Uluslararası sistem hep bir rekabet, devletler ve liderler arası güvensizlik, kendi çıkarlarına odaklanma ve fırsatların bencil bir şekilde değerlendirildiği bir kurgu ve işleyiş şeklinde ele alınmaktadır. Bu bencil yaklaşımı insan doğasına dayandıran bakış açıları olduğu gibi uluslararası sistemin anarşik yapısı ile ilintilendiren yaklaşımlar da mevcuttur. Uluslararası dayanışma ve işbirliklerine dayalı yaklaşımlar çoğu zaman marjinal, fazla iyimser ya da hayalci bakış açıları olarak algılanmıştır. 19. yüzyılın başlarından bu yana gelişip, kurumsallaşan küresel yardım ve dayanışma kurumları ise bugün için devlet sınırları ve kimliklerinin ötesinde kapasite gösteren aktörler haline gelmişlerdir. Bu aktörler tamamen devletler veya diğer siyasi aktörlerin etkisinden yalıtılmış değillerdir ancak gündemleri devlet çıkarları ötesinde belirlenmektedir.
İnsanlığı ilgilendiren ve herkesin ortak şekilde etkilendiği pandemi, küresel ısınma, doğal afetler, ekonomik krizler, kritik ürün ve emtiyada noksanlıkların yaşanması insanların temel birçok noktada ortak ihtiyaç ve çıkarlarının olduğunu daha belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır. Uluslararası ilişkilerde çoğu zaman göz ardı edilen dayanışma ve işbirliğini temel alan bakış açısı dünya genelinde ortaya çıkan ortak krizlerle birlikte yeniden anlam bulmaktadır.
Güvenliğe temel insan ihtiyaçları ve insan güvenliği temelinde bakan kuşatıcı yaklaşım bugünün uluslararası sisteminde daha anlamlı hale gelmektedir. İnsanların huzur, refah ve güvenliklerini tehdit eden unsurlar yalnızca askeri kaynaklı tehditler değildir. Yaşamış olduğumuz çağda başta küresel ısınma, pandemi/ler ve küresel gıda krizi gibi sorunların çözümü birçok ülkenin ortak hareket ederek birlikte çözüm arayıcı içerisinde olmalarını zorunlu kılmaktadır.
Doğal afetler gibi belirli bölgelerde veya spesifik ülke ve coğrafyalarda yaşanabilecek krizler çoğu zaman ilgili ülke veya ülke gruplarının hükümet kapasitelerini aşmaktadır. Bu gibi durumlarda ilgili ülke ve halklara dayanışma içinde yardım etmek önemli bir tavırdır. Doğal afet ve kriz durumlarında başka ülkelere ve başka halklara yardım etmek salt vicdani bir yaklaşımın ürünü olarak da algılanmamalıdır. Bu aynı zamanda ortak güvenlik ve ortak huzura yönelik bir yatırımdır. Hayırsever ülkelerin ve halkların yeri geldiğinde ve kendileri ihtiyaç duyduklarında dışarıdan destek bulma ihtimalleri daha fazladır. Bu gibi durumlarda uluslararası dayanışma yalnızca ülkeler ve hükümetler arası bir dayanışma değil bunun ötesinde halklar arasında da bir dayanışmadır. Böylesi durumlarda gösterilen dayanışma örneği halkların hafızasında kalıcı yer etmekte ve gündelik siyaset ve kısa vadeli çıkarların ötesinde ortak insani ihtiyaçlar ve ortak değerler üzerinden bir siyasi ve insani ufuk çizilebilir.
Türkiye 6 Şubat günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli iki büyük deprem ile sarsıldı. Yüzyılın afeti olarak da ifade edilen deprem başta Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman olmak üzere 10 ilde yoğun bir yıkım ve can kaybına neden oldu. Coğrafi yayılım alanı ve yıkım düzeyi göz önünde bulundurulduğunda 21. yüzyılın en yıkıcı afetlerinin de başında gelmektedir. Türkiye yıllardır afet ile mücadele konusunda hazırlık yapmasına ve bu konuda hem devletin ham de sivil toplumun kapasite oluşturmasına karşın bu hazırlık yaşanan afet karşısında yetersiz kalmıştır. Türkiye yaşamış olduğu afet karşısında daha önce görmediği düzeyde bir uluslararası yardım ve destek görmüştür ve görmeye devam etmektedir. 101 ülke Türkiye'ye yardım teklifinde bulunmuş ve bu ülkelerden 67'sine ait arama kurtarma ve insani yardım ekipleri sahadaki çalışmalara bilfiil katkıda bulunmuşlardır. 5750 yabancı uyruklu yardım personeli sahadaki çalışmalara katılmışlardır. Şüphesiz Türkiye'nin dört bir yanından arama kurtarma ve insani yardım çalışmalarına destek veren resmi ve sivil toplum personelinin sayısı diğer ülkelerden gelen ekiplerin çok üzerindedir. Ancak yabancı ekiplerin katkısı sahadaki çalışmalara niteliksel bir katkısı olmuştur ve bunun da ötesinde Türk insanının yalnız olmadığını göstermiştir. Böylesi yıkıcı bir kriz karşısında görmüş olduğu destek Türkiye'de karar alıcılar ve toplum nezdinde unutulmaz bir etki bırakmıştır.
