den beri istifa etmesi için çağrı yapıyor. Aynı sebeple bu gruplar rehinelerin değil koalisyondaki Finans Bakanı Bezalel Smotrich ile Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Hamas'ın asıl güvencesi olduğunu dile getiriyorlar. Ayrıca söz konusu bakanların siyasi yelpazenin sağında, en aşırı uçta yer alan, Filistinlilerin varlığını inkâr eden ve soykırım retoriği kullanmaktan çekinmeyen kişiler olması bu kesimlerin iktidar karşıtı duruşlarını konsolide ediyor. Nitekim Smotrich'in geçtiğimiz Pazartesi Refah'a girme ihtimali hakkında söyledikleri nefret söyleminin açık bir örneği: "Yarım önlem gibi bir şey yok. Refah, Deyr el-Belah, Nuseyrat – tamamen yok edilmeli. [Kitab-ı Mukaddes'ten ayetle] 'Amalek'in anısını göklerin altından sileceksin' – göklerin altında onlara yer yok." Bu açıklamalarından sonra Haaretz gazetesinin baş yazısında Smotrich'in derhal görevine son verilmesi gerektiğine dair çağrı yapıldı, hatta baş yazı "düzgün işleyen bir ülkede yapılacak olanın bu" olduğunu belirtti.

Öte yandan İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü orantısız şiddet içeren operasyonlar için mühimmata olduğu kadar askere de ihtiyacı olacak. Mühimmat sıkıntısı ABD'den çıkacak bir kararla çözülebilir. Gelgelelim orduya asker temin etme konusunda hükümeti büyük sıkıntılar bekliyor olabilir. Eninde sonunda insanlar onaylamadıkları bu savaş için askere yazılmayı reddeden bir noktaya gelebilirler. Kaldı ki bu İsrail'de yeni bir fenomen değil. Uzun yıllardır işgal altındaki topraklarda (Batı Şeria ve 2005'ten önce Gazze Şeridi) askerlik yapmayı kabul etmeyen İsrailliler oldu. Hatta Batı Şeria'daki operasyonlara dair tanıklık edecek, buradaki askeri operasyonlar hakkında kamuoyunu bilgilendirecek "Breaking the Silence" (Sessizliği Kırmak) adlı İsrail ordusundan (IDF) emekli askerlerin kurduğu bir sivil toplum kuruluşu 2004 yılında faaliyete geçmişti. Bu STK elbette Netanyahu'nun ve sağ-kanadın eleştiri oklarının hedefi oldu; konuşmaları engellenmeye çalışıldı, mali destekten men edilmesi gündeme getirildi. Ne var ki sağ-kanadın bu kuruluştan önce askerlik hususunda İsrail kamuoyunu kutuplaştıran başka bir olguyla ilgilenmesi gerekiyor. Gazze'de operasyon sürerken ve IDF rezerv askerleri günaşırı göreve çağırırken ultra-Ortodoks (Haredi) Yahudi erkeklerin askerlikten muaf olması İsrailli seküler kesimi rahatsız ediyor.

İsrail kurulurken ilk Başbakan David Ben-Gurion 1948'de Haredi topluluğun devletin kuruluşunda desteğini almak karşılığında onların Tora çalışmalarına devam etmesi için askerlikten muaf tutulmasına dair bir anlaşma yaptı. İsrail'de "torato omanuto" olarak bilinen, "onun işi Tora çalışmak" anlamına gelen bu uygulama yasayla değil, Savunma Bakanlığının düzenlemesi vasıtasıyla yürürlüktedir. Bu mekanizma sayesinde Haredi erkekler 18 yaşından itibaren askerlik yapılamayacak yaşa kadar yeşivalarda (dini okullarda) Tora çalışıyor. Tüm İsrailli Yahudi (kadın ve erkek) vatandaşlar için askerlik yasal olarak zorunluyken, Haredi erkekler böylece askerlikten de facto muaf oluyorlar. 1998'de İsrail Yüksek Mahkemesi başkanı Aharon Barak "torato umanuto" uygulamasının eşitlik prensibini ihlal ettiği kararına varmıştı. Bu konunun çözüme kavuşması ile ilgili yıllar içinde girişimler olmuşsa da söz konusu mesele aynı zamanda sağ-kanat için seçimlerde oy kazanmanın da bir aracı haline geldiğinden bugün halen yasal bir düzenlemeye varılmış değil.

Gazze saldırıları başladıktan sonra İsrail ordusu Şubat ayında hem halihazırda askerlik yapanlar hem de rezervdekiler için süreyi artıracağına dair bir plan yayınlamıştı. Bu plan, kamuoyunda Haredi olmayan İsrailli Yahudilere adaletsiz bir yük getirdiği gerekçesiyle tepkilere neden olmuş ve torato umanuto'yu bir kez daha gündeme getirmişti. "Haredi Yeşiva" öğrencilerinin askerlikten muaf tutulması iktidardaki Haredi partilerin başat siyasi önceliği olageldi. Bu durum Netanyahu iktidarı için varoluşsal bir mesele, zira aksi bir durum erken seçimleri tetikleyebilir. Öte yandan Haredi erkeklerin muafiyetinin sürmesi de Netanhayu'ya aşılması güç bir meydan okuma olacak. Siyaseten her zamankinden daha güçsüz ve tutulmayan bir pozisyona gelmiş olan Netanyahu'nun siyasi geleceğinin bağlı olduğu yakıcı konulardan biri daha çözümsüz olarak karşısında duruyor.

Ek olarak Netanyahu iktidarı ateşkese yanaşmadıkça hem içerde hem dışarda zorda kalmaya devam edecek. ABD Dışişleri Bakanı bu haftaki İsrail ziyaretinde Refah'ta sivillere zarar verecek bir operasyonu desteklemeyeceklerini söyledi, Netanyahu ise İsrail'in kendi kararlarını kendisinin vereceği hususunda ısrarlı. İsrail Refah'a bir operasyonun Hamas üzerinde baskı oluşturacağına ve kalan 133 rehineyi serbest bırakmak için bir anlaşmaya varılmasını sağlayacağına inanıyor. Mısır'daki müzakerelerden bir netice çıkmadığı takdirde ABD'den İsrail'e dört ila altı haftalık tek taraflı ateşkes ilan etme baskısı/önerisi gelse de bunun iktidar tarafından kabul edilmesinin çok da mümkün görünmüyor. Özellikle aşırı sağcı bakanlar Smotrich ve Ben-Gvir tek taraflı ateşkese karşı çıkacaklardır. Burada Netanyahu'nun bir nevi kapana kısıldığı açık. Söz konusu bakanlar ve temsil ettikleri kesimler bu savaşla Gazze'yi yeniden işgal etmek istiyorlar. Böylesi bir durumda İsrail'in son yıllarda yakaladığı bölgedeki normalleşme fırsatını tersine çevrileceği gibi Filistinlilere bir devlet kurması için imtiyaz verilmesi şartına dayanan Suudi Arabistan ile normalleşme de rafa kalkacaktır.

İsrail kamuoyunun yüzde 58'inin Netanyahu'nun hemen istifa etmesi gerektiğini, yüzde 54'ünün erken seçimden yana olduğunu ve merkez ile sağ-kanat seçmenin yüzde 51'inin erken seçim riski olsa da hükümetin rehineler için anlaşma imzalaması gerektiğini belirttiği bir siyasi ortamda Netanyahu, makul ile gayri-makul arasında seçim yapma noktasına kaçınılmaz olarak gelecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA