Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT YEŞİLTAŞ

Koronavirüsten sonra dünya: Bir iyi, bir de kötü senaryo

Milyonlarca insan kendisini izole edip evlerine çekilirken Koronavirüs salgını tam anlamıyla küresel bir soruna dönüştü. Ocak ayında Çin'in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan ve üç ay gibi kısa bir zamanda bütün dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs salgını küresel sistemi derinden sarsan jeopolitik bir olgu haline geldi. Şimdiden ortaya çıkardığı etkilere bakılırsa Koronavirüs salgını bildiğimiz küresel düzenin sonunu getirebilir.

Salgının yeni bir jeopolitik parçalanma hatta yeni bir uluslararası düzenin doğuşuna kaynaklık edeceği yönündeki analizleri abartılı bulanlar, 18 Mart tarihli Foreign Affairs dergisinde yer alan bir analizdeki ifadelere kulak verebilirler. "Koronavirüs Küresel Düzeni Yeniden Şekillendirebilir: ABD Bocalarken Çin Uluslararası Liderlik için Manevra Yapıyor" başlıklı analizde "1956'da Süveyş'e yapılan kesintili müdahale İngiliz gücünün çürümesine neden oldu ve İngiltere'nin küresel saltanatının sonunu getirdi. Bugün ABD'li politika yapıcılar, ABD'nin mevcut duruma yönelik cevap üretmesini sağlamazlarsa, Koronavirüs salgını başka bir 'Süveyş anının' işaretlenmesine neden olabilir." Elbette bu bir benzetme olarak görülmeli. Ancak Koronavirüs ABD'nin küresel liderliğinin sonuna gelindiğini gösteren emarelerle dolu.

Nitekim Trump yönetimin salgının yayılma evresinde durumu hafife aldığı ve cevap üretme konusunda zamanlı davranmadığı yönünde eleştiriler yukarıdaki analizleri daha da güçlendiriyor. Çin üç ayın sonunda salgınla (tartışmalı bir yöntem kullanmasına rağmen) baş etmeyi başarmış görünürken salgının pençesinde can çekişen İtalya'ya yardım, üyesi bulunduğu Avrupa Birliği'nden değil salgının kaynağı olan Çin'den geldi. Bu durum bile başlı başına ABD'nin küresel liderliğinin sorgulanmasına ve Çin'in övgüyü hak etmesine neden olabilir.

Örnekler İtalya ile de sınırlı değil; Sırbistan Başbakanı Vučić "AB dayanışmasının bir safsatadan ibaret olduğunu" belirterek ABD ya da başka bir Avrupa ülkesinden talepte bulunmak yerine ülkesini Koronavirüs krizinden çıkarmak için Çin'den yardım istedi. Çin'in küresel firmalarından biri olan Ali Baba da ABD ve Afrika'ya Koronavirüs için test kitleri göndereceğini ilan etti. Neresinden bakarsanız bakın karşımızda yeni bir olgu olduğu çok açık. Peki bu durumda küresel düzenin temel unsurlarında köklü bir değişimin ortaya çıkmasını sağlayabilir mi? Güçlü bir evet cevabı vermek şimdilik pek mümkün olmasa da kesin bir hayır cevabı vermek için de henüz çok erken.

Derinleşen ekonomik ve güvenlik krizi

Uluslararası sistemin son yıllarda derin bir güvenlik krizinden geçtiğine hepimiz yakından şahit olmuştuk. 11 Eylül, Arap Baharı, aşırıcı grupların yükselişi, radikal terörizmin yükselişi ve çeşitlenmesi, devlet egemenliğinin ve sınırların parçalanma tehdidi ile karşı karşıya gelmesi güvenlik krizlerini hem genişletti (küreselleşme) hem de güvenlik sorunlarını derinleştirmişti. ABD-Çin arasında yaşanan ticaret savaşları küresel ölçekli ekonomik düzeni tehdit ederken yeni bir küresel krizin ortaya çıkacağına yönelik beklentiler de giderek artmıştı. Küresel ölçekli yaşanan siyasal krizler uluslararası kurumların işlevini kaybetmesi nedeniyle çözümden uzak bir yaklaşımla ele alındı. Çözüm ulus devletin güçlendirilmesinde ve içe kapanmacı politikalarda görüldü. Bu bütün ülkeleri öncelikle kendilerini kurtarmaya dönük bir mücadele yöntemi benimsemeye itti. Her ülke günün sonunda kendini ve vatandaşlarını kurtarmak için hareket etmeye başladı.

