İran'dan petrol ithalatına yönelik ABD tarafından tanınan geçici muafiyet 2 Mayıs itibarıyla sonlandırıldı. Geçici muafiyet kapsamında yer alan ülkeler Çin, Hindistan, Güney Kore, Türkiye, Japonya, İtalya ve Yunanistan'dı. Daha doğrusu bu ülkelerde faaliyet gösteren rafinerilerdi. 2 Mayıs sonrasında bu işletmeler İran'dan ham petrol ithal etmeleri durumunda ABD yaptırımları ile karşı karşıya gelmeleri söz konusu. Müeyyide bakımından yaptırımlara muhalefet eden firmaların parasal cezanın yanında ABD pazarından men edilmeleri de söz konusu. Özel şirket kategorisindeki rafineriler durumu yönetim kurullarında ele alacak, İran'dan petrol alımının artı ve eksileri değerlendirecek ve karar verecekler. Bu kararların ilgili ülkelerin dış politikasının duruşundan etkileneceği muhakkak. Dış politikanın etkisi muhtemelen bu ülkelerde faaliyet gösteren ve kamu iktisadi kurumu kategorisinde yer alan işletmeler için daha da belirgin olacak.
Başkan Trump 8 Mayıs 2018'de ABD'nin tek taraflı olarak Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak bilinen nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladı. Böylece ABD'nin İran'a KOEP ile uygulamadan kaldırdığı yaptırımlar tekrar yürürlüğe konulmuş oldu. Geçiş aşamasının yumuşak atlatılması amacıyla iki ayaklı bir takvim ilan edildi. Etkisi bakımından daha az önemli olan mallara yönelik yaptırımlar Ağustos 2018'de devreye girerken içinde ham petrolünde yer aldığı ikinci grup mallara yönelik yaptırımların devreye girme tarihi 4 Kasım 2018.
Geçtiğimiz yıl İran'ın ham petrol ihracatı günlük 2,4 milyon varil düzeyinde iken bu ihracat yaz aylarında hızla azaldı ve Kasım'da 1 milyon varil civarına çekildi. Küresel bağlamda petrol fiyatlarının 2018'in yaz aylarında artış yönlü seyrini dikkate alan Trump yönetimi petrol fiyatlarının daha da artmaması için yukarıda zikredilen ülkelerin İran'dan ham petrol ithal etmelerine yönelik geçici bir muafiyet tanıdığını açıkladı. Bir bakıma günlük olarak İran'dan 1 ile 1,3 milyon bandında petrol satın alınmasına ABD izin verdi.
2 Mayıs'ta muafiyetler sonlandırıldı ve ABD yönetimi İran'a uyguladığı baskının maksimum seviyede olacağını ve bu kapsamda İran'ın petrol ihracatını sıfırlamak istediğini birçok platformda dile getirdi.
Uygulanan bu yaptırımlar nedeniyle İran ekonomisi giderek kötüye gitmektedir. İran'a uygulanan yaptırımların yeniden tesis edilmesi ile ABD'nin amacının bir "rejim değişikliği" olduğu iddia edilmektedir. ABD tarafı resmi bağlamda böyle bir amaçlarının olmadığını söylemekte ve esas amacın İran'ı daha makul şartlarla yeni bir anlaşmaya zorlamak olduğunu dile getirmektedir.
Yaptırımların İran ekonomisine verdiği ağır hasar giderek derinleşiyor. Yabancı paralar İran para birimi karşısında son bir yılda neredeyse yüzde 200'ün üzerinde değer kazandı. Ülkede başta enflasyon olmak üzere işsizlik, ekonomik büyüme, yatırım ve kamu bütçesi gibi birçok değişkenin seyri oldukça kötü. Ülkede başta ara malı olmak üzere bazı malların tedarikinde ciddi sıkıntılar var.
Türkiye'ye etkisi
Genel anlamda İran'a uygulanan yaptırımların ve özel olarak da muafiyetlerin sonlandırılması Türkiye bakımından bazı olumsuzluklara yol açtı –bunların ciddi maliyetleri var. Doğrudan maliyetler bakımından İran'a yapılan ihracatın yaptırımlar nedeniyle 1 milyar doların üzerinde azalması listenin en önemli maddesi. Bunun yanında ülkemize İran'dan gelen turist sayısında bir önceki yıla göre 800 bin civarında bir azalma gözlemlenmekte. Kişi başına ortalama bin dolar civarında harcama yapan İranlı turist sayısındaki bu azalma turizm gelirlerinde hissedilir bir azalma anlamına geliyor. Petrol kalitesi bakımından İran petrolü diğerlerinden farklı ve Türkiye'deki rafinerilerin petrol işleme konfigürasyonu diğer ülkelerden tedarik için tam uyumlu değil. Gerek İran petrolünün ucuz olması gerek Türkiye'ye yakın olması nedeniyle nakliye masraflarının düşük olması gerekse rafinerilerin konfigürasyon karakteristiği Ankara'nın Tahran yerine başka alternatifleri kullanmasını daha maliyetli yapıyor ve yıllık bazda bu maliyetleri ciddi bir yekun tutuyor.
Uygulanan yaptırımlara İran ne kadar dayanabilir bilinmez ancak bu yaptırımların Türkiye'ye olan maliyeti hiç de azımsanmayacak düzeyde.