Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrasında, gündem Ukrayna odaklı değerlendirmelerle günlük hayatımıza dokunmaya devam ediyor. Rus askerî harekâtının gidişatı, insani dramların vicdanlarda açtığı yara gibi dolanımdaki haberler modern çağda şaşkınlık ve hüznü kamçıladı. Öte yandan Zelenski'yi model alan Macron magazin mekanizmasını tetikledi. Üçüncü Dünya savaşı çıkar mı, sorusunun yatıştığı şu günlerde savaşın etkileri düşünülmeye başlandı. Nihayetinde Ukrayna'ya saldırı, Covid sonrası dönemin enflasyonist baskısı ve iklim değişikliği gibi yönetilemez gerçekliklerin yıkıcı etkilerine çarpan tesiri yapabilir.
Geçtiğimiz yıla damga vuran; salgın hastalık, düzensiz göç, yangın ve sel afetleri ile ekonomik gelgitler çatışma ve siyasi gerginlikleri önlemedi. Öte yandan savaş ve çatışmalar kontrol edilemeyen bu yumuşak tehditlerin izlerini daha belirgin hale getirmekte. Bu minvalde Rus saldırganlığı, Batılı yarıküre ile Rusya arasındaki gerilim yanında diğer kriz bölgelerine etki edebilecek nitelikte. Bu çerçevede Türkiye'nin siyasi ve istihbari ilgi alanında bulunan bölgelerde meydana gelen gelişmeleri Rusya'nın 'gidişatı' ile birlikte ele almak gerekmekte.
Türkiye açısından öncelikle Suriye'nin ele alınması gerekli. Suriye'de Amerikan ve Rus unsurları arasında halen bir gerginlik yaşanmış değil. Ukrayna'daki savaşın uzaması ve Rusya'nın izolasyon sürecinin devam etmesi halinde muhakkak Suriye yeni gelişmelere sahne olacak. Rejimin katı bir şekilde Rusya'ya biat etmeye devam ettiği Suriye'de, ABD'nin jeopolitik odaklı tercihleriyle PKK ve uzantıları sıkışabilir. Bu çerçevede Türkiye ile daha yönetilebilir ve yürütülebilir bir ilişki tesis etmek isteyen ABD, öncelikle yatıştırıcı bir Suriye stratejisi izlemek isteyebilir. Bu kapsamda ABD'nin Rusya'yı Suriye'den çıkartmak için tüm seçeneklere yatırım yapması beklenmeli. Ancak Türkiye'nin, patenti oğul Bush'a ait 'bizdensin veya onlardansın' söylemini hatırlatması ABD'yi zorlayabilecek. O zaman PKK ve uzantıları ya kendini sessizleştirecek ya da Rusya – İran – Rejim üçlüsüne meyledebilecek.
Libya'da durum Suriye'ye göre daha karmaşık. ABD ve Batılı ülkeler Afrika'da Rus varlığını en başından bu yana istemiyor. Ancak Rusları Libya'dan çıkartmayı başaramadıkları gibi bu gayeyi sadece siyasi söylem ile gerçekleştirmeye çalıştılar. Emsal olması için de Türkiye'nin Rusya ile birlikte Libya'dan çıkmasını istediler. Ancak Rusya'nın herhangi bir meydan okuma girişiminde askerî seçenek dışında geri adım atmadığı malûm. Ayrıca Fethi Başağa'nın Halife Hafter ve Akile Salih ikilisi ile anlaşıp kendini Başbakan ilan et(tir)mesi ve meşru Başbakan Dibeyba'nın Temsilciler Meclisi'nce alınmış bu kararı tanımaması dikkate alındığında Libya her an patlayabilir. BM Genel Sekreteri Libya Temsilcisi Stephanie Williams'ın Başağa ve Dibeyba arasında bir tarafa meyletmemesi de belirsizliği artırıyor. Bu eğilimin nedeni Başağa ve Hafter'i Rusya'ya itmemek.
İran ele alındığında, Ukrayna Savaşı'nın daha ilginç sonuçları ortaya çıkıveriyor. Viyana'da halen süren görüşmelerde bir anlaşma yapılması sinyalleri alınıyor. ABD, İran konusunda dikkatli. Erbil'e yapılan roketli saldırıya rağmen ABD tepkilerini özellikle kontrol ediyor. Çünkü mevcut resim Kafkaslarda da ilave bir çatışmanın muhtemel olduğunu ve İran'ın tahrik edilmemesi gerektiğini haber veriyor. Nitekim Birleşik Krallık'ta dondurulan 530 milyon dolarlık İran varlığının, casusluk suçlamasıyla tutuklu olan iki İngiliz vatandaşının serbest bırakılması karşılığında İran'a iadesi önemli. Ancak İran'ın, intikam hislerinin her zaman ağır bastığı ve Batı'ya pek güven vermediği de hatırlanmalı.
Son olarak Balkanlar kaynamakta. Ruslar, Bosna'yı Avrupa'da çıkarılacak bir yangının kaynağı haline getirebilir. Bosnalı Sırp lider Dodik'in radikal çıkışları Rusya'yı mutlu edecek cinsten. Dolayısıyla potansiyel olarak Balkanlar dikkat dağıtıcı bir potansiyel barındırıyor. Avrupa'nın böyle bir gerginliğe ne kadar hazır olduğu ise tartışmalı.
Sonuç olarak, Ukrayna'daki Rus saldırısının Türkiye'nin dört yanında yeni çatışmaları tetiklemesi pekâlâ mümkün. Türkiye'nin bu çatışmaların dışında kalmasıysa ihtimal dahilinde değil. Bu nedenle Türkiye'nin çok katmanlı ve farklı sektörel boyutları olan bir hazırlık sürecini her ihtimali dikkate alarak başlatması gerekiyor. Türkiye'nin yapması gerekenlerin listesini de bir sonraki yazıya bırakalım.