Türkiye'nin son yıllarda gerilimler yaşadığı Yunanistan ve resmi diplomatik ilişkilerinin olmadığı Ermenistan dahil birçok ülke Türkiye'ye arama kurtarma ekipleri ve acil insani yardım yollamıştır. Türkiye kamuoyunun mesafeli olarak yaklaştığı İsrail, Fransa gibi ülkelerin destekleri ve insani yardımları depremzedelerin ilk aşamadaki kurtarma çalışmalarına katkı sağladığı gibi acil ihtiyaçların karşılanmasına da destek olmuştur. İnsani ortak payda siyasi çıkar çekişmelerini aşarak devletler ve halklar arasındaki işbirliğinin önünü açılmıştır. Bu çok somut destekler aynı zamanda halklar arasındaki yeni ve yapıcı ilişkisel momentumun oluşmasını sağlayabilir. Bundan sonraki dönemde toplumlar, siyasi alandaki gerilimlere daha mesafeli bir yaklaşarak siyasi elitlerin muhtemel manipülasyonlarına daha dikkatli yaklaşacaklardır.
Türkiye'nin insani yardım ve dayanışma konusundaki diğergâm tavrı zaman zaman çeşitli muhaliflerce eleştirilmektedir. Türkiye pandemi döneminde yüze yakın ülkeye acil tıbbi yardım göstermiştir. Türkiye'ye ait sivil toplum kuruluşları ve AFAD personeli, dünyanın dört bir yanındaki afetlerden etkilenen insanların yardımına koşmuştur. Bütün bu çabalar Türkiye'yi insani yardım ve insani diplomasi konusunda merkezi bir ülke konumuna taşımıştır. Türkiye'nin resmi ve sivil toplum kuruluşları toplumların ve karar alıcıların takdirini kazanmıştır.
Siyasi çekişmelerin ve çıkar çatışmalarının ötesine geçerek ortak insanlık ve ortak kapsayıcı güvenlik yaklaşımı ekseninde bir dayanışma yaklaşımı geliştirmek uluslararası toplumun ihmal ettiği bir alanıdır. Beklenmedik doğal afetler ve insani krizler bu ortak sorunlarda dayanışma davranışı açısından bir test alanı gibidir. Türkiye'deki karar alıcılar ve Türk halkı daha önce onlarca kez dünyanın dört bir yanında yardıma muhtaç insanlara destek olarak bu imtihanları başarı ile geçmiştir. Toplumumuzun birçok kesimi bu çabalara maddi ve manevi destek olmuşlardır.
Türkiye'nin yüzyılın afetinde bu denli bir uluslararası dayanışma örneği ile karşılaşması aynı zamandan kendi yardımseverliğinin bir sonucu olmuştur. Bu dayanışma ortamı uluslararası ilişkilerin tek boyutlu ve çekişmeci doğasını sorgulamak ve bunun ötesine geçmek için önemli bir fırsattır. Uluslararası ilişkilerde çıkar çatışmaları, güvenlik kaygıları, tehdit ve savaşlar devam edecektir. Ancak böylesi ortamda dayanışma örnekleri ve toplumlar arası destekler bu olumsuz iklimlerin dönüşmesine katkı sağlayacak ve daha yapıcı bir momentumu tetikleyecektir. Yaşamış olduğumuz afet Türk toplumunu derinden yaralamıştır ve bu yara kolay kapanmayacaktır ancak yaşamakta olduğumuz ulusal ve uluslararası dayanışma Türkiye'nin toparlanmasına ve yaralarını sarmasına katkı sağlayacaktır.