Reel ekonomi ve finans piyasalarının büyük bir merakla beklediği program Yeni Ekonomi Programı (YEP) ismiyle perşembe günü açıklandı.
2019-2021 dönemini kapsayan YEP daha tutarlı ve gerçekçi hedeflere ve belli başlı alanlardaki aksaklıkların iyileştirilmesine yönelik politikalara sahip olması bakımından eski OVP'lerden farklılaşıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın YEP'in tanıtımına dair yaptığı sunumundan Türkiye ekonomisinin ekonomik dengelenmeyi sağlamak adına önümüzdeki dönemdeki önceliğinin enflasyon ve cari açığı düşürmek olduğu net bir şekilde görülüyor. Bu yıl yüzde 20'leri görmesi beklenen enflasyonun kademeli olarak düşürülerek ancak 2020'de tek haneli rakamlara inmesi bekleniyor. Geçmiş yıllarda enflasyon tahminleri ve hedefleri konusunda gerçeklikten ciddi bir kopuş yaşanmıştır. Durum böyle olunca da hiçbir ekonomik oyuncu enflasyon hedefini ciddiye almadan tüketim ve yatırım kararlarını şekillendiriyordu. Bu durum enflasyonu düşürmede Merkez Bankası ve hükümetin işini bir hayli zorlaştırıyordu. YEP'te yer alan enflasyon hedeflerinin daha gerçekçi olması beklentiler kanalıyla enflasyonla mücadele etme noktasında daha etkin sonuçların alınmasına katkı sağlayacaktır.
TL'nin değer kaybetmesi ve ekonomik büyümenin görece yavaşlayacak olması Türkiye ekonomisinin aşil tendonu olan cari açığın yüzde 5'in altına gerilemesini sağlaması kuvvetle muhtemeldir. Bununla birlikte YEP'te vurgulandığı üzere cari açığın sürdürülebilir bir şekilde düşürülmesi için sanayi politikalarında katma değer ve ihracat odaklı bir dönüşüm yaşanacaktır. Yapısal önlemlerin de alınmasıyla cari açığın GSYH'ye oranının 2021'de yüzde 2.6'ya düşürülmesi hedefleniyor. Bunun başarılması ve sürdürülebilir hale getirilmesi durumunda Türkiye ekonomisi özellikle dış şoklara karşı hissedilir ölçüde güçlenecektir.
Maliye politikası enflasyon ve cari açığın düşmesi için para politikası ile daha fazla uyumlu hareket edecek. Kamu israfa neden olduğunu düşündüğü bazı harcama kalemlerinde 60 milyar TL'lik tasarrufa giderek ve 16 milyar TL'lik gelir artışı sağlayarak bütçe açığının yükselmesine izin verilmeyeceğinin mesajını verdi. Politikaların ve tasarruf hedeflerinin Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi tarafından takip edilerek buna göre aksiyon alınacak olması olumlu bir adım. Türkiye'de bürokrasinin çok da alışık olmadığı böyle bir uygulamanın gerçek anlamda başarılı olması için kararlı bir duruş sergilenmeli ve bu ofise güçlü insan kaynağı tahsis edilmelidir. Çok sık tekrarlanan vergi borcu yapılandırmasına artık bir son verileceği ve vergi sisteminin daha adil hale getirileceğine dair verilen güçlü taahhütler kamu maliyesinin geleceği açısından sevindirici olan diğer hususlardır. Türkiye bütçe açığı ve kamu borcu gibi göstergeler baz alındığında kamu maliyesi açısından birçok G20 ülkesinden daha iyi bir pozisyonda olsa da, mali disiplinin ekonominin en önemli çıpası olmaya devam edeceğine dair algının korunması için bazı sıkılaştırıcı tedbirlerin alınması ekonomik istikrar açısından önemliydi.
Tutarlı bir program
Sıkı maliye politikasına geçişin kamunun ekonomi denkleminin dışına çıkacağı anlamına gelmediğini vurgulamak gerekiyor. Zaten halihazırda kamu bütçesi ciddi bir kemer sıkmaya gitmeyi gerektirecek bir pozisyonda değildi. Kamu israfın önlenmesi yoluyla ortaya çıkan ek kaynakları verimli alanlara kanalize ederek ekonomiye destek vermeye devam edecek. Devlet teşvikler konusunda daha seçici ve hedef bazlı bir strateji izleyerek cari açığı düşürme potansiyeli yüksek ürün grupları ve stratejik sektörlere daha fazla ağırlık verilecek. Son dönemlerde yaşanan zorluklar nedeniyle ekonominin daha fazla yara almaması için, gerekli olduğu takdirde bankacılık sektörünün mali yapısını güçlendirmeye yönelik bir politika setinin devreye girebileceği belirtildi. Piyasalar YEP'te bu politika setinde ne gibi maddelerin olacağına dair daha kapsamlı bir açıklama bekliyordu. Bu alana dair kapsamlı açıklamanın bankacılık sektörüne yönelik belli stres testleri gerçekleştirilip net bir fotoğraf ortaya çıktıktan sonra yapılacağı anlaşılıyor.
Ekonomik dengelenmenin yeniden sağlanması için enflasyon ve cari açıkla güçlü bir şekilde mücadele edilecek olmasının maalesef bazı maliyetleri çıkacaktır. Ekonomide yaşanan türbülans ve alınan sıkı tedbirler ister istemez ekonomik büyümenin 2021'e kadar yüzde 3 civarında ılımlı bir seyir izlemesine neden olacak. Talebin daralması ve yatırımların düşmesi sonrasında işsizlik oranının yükselmesi sürpriz olmayacak. Ekonominin iç ve dış şoklara karşı kırılganlığını artıran sorunlara yönelik politikaların gerçekten uygulamaya sokulduğu ve bunlardan verim alındığına dair bir güven ortamı oluştuğunda Türkiye ekonomisi yeniden güçlü büyüme rakamları ve daha makul işsizlik oranlarına ulaşması zor olmayacaktır.
YEP ayakları yere basan ve tutarlı bir program. Böyle bir programı ortaya koymak ekonomik algıyı pozitife kaydırmak açısından önemliydi. Şimdi sıra işin daha zor olan uygulama kısmına geldi. Bütün ekonomik oyucular bu programın uygulanmasını yakından takip edeceklerdir. Bu program düzgün bir şekilde uygulandığı ekonomide işler tekrardan rayına oturmaya başlayacaktır. Türkiye bunu başarabilecek kararlılık ve kapasiteye sahip bir ülkedir.