Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TAHA ÖZHAN

Türkiye'nin en eskiyeni partisi: CHP

Yeni CHP, farkında olarak veya olmayarak başlatmış olduğu kemoterapi sürecine, gayet sağlıklı olduğunu düşünen Kemalist tabanını ikna etmek durumunda

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından açıklanan demokrasi ve anayasa raporları "yeni CHP" tartışmalarına faklı bir boyut katmış oldu. Sol geleneğe ait rapor hasletini CHP devam ettirme kararlığında. Önümüzdeki günlerde yeni raporlarını açıklayacaklarını da şimdiden ilan ettiler. Açıklanan raporlar, ilgili entelektüel veya akademik tartışmalara yeni veya orijinal bir katkı sunmuyor. Raporların asıl, hatta tek özelliği, CHP tarafından açıklanmış olması. Seçim kampanyasıyla beraber ortaya çıkan "yeni CHP" kavramsallaştırılmasının içerisi doldurulmaya gayret ediliyor, geçmişteki siyasi pozisyonlardan ricat veya değişim işareti veriliyor. Bu anlamda eski CHP'nin de bir rapor yoksunluğu yaşamadığını söylemekte fayda var. CHP'nin en şahin ve statükocu pozisyon aldığı siyasi meselelerde, dönemin şartlarına göre en demokratik raporları hazırlamış olduğunu hatırlatmakta fayda var. Cumhuriyet Halk Partisi 12 Eylül referandumu ile beraber oldukça ilginç bir makasa oturdu. Bir hesaba göre 88 yıllık, bir başka hesaba göre ise 5 aylık bir siyasi geleneğe dönüşüverdi. CHP seçim beyannamesi bu ilginç tenakuzun en güzel yansıdığı metindir. CHP'nin kuruluşuna ve altı ok'a özel bir vurgu ile başlayan beyanname, bir anda 88 yıl atlayarak kendisini geçen sene sonunda yapılan kongrede bulmakta ve yeni CHP'yi tarife başlamaktadır. Gelinen son nokta itibariyle Türkiye'nin en eskiyeni partisi ile karşı karşıyayız. Gerek söylem gerek kadro gerekse de hafıza anlamında eski ile yeninin stratejik bir şekilde harmanlamasıyla oluşmuş bir yeni CHP ile karşı karşıyayız. Ortaya çıkan tablo, yeni CHP'nin de eski CHP'nin de "hiç yoktan iyidir" düzeyinde tatmin olduğu bir CHP'dir. Bu şekilde, eski CHP ile yeni CHP'nin karşılıklı tavizlerle üzerinde mutabık kaldıkları eskiyeni CHP zuhur etti.

CHP'nin amacı var olmak mı, yok olmamak mı?

Türk siyasi geleneğinde, hatta dünyadaki birçok örnekte, yeni siyasi hareketler ancak farklı bir isim, kadro ve dil ile ortaya çıkabilmişlerdir. Hele oturmuş bir geleneği, tarihi ve tabanı olan siyasi hareketlerde bu ilke aksamadan işlemiştir. CHP'den ayrışan Demokrat Parti, MHP'den kopan BBP, Refah geleneğinden kopan AK Parti, Saadet'ten kopan HAS Parti gibi. Elbette her birisinin siyasi kopuş ve oluşum hikâyesi birbirinden farklıdır. Ama ortak paydaları "yeni" arayışlarını muhakkak yeni bir çatı altında sürdürmüş olmalarıdır. Bu anlamda "yeni CHP'nin" gerçekten yeni bir metodu zorladığını teslim etmek gerekiyor. Eskiyeni CHP'den "yeni CHP"yi çıkarabilirse, siyasi tarihimizde bir ilke imza atmış olacaktır. Siyasi kopuş, yüzleşme ve travma olmadan; yas tutmadan ikna yoluyla değişim ve dönüşüm bu güne kadar örneği olmayan bir transformasyona işaret etmektedir. Eskiyeni CHP'nin ne anlama geldiğini idrak etmeden mecbur bırakılan transformasyonun sancılarını anlamamız da mümkün değildir. Anayasa referandumu ile beraber CHP'nin geçmişte yürüttüğü siyasi çizginin kullanım değeri, vesayet kurumları zayıflatıldığı için, anlamsızlaşmıştı. Türkiye'nin, normalleşme sancıları içinde, farkında olarak veya olmayarak, ulaştığı demokratikleşme evresinde yer alabilecek bir CHP'ye ihtiyaç vardı. Yeni Türkiye'de kullanım değeri olabilecek bir CHP'ye ihtiyaç vardı. Bu mücadele özünde bir var olma değil, yok olmama mücadelesiydi. Başka bir ifade ile CHP kendi kendisine kemoterapi uygulamak zorunda kaldı. Toplamda CHP tabanının mezkur kemoterapi sürecine dayanma süresi yeni CHP'nin kaderini belirleyecek. Benzer bir süreci Kürt meselesi ve anayasa üzerinden Türkiye de yaşamak zorunda. AK Parti, diğer siyasi partiler ve toplumun tamamı iyileşme sancılarına dayanabildikleri oranda yeni Türkiye oluşacaktır. Demokratik açılım vesilesiyle Erdoğan bu riski alarak, muhtemel sancılara ilk dayanma testini yapmış oldu. Referandumda çıkan tabloyla birlikte ilk testi %58 başarıyla geçti ve yeni Türkiye için büyük bir ümit ortaya çıktı. 12 Haziran sonrası ikinci sancı testine aynı konular üzerinden gireceğiz. Türkiye'nin yeni imtihanına %42'nin ne kadar hazır olduğunu göreceğiz. CHP bu hazırlığa katkı verebildiği oranda "yeni" iddialarını kuvveden fiile geçirecektir.

Yeni CHP'nin sınırları!

CHP'nin 12 Haziran seçim kampanyası boyunca ortaya koyduğu ve ekonomi politik iddiadan ziyade sosyal reorganizasyon ağırlıklı vaatleri olan yaklaşımları iktidar şansı olmadığı için bağlayıcı olmayabilir. Ama siyasi vaatlerinin tamamı bağlayıcı vaatlerdir. Bu vaatlerin Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sağlayacak birçok yönü bulunmaktadır. Sorun yeni vaatlerin ve söylemin eski CHP tarafından ne kadar sindirilebileceği sorunudur. Sorun 12 Eylül referandumu sonrası CHP'ye post- Kemalist bir sürece girmemesi karşılığında açılan neo- Kemalist alanın sınırlarının neresi olacağıdır. Sorun post- Kemalist bir sürece evrilmeden ve yüzleşmeyi yaşamadan sahici bir siyasi dilin inşa edilip edilemeyeceğidir. Geçmiş tecrübeler eski ile yeninin bir arada kalamadığını gösteriyor. Tabanın Baykal döneminde defalarca tekrar eden seçimlerde psikolojik bir hezimet yaşama korkusunu bertaraf etmek üzere yeni CHP'ye açtığı kredi özünde bir "katlanmaya" tekabül ediyor. Yeni CHP, farkında olarak veya olmayarak başlatmış olduğu kemoterapi sürecine, gayet sağlıklı olduğunu düşünen Kemalist tabanını ikna etmek durumunda. Öyle ki yeni CHP için var oluş sancıları, tabanın büyük bir kısmı için yok oluş olarak algılanmaktadır. Yeni CHP, var oluş ile yok oluşu mecz etmek makasından ne kadar çıkabilirse yeni siyasi diline ve raporlarına da o kadar sahip çıkacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA