17-25 Aralık'ta siyasete müdahale amaçlı yolsuzluk soruşturmaları, en son Hatay'da yaşanan TIR operasyonuyla beraber taktik değil, stratejik bir müdahalenin konseptini ele veriyor. Bu konsept, bir tür gayrinizami harple "çifte egemenlik ve paralel hükümet oluşumu" marifetiyle içeride ve dışarıda "yönetemeyen AK Parti" imajı vermektir.
AK Parti hükümetini içeride diktatör ve yolsuzluğa bulaşmış, dışarıda terörist ve haydut gösterme amacına matuf bu strateji, bir ekonomik krizi de tetikleyerek büyümeyi düşürmek ve AK Parti etrafındaki %50'lilik seçmen bloğunu çözerek başka siyasi kombinasyonların önünü açmak çabasıdır.
Bu stratejik konseptin ilk örnekleri, bilhassa yabancı medya ve yabancı dilde yayın yapan medyada, Başbakan Erdoğan'ın otoriter ve giderek diktatörleşen bir kişilik olarak takdim edildiği psikolojik harp yayınlarıyla ortaya çıkmıştı. Bu durum daha sonra Türkiye'deki artan siyasi kutuplaşmanın sebebi olarak takdim edilmeye başlandı. Gezi olaylarının il üç gününden sonra ortaya konan siyasi dizayn amaçlı gayrinizami harbin hedefi de Başbakan Erdoğan'a yöneldi. Gezi olayları sırasında ve sonrasında ısrarla adeta 'Başbakan Erdoğan olmasa bu tür eylemler olmazdı, bütün problemler Erdoğan'ın üslubundan çıkmaktadır' şeklinde bir kanaat oluşturulmaya çalışıldı. Hatta bu dalga öyle bir noktaya geldi ki, 'Türkiye'nin önündeki siyasi sorun olarak Tayyip Erdoğan' diye güya siyasi analizler yazılabildi.
Gezi olaylarını takiben bunun devamının sonbaharda geleceği ve sıcak bir sonbaharın Türkiye'yi beklediği kehanetiyle herkes yeni Gezi olayları beklemeye başladı. Üniversitelerin açılması ve ODTÜ yolu tartışmalarında istenilen katılım olmayınca 'beklenen' olmayacak denilerek tam rahatlanmıştı ki, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları başladı.
Böylece gayrinizami harbin temel kurallarından biri olan beklenmeyen yerden saldırı kuralı uygulandı. Yeni gayrinizami harp hamlesi, bu sefer Gezicilerden farklı bir toplumsal kesimden Gülen Cemaatinden ve onların yargı ve emniyet içindeki uzantılarından geldi. Bu hamle 30 Mart 2014 tarihinde mahalli idareler seçimlerine, üç ay sonra da Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidecek Türkiye'nin kayıtsız kalmayacağı düşünülen yolsuzluk iddialarına dayanıyordu.
Gayr-i nizami harp
2009 mahalli idareler seçimlerinde Kılıçdaroğlu aracılığı ile denenen yolsuzluk iddiasına dayanan seçim stratejisi bu sefer yargı ve emniyet eliyle uygulanmaya çalışıldı. Bu aslında öteden beri varlığı bilinen ve yığınak yapılan "paralel devlet"in meydan okuyucu bir şekilde ortaya çıkışıydı. Bu bakımdan bu operasyonu dershanelerle veya kızgınlıkla izah etmek doğru değildir. Her gayrinizami harp bir "özerk bölge" ilan ederek otoriteyi meşruluk krizine sokmak ve artık ülkenin tamamını yönetemediğini göstermek ister. PKK'nın ve benzeri örgütlerin devrimci halk savaşıyla yapmak istedikleri budur. Ancak bu hedef şiddet kullanan örgütlerle sınırlı değildir.
Şimdi yapılan topografik bir bölgede değil, erkler arasında yargıda ve yürütme içinde de emniyette bir tür "özerklik" ilan edilmesidir.
Gene Sharp'ın otoriter rejimlerle şiddet içermeyen mücadelelerin konseptini oluşturduğu Diktatörlükten Demokrasiye çalışması sadece Gezi'de siyaset mühendisliğinin değil, 17-15 Aralık müdahalesinin de referans noktasıdır. "Duran adam" eylemi gibi "çifte egemenlik ve paralel hükümet oluşumu" da politik direniş eylemi olarak 198. son eylem olarak sınıflandırılmıştır. Bu bakımdan yolsuzluk soruşturması ve en son Hatay'daki tır operasyonu bir tür özerklik ilanıdır. Özerklik ilanı otoriteyi sarsmak ve dış müdahaleyi mümkün kılmak için yapılır. Burada dış müdahaleden kastedilen Türkiye'nin Batı ülkelerinden tecrit edilmesi hatta kendi ifadeleriyle söylersek "İran uluslararası sisteme entegre olurken, Türkiye'nin sistem dışına çıkması" propagandasıdır. Bu propagandanın amaçlarından biri de beklenen ekonomik krizi tetiklemesidir.
Son tahlilde Türkiye siyaseti iyi çalışılmış ve planlanmış bir gayrinizami harple karşı karşıyadır. Gayrinizami harbin esası, küçük güçle büyük güce yanlış yaptırmak, büyük ve meşru gücü gerçek gücünü kullanamayacağı bir alana hapsetmek ve düşünmesini engellemektir. Bütün gayrinizami harplerin siyasi gerekçeleri, hedefleri ve müttefikleri vardır. Bu bakımdan gayrinizami harbe sadece polisiye, idari ve hukuki tedbirle karşılık vermek en büyük ve meşru güç olan siyasetten vazgeçmek anlamına gelecektir. Bu gayrinizami harbin temel varsayımı, Türkiye'nin demokratik olmadığı ve otoriterleştiğidir.
Siyaseten verilecek cevap bunun böyle olmadığını göstermektir, Gezi'den sonra "Demokratikleşme Paketi"yle gösterildiği gibi.