Türkiye' den bakılınca belki tam olarak anlaşılmıyor ancak Ukrayna son derece kritik bir dönemden geçiyor. Yanukoviç'in ülkeyi terk etmesine neden olan gösterilerin yapıldığı ve üke tarihinde sembolik bir bağlamı olan Bağımsızlık Meydanı'nda (Maidan Nezalezhnosti) iki şey dikkatinizi çekiyor: Toprak bütünlüğü ve dil siyaseti ekseninde tahkim edilmiş Ukrayna milliyetçiliğinin muhalif temsili ve de Putin'in şahsında tecessüm etmiş Rusya karşıtlığı; hatta "şeytan Rusya temsili." Bu iki konu sadece ülkenin siyasal ve toplumsal durumunu belirlemekle kalmıyor aynı zamanda Ukrayna'yı bölgesel siyasetin kırılmaya hazır en önemli fay hatlarından biri haline getiriyor. Görünüşte şu anki kriz Ukrayna ile Rusya arasındaymış gibi değerlendirilse de aslında sorun temelde Batılı devletler topluluğu ile Rusya arasında. Ukrayna hem Avrupa hem de Rusya için adeta jeopolitik bir sıçrama tahtası gibi duruyor; muhtemelen de gelecek krizlerin test alanı. Bu yüzden Ukrayna siyasetini iç dinamikler kadar dış unsurlar da doğrudan etkiliyor.
Ülkenin batısındaki Avrupa'ya yakın olan şehirlerle Rusya'ya yakın olan şehirler arasındaki ayrışma eksenlerini basit ve kısa bir gözlemle hemen anlamak mümkün. Ülkeyi fiziki olarak kuzeyden güneye doğru ikiye ayıran Dinyeper Nehri adeta sosyolojik olarak da ülkeyi ikiye bölmüş durumda. Bunun elbette birçok farklı tarihsel sebebi var, ancak geçtiğimiz pazar günü yapılan erken cumhurbaşkanlığı seçimleri bütün bu değişkenlerin gölgesinde geçtiği söylenebilir. Donetsk ve Luhansk bölgelerinde Rusya yanlılarının silahlı direnişi/ayaklanması devam ederken başkanlık seçimlerini de büyük ölçüde Ukrayna'nın bir arada tutulması ve ülkenin ekonomik olarak yeniden ayağa kaldırılması sloganları belirledi.
Seçim sonuçları ve Ukrayna'nın geleceği
Ülkenin doğusundaki gerilimin batıyı da etkildiği bu kriz ortamında halkın karşısına çıkan 21 adaydan en fazla oyu (yüzde 54.7) alan Petro Poroşenko ilk turda Ukrayna'nın yeni başkanı seçildi. Poroşenko 2009-2010 arasında dışişleri bakanlığı, 2012'de ise Yanukoviç'in başkanlığı döneminde ticaret ve ekonomi bakanlığı yapmış tecrübeli bir siyasetçi. Bir başka özelliği de ülkenin milyarder sınıfı içinde yer alıyor olması.
Dışişleri bakanlığı döneminde Ukrayna'nın NATO üyeliğini savunan ancak bunun ülkenin tek hedefi olarak belirlenmemesi gerektiğini söyleyen bir siyasetçiydi. 2012 Parlamento seçimlerine bağımsız aday olarak katılan Poroşenko o dönemde de yüzde 70 gibi bir oyla parlamentoda yer almıştı.
Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) seçim gözlemciliği sırasında farklı bölgelerde yaptığım sohbetlerde, insanların Poroşenko'ya teveccühünün sebebinin ekonomik bağımsızlığının olduğunu gördüm. Zira ülkede siyasetin temel problemlerinden biri yolsuzluk.
İnsanlar ekonomik bağımsızlığı olan birinin yolsuzluk yapmayacağını, dolayısıyla da ülkenin ekonomik sorunlarını çözeceğini düşünüyor.
Nitekim Poroşenko'nun sahibi olduğu çikolata markası Roshen'i satabileceğini duyurması halkın beklentisini en azından şimdilik karşılıyor gibi gözüküyor. Bazı çevrelerin Yanukoviç'in ülkeyi terk etmesinden sonra hapisten çıkan Yulia Timoşenko'nun kazanma beklentisi varsa da, Timoşenko oyların sadece yüzde 13'ünü alabildi.
Poroşenko zaferini ilan etti, ancak önünde çözülmeyi bekleyen birçok problemle karşı karşıya. Bunlardan ilki elbette ülkenin doğusundaki ayrılıkçı grupların varlığı. Donetsk başta olmak üzere Luhansk ve diğer bazı küçük doğu şehirlerinde ayrılıkçı gruplara karşı düzenlenen operasyonlarda birçok kişi hayatını kaybetti. Böylesi bir durumda Avrupa için sorun olmasa da Rusya'nın silahlı militanları nasıl tanımladığı son derece önemli. Ukrayna için terörist olan militanlar, Rusya için sivil bile sayılabilir. Poroşenko ilk olarak bu krizi çözmek zorunda ancak krizin nasıl çözüleceğine ilişkin bir yol haritasına tam olarak sahip değil. En iyi ihtimalle Rusya ile üçüncü bir tarafın gözetiminde görüşmelerde bulunup ayrılıkçı grupların silah bırakmalarını ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne sahip çıkmalarını istemesi beklenebilir. Aksi bir durumun devam etmesi Ukrayna ordusunun daha fazla ve kapsamlı bir operasyon yapması ki bu karşı tarafı ve Rusya'yı daha sertleştirebilir.
Poroşenko'nun çözümü ise Rusya'yı yumuşak bir şekilde dengelemek. Bunun için öncelikle Avrupa Birliği ve NATO ile ilişkilerini yürütürken Ukrayna'nın Rusya'yı endişeye sevk edecek bir şekilde eksenini kaydırmaması gerekiyor. Başkan seçildikten sonra verdiği mesajlara bakılırsa Ukrayna'ya "itidalli bir AB ve NATO ayarı" yapacak gibi gözüküyor. Rusya'nın da pozitif mesajlar vermesi Poroşenko'nun elini güçlendirecektir.
Ukrayna'nın "toprak bütünlüğünü koruması" çözülmeyi bekleyen en önemli sorun. Kırım hâlihazırda Ukraynalılar için ciddi bir travma yaratmış durumda. Pasaportunda Kırım'ın da dâhil olduğu Ukrayna haritasıyla dolaşmak gerçekten de zorlayıcı bir toplumsal psikolojinin oluşmasına zemin hazırlayabilir. Bu yüzden Ukrayna halkı demokratik bir şekilde başkanını seçse de ülkelerinin geleceği konusunda oldukça kaygılılar.