24 Şubat tarihinde gazetelerde binlerce kişinin dinlendiğine yönelik haber, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın açıklamaları ile birlikte yeni bir boyut kazandı. Başsavcı, "herhangi bir silahlı terör eylemi ya da terör planlaması olmadığının görülmesine rağmen 3 yıldan fazla bir süredir 2280 kişinin dinlendiğini" açıkladı. Bu açıklama aynı zamanda dinlemelerin sadece bu kadarla kalmadığı ve buna ek olarak binlerce kişinin dinlendiğine yönelik kuşkuların gerçek olma ihtimalini de kuvvetlendirdi.
Başsavcının açıklamasıyla netleşen husus, dinlemelerin bir suç örgütünü ortaya çıkarmak için yapılmadığıdır.
Ortaya çıkan bu gerçekle birlikte, cevabı aranması gereken en önemli soru, emniyet ve yargının içindeki bir grubun eliyle tüm toplumun ve ülkenin dinlenmesinin kim adına, hangi amaç ve işlevler için yapıldığıdır.
Dinlenen kişilerin toplumsal ve siyasal pozisyonlarına, dünya görüşlerine, mesleklerine ve yekûnuna bakıldığında, çok farklı katmanların bir araya getirildiği görülmektedir. Dinlenenlerin listeleri gazetelerde yayınlandığında, insanlar, isimleri tek tek inceleyerek söz konusu kişilerin ortaklaşabileceği bir özellik aradı.
Ardından bu kadar çok toplumsal ve siyasal figürün hangi kritere göre ve nasıl belirlenip dinlendiğini merak etti.
Dinlemeler üzerinden yapılan tartışmalara bakıldığında ve başsavcının açıklamaları dikkate alındığında, bu konuyla ilgili bir takım sonuçlara ulaşmak mümkündür.
Geçmiş deneyimler ve dünyadaki benzerleri göz önüne alındığında bu tip dinlemeler, daha çok belirli otonom grupların çıkar alanlarını korumaya matuf olarak yapılmaktadır.
Otonom yapıların oluşumu ile başlayan "hukuk dışılık" ve "örgütsel sapmalar", bu yapıların istikbalini sağlayabilmesi için "gözetimi" mecbur kılmaktadır.
Gözetim mekanizmasının işletilmesindeki amaç, kendi otonom yapısına karşı diğer "kimlik grupları" arasında oluşabilecek "örgütlü muhalefetin" önceden tespit edilerek, bu örgütlere karşı yeni planların devreye sokulmasıdır. Bu anlamda "otonom yapılar", kendine "korunmuş" bir operasyon alanı yaratarak kendi çıkar alanlarını zedeleyebilecek olan "ötekisini" kolayca kontrol etmektedir. Dolayısıyla giderek yoğunlaşan dinlemeler, söz konusu yapılar için "hukuk dışı" ve "karanlık bir alan" oluşturmaktadır. Artık yapılan dinlemeler bir suçu ortaya çıkarmaktan daha çok, kendi işlemiş olduğu suçları ve hukuksuzlukları örtmek için kullanılacaktır.
Dinleme mekanizması ile "gözetimi" gerçekleştiren çıkar örgütleri, her türlü denetimden uzak olacağı bilinciyle, kendisini merkezi bir konuma yerleştirmiştir. Ancak bu safhada "gözetim" yeterli olmadığı için bir ileri aşama olan "denetim ve kontrol" devreye sokulacaktır. Denetim için elde yeterli bilgi ve malzeme birikmiştir.
Fişleme, takip ve kontrol
Denetim ve kontrolün yapılabilmesi için sırasıyla "fişleme", "takip", "tasnif" ve "kontrol" süreçleri devreye sokulacak ve en sonunda da "yaptırım" aşaması işletilecektir. Fişlemeyle birlikte operasyonel süreç başlamış, örgüt, devletin imkanlarını da kullanarak, kendinden olmayan insanların stratejik yerlere ve görevlere gelmesini engelleyecektir.
Daha önceden önemli konumlara gelen insanların faaliyetleri ise, sıkı bir takiple gün gün izlenecektir.
Tasnif ve ardından "derecelendirme" aşaması bir anlamda kimliklendirmedir. "Zararsız olanlar" ve "kullanılabilecekler" gibi etiketlemeler, kendi safına çekmek için bir işaretleyici olarak kullanılacaktır.
Ancak "zararlı" görülenler çeşitli yaftalamalarla "ayrıştırma" sürecine dahil edilecektir. Bu gruba giren kişiler "kontrol" edilmesi gerekenlerdir.
Dolayısıyla elde edilen "asimetrik bilgiler" toplumsal ve siyasal alanı kontrol için bir şantaj malzemesi olarak kullanılacaktır. Çünkü artık toplanan bilgiler, bilgiyi elde edenin istediği şekilde dezenformasyon için servis edilebilecektir. Kendisi hakkında, hangi bilgilerin depolandığını bilmeyen insanlar artık kolayca devlet içindeki "otonom yapıların" denetimine boyun eğecektir. Son günlerde Türkiye'de olan bitene bir de bu açıdan bakmakta fayda vardır. Devlet içindeki otonom yapıların, bu tip hukuk dışı faaliyetleri ancak güçlü siyasal yapılarla ve yine hukukun içinde kalınarak bertaraf edilebilir.