"Selam- Tevhid örgütü" soruşturması adı altında birbirine benzemez kesimlerin aynı torbaya doldurularak 4 yıl boyunca usulsüzce dinlendiğinin mülkiye müfettişlerince tespit edilmesi üzerine, İstanbul Emniyeti'ne yönelik başlayan 22 Temmuz soruşturması gündemde. Teftişin 3000 sayfalık raporu; planlı ve organize bir şekilde mahkemeleri yanıltmayı amaçlayan ve hiyerarşi dışı bir organizasyondan bahsediyor. Bu soruşturma, 17 -25 Aralık 2013 yargı müdahalesi sonrası emniyet ve adliyedeki "paralel yapı" iddialarının soruşturulmasının somut bir ayağını teşkil ettiği için ehemmiyetli.
Kamuoyu, soruşturmanın ehemmiyetini, mahiyetinden ziyade esas olarak soruşturmaya yönelik reaksiyonlardan anladı. İstanbul Emniyeti'ne yönelik soruşturma, "resmi hiyerarşi- dışı illegal hiyerarşik yapı" iddialarını güçlendirecek şekilde, belli bir grubun Çağlayan adliyesindeki direnişiyle kamuoyuna mal oldu. Bu direniş, siyaseten paralel yapıyı teyit eden büyük hatalardan biri olarak tarihe geçecektir.
Ergenekon Davası sırasında, davanın üzerinde baskı oluşturmak amacıyla oluşturulan bir "lobi"den bahsediliyordu. Çağlayan adliyesindeki direniş ve direnişi tertipleyen kesimin kompozisyonu, Ergenekon'daki lobi yapılanmasını hatıra getirdi. Medya, siyasetçi ve hatta kimi savcıların dahil olduğu soruşturulan emniyetçilere destek cephesi, "resmi hiyerarşi dışı illegal hiyerarşik yapı"nın varlığına şüpheli yaklaşan kesimlerin şüphelerini ortadan kaldıran bir milat oldu.
Soruşturulan emniyetçilere gözü kapalı destek veren ve Selam- Tevhid soruşturmasında terörle veya İrancılıkla hiçbir ilgisi olmayan İslamcı kesimlerin yıllarca usulsüzce takip edilmesine hiçbir muhalefet şerhi düşmeyen "organize güçler"in artık genel kamuoyunu ikna etmekten vazgeçtiği, sadece kendi kendilerini ikna etmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Selam- Tevhid Örgütü soruşturmasıyla AK Parti ile ilgisi olsun olmasın İslamcı bütün hareketlere yönelik bir takip ve tertibin olduğu iddia ediliyor. Bu İslamcı çevrelerin terör ve İrancılıkla itham edilmesi, soruşturmanın siyasi hedefi olduğu iddialarının tartışılmasına yol açıyor. İddialar şöyle özetlenebilir: 4 yıllık istihbaratla İslamcı hareketin bazı unsurlarını teslim almak, yönlendirmek, bunu yapamadıklarını da terör ve İrancılık yaftasıyla bertaraf etmek; "Tevhid- Selam örgütü" tertibiyle AK Parti'yi dışarıda "haydut devlet", içeride gayrimeşru ve gayrimilli göstermeye çalışmak.
22 Temmuz soruşturmasının yarattığı endişenin kaynağında, "resmi hiyerarşi dışı illegal hiyerarşik yapı"nın yargıdaki kontrol hiyerarşisini kaybetmesi ve kontrolü dışında yeni bir alanın oluşmasıdır. Bu endişe, paralel yapının "çelik çekirdeğini" haklı olarak harekete geçirmiş olmalı. Çağlayan adliyesindeki ve paralel medyadaki irrasyonel reaksiyonun ardında yatan bu endişedir.
Paralel yapının tarihi hatası
Max Weber sosyolojik bir analizde dini bir cemaati anlayabilmek için hangi zümrenin üzerinde yükseldiğine ve geliştiğine bakmak lazım geldiğini söyler. 22 Temmuz soruşturmasına gösterilen reaksiyon, bu yapının emniyet ve adliye zümreleri üzerinde yükseldiğinin ve geliştiğinin kuvvetli bir karinesine dönüşmüştür. Sadece 22 Temmuz soruşturmasına gösterilen tepkiyle dershanelerin kapatılması kanununa gösterilen tepkinin karşılaştırılması bile, bu bağlamda aydınlatıcı olacaktır. Tevhid- Selam Örgütü iddiasıyla yapılan soruşturma, 17- 25 Aralık soruşturmasının siyasi karakterini örtmeye yarayacak yolsuzluk kalkanından yoksundur. Yolsuzluk kalkanı yerine ikame edilmek istenen terör ve İrancılık ancak psikolojik bir harekâtta işe yarayabilirdi. Paralel yapı, halihazırda bu psikolojik harbi yürütebilecek güç ve kapasiteden yoksun olduğu için adeta suçüstü yakalanmıştır.
Paralel yapı, yanlış bir durum muhakemesiyle, yanlış zamanda en yanlış soruşturmaya ve soruşturmayı yürütenlere sahip çıkarak tarihi büyük hatalardan birini yaptı. Gerçi bu hata kaçınılmazdı çünkü şimdi soruşturulan ekip bütün soruşturmaların merkezinde yer almaktadır. Bu hata, adli soruşturmayı ne ölçüde etkiler bilinmez ama bu yapıyı kendi dışındaki çevrelerde eskisinden daha şüpheli hale getirmiştir. Şüphelerin artması bu yapının üzerinde dışarıdan baskının, içeriden rasyosunu yitiren bir direnişin artışını tetikleyecektir. Bu gerilim yükseldikçe, "paralel yapı"nın toplumsallığının zayıfladığı, kırılganlığının ve sertliğinin arttığı yeni bir döneme geçilecektir. Buradan bu yapının hatalardan ayıklanarak ve sivilleşerek çıkmasını beklemenin şimdilik gerçekçi olmadığı söylenebilir.