2016'da gerçekleşen terör eylemleri ve başarısız darbe girişiminin oluşturduğu olumsuz atmosfer, uzun bir aradan sonra Türkiye ekonomisinin daralmasına neden olmuştu. 2016'nın üçüncü çeyreğinde gelen negatif büyüme rakamının etkisi çok uzun sürmedi. Alınan tedbirler ve belirsizlik bulutlarının belli ölçüde dağılması sayesinde ekonomi dördüncü çeyrekte kafasını kaldırdı ve tekrar pozitif büyüme patikasına giriş yaptı. Birçok ekonomist ve uluslararası kurum Türkiye'nin 2017'de cılız bir ekonomik büyüme performansı göstereceğini tahmin ediyordu. Türkiye kötü tahmincilerin yüzünü kızartarak 2017'nin ilk çeyreğinde yüzde 5 büyüdü. Küresel ekonominin keyifsiz durumu göz önüne alındığında bu büyüme rakamının önemi daha iyi anlaşılabilir. Türkiye 2017'nin ilk çeyreğine ait rakamlara göre, Çin ve Hindistan'dan sonra G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen üçüncü ülke oldu.
Bu büyüme rakamı ile ilgili bir başka sevindirici durum da büyümenin hem iç hem de dış talep destekli bir şekilde meydana gelmiş olmasıdır. Yüzde 5'lik büyümenin 2.8'i iç talepten, 2.2'si de net ihracattan geldi. Bu anlamda Türkiye'nin dengeli bir büyüme performansı gösterdiğini söylenebilir. İhracat, son dönemde büyümeyi istenen ölçüde desteklemiyordu ve bu durum büyüme rakamlarını aşağı çekiyordu. Avrupa ve Rusya pazarlarının yeniden canlanması ve yeni pazarlara açılma iştahının belli ölçüde artması ile birlikte ihracatın birinci çeyrekte canlanması ekonomik büyümenin daha dengeli bir şekilde gerçekleşmesini sağladı.
Büyüme performansında altı çizilmesi gereken hususlardan birisi de kamu harcamalarının büyümeye olan desteğidir. Son bir yıllık süreçte Türkiye'nin yaşadığı terör eylemleri ve başarısız darbe girişimi belirsizlik ve risklerin artmasına neden olarak ekonomik aktiviteyi belli ölçüde yavaşlatmıştı. Hükümet böyle bir ortamda ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi adına gerekli önlemleri almada gecikmedi. Bu büyüme rakamı kamunun verdiği teşviklerin ve alınan tedbirlerin işe yaradığına işaret ediyor.
Peki, bu pozitif büyüme performansı nasıl sürdürülebilir? Öncelikle önemli bir hususun altını çizelim. Türkiye'nin orta ve uzun vadeli ekonomik hedeflerine ulaşması ve yeni istihdam olanakları sunarak işsizliği azaltabilmesi için ekonominin ortalama yüzde 4.5-5 civarında bir büyüme performansı göstermesi gerekiyor. Dolayısıyla ilk çeyrekte yakalanan büyümenin önümüzdeki çeyreklerde de sürdürülmesi Türkiye ekonomisi açısından kritik öneme sahiptir. Ekonomik büyümenin daha kaliteli ve sürdürülebilir hale gelmesi için yatırımların ve verimliliğin artması gerekiyor.
Yatırımlar son birkaç aydır bir nebze olsun toparlansa da halen büyümeye istenen ölçüde katkı sağlayamıyor. Verimlilik artışı ile alakalı da benzer şeyler söylenebilir. Kamu harcamalarının artırılması ekonomik büyümeyi canlandırmak için ihtiyaç duyulduğu dönemlerde gerekli olsa da bu şekilde ekonomik büyümeye uzun vadede destek olmak çok mümkün değil. Bu aşamadan sonra yapılması gereken uzun vadeli perspektifle duruma yaklaşarak yapısal sorunları çözen reformlar ile birlikte üretkenlik ve teknoloji odaklı yatırım destekleri üzerine odaklanmaktır.
Kredi garanti fonu kapsamında verilen krediler piyasanın ihtiyaç duyduğu likiditeyi belli oranda sağlasa da yatırımlara ivme kazandırmak için uzun vadeli dış finansman olanaklarının çeşitlendirilmesine yönelik politikalara daha fazla önem verilmelidir.
Büyümenin sürdürülebilir hale gelmesi için son aylarda iyileşen ihracat performansında vites yükseltmek gerekiyor. Bunun için de öncelikli olarak mevcut ihracat pazarlarına sattığımız ürünlerin kalitesini ve katma değerini artırmaya yönelik yatırımlara odaklanılmalı. Gümrük Birliği'nin revize edilerek güncellenmesine yönelik adımların hızlandırılması Türkiye'nin ihracat performansı ile ilgili bir başka önemli husus. Bununla birlikte dış şoklara karşı direncimizi artırmamız için pazar yelpazemizi genişletmemiş lazım. Bunun için ekonomi diplomasisini daha planlı ve stratejik bir şekilde kullanmak gerekiyor. İhracat performansı sadece Türkiye'nin elinde olan faktörlere bağlı değildir. Küresel ekonominin önümüzdeki dönemde izleyeceği seyir de ihracat performansı ile ilgili belirleyici olacaktır.
Son bir yıllık süreçte önemli badireler atlatmış bir ülkenin ekonomisinin kısa sürede tekrar ayağa kalkması önemli bir başarıdır. Bunu her ülke kolay kolay başaramaz. Bu aşamadan sonra yapılması gereken ekonomik aktiviteyi kısa vadede canlandırıcı tedbirlerle birlikte orta ve uzun vadeye yönelik politikalar ile Türkiye ekonomisini hedeflenen seviyelere çıkarmaya çalışmaktır.