Salgının güvenlik krizinin yanı sıra küresel düzeni etkileme potansiyeli en çok ekonomi üzerinde hissediliyor. Hastalığın nereye kadar gideceği, ne zaman kontrol altına alınabileceği, insan sağlığı açısından neden olacağı hasar ve yeniden tekrar edip etmeyeceği yönündeki belirsizlikler küresel ekonominin şimdiden sarsılmasına yol açmış görünüyor. Çin'in büyüme rakamlarının tersine dönmesi, Çin üretiminin bazı noktalarda durma noktasına gelmesi, İtalya, Fransa, Almanya ve İspanya gibi Avrupa'nın lokomotif ekonomilerinin durağanlaşması ABD gibi oyuncuları da harekete geçirdi. Amerikan merkez bankası FED tarafından yapılan 700 milyar dolarlık dev müdahaleye rağmen piyasalar buna olumlu cevap vermedi. IMF gibi küresel ekonomi kuruluşlarının başdanışmanlıklarını yapmış önemli isimlerden biri olan Kennet Rogoff, dünya ekonomisinin arka arkaya küçülerek resesyona gireceğini iddia etti. Oxford Araştırma Enstitüsü de dış borca sahip gelişmekte olan ülkelerin borçlarını ödeme konusunda sıkıntı yaşayacaklarını dile getirdi.

Öte yandan FED, çok fazla başvurmadığı bir yöntem olan parasal genişleme politikası uygulamaya karar verdi. Fransa ise 500 milyar euroluk dev bir bütçe ile korona ile mücadele etmek için para ayırmayı planladığını duyurdu. Alınan önlemler ise ekonomideki durgunluğu yavaşlatmak yerine daha da derinleştirme potansiyeli taşıyor. Reel piyasalar durma noktasına gelmiş durumda. Bu şekilde giderse küresel ekonominin önümüzdeki iki yıl toparlanması pek mümkün görünmüyor. Bu durum küresel bir ekonomik bunalımın içine girilmesiyle sonuçlanabilir ve kırılgan ekonomilere sahip olan ülkelerin batmasına neden olabilir. Dolayısıyla, Koronavirüs salgını küresel ekonomiyi bir krize sokmaktan daha çok tarihsel bir bunalıma sokarak küresel ekonomide yapısal bir durumun ortaya çıkmasına neden olabilir.

Yalnızca güçlü olanlar ayakta kalır

Bundan sonra yaşanacaklar bütün aktörler için bir dayanıklılık süreci haline dönüşecek gibi görünüyor.

Birinci dayanıklılık bireysel düzeyde ülke ekonomileri üzerinden yaşanacak. Güçlü ekonomiler salgına yönelik alınacak önlemler konusunda para sıkıntısı çekmeyecek ancak küresel ekonomide ortaya çıkan dalgalanmalar günün sonunda büyük ekonomileri daha fazla etkileyecek. Zayıf ekonomilerin ise zaten kaybedecek çok fazla şeyleri kalmayacak.

İkinci dayanıklılık testi ise toplumsal ve bireysel psikolojiler üzerinden yaşanacak. Panik yapan bireyler çoğaldıkça toplumsal psikoloji panik davranışları üzerinden seyredecek ve siyasi kaosa neden olabilecek bir sonuç üretecek. Bu nedenle toplumsal dayanıklılığı güçlü olan toplumlar daha az zararla bu süreci atlatacak.

Üçüncü test ise devlet dayanıklılığı üzerinden yaşanacak. Kurumsallaşmış, standart prosedürleri olan ve karar alma mekanizması güçlü olan devletler bu dönemi daha az zararla atlatacak. Zayıf olan devletler ise daha fazla zayıflayacak belki de çökmüş devletlere dönüşecek.

Bir iyi, bir kötü senaryo

İyimser senaryo salgının 2020 içinde sınırlandırılmış olması yönünde. Buna göre salgın Mayıs-Haziran ayının sonuna doğru kontrol altına alınmış olacak; yol açtığı sorunlar ise 2020'nin ikinci yarı yılında başta ekonomi, reel piyasalar, turizm ve havacılık sektörlerinde düzelmeye başlayacak.

İkinci senaryo ise kötümser olanı. Buna göre salgın kısa vadede kontrol edilemediği gibi birçok ülkede 2020 sonuna kadar kontrolden çıkarak yayılmaya devam edecek. Bu senaryo ulusal ekonomilerin (özellikle kırılgan olanların) hızlıca çökmesi, küresel pazardaki ürün zincirinin kırılması ve küresel resesyonun ortaya çıkmasıyla sonuçlanacak. Salgının yayılmasına ve uzun sürmesine paralel olarak ölüm olanlarının milyonlara ulaşması da bu senaryonun bir parçası.

İkinci senaryonun gerçekleşmesi durumunda, küresel sistemin kalıcı bir hasar ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olabilir. Uluslararası büyük aktörlerin kendilerini izole edici uygulamalara dönmeleri beraberinde salgından daha ağır hasar alan ülkelerin yalnız kalmasına sebep olabilir. Salgından daha ağır hasar alan zayıf ülkelerin daha fazla zayıflaması onları hızlı bir şekilde çökmüş devletlere dönüştürebilir. Küreselleşme üzerinde doğrudan radikal sonuçlar üretecek böylesi bir senaryo bildiğimiz dünya düzenini zayıflatarak yeni bir düzenin oluşmasına da kaynaklık edebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA