Türkiye siyasetinde ideolojik spektrumun merkez sağına talip olarak 2017 yılında kurulan İYİ Parti, iddiasını taşıdığı hedefleri gerçekleştirmekten uzak bir görüntü çiziyor. 2023 seçimlerinin akabinde peşi sıra yaşanan istifaları "skandal" niteliği taşıyan suçlamalar takip ediyor. Son gelişmeler, İYİ Parti'nin kendi kendine sönümlenmesine ve Türkiye siyasetinden silinmesine sebebiyet verebilecek bir sürecin başladığına yönelik ipuçları sunuyor. Daha açık bir ifadeyle son bir yıl içerisindeki gelişmeler, İYİ Parti için sonun başlangıcı gibi görünüyor. Nitekim 25 Eylül ile birlikte başlayan yaprak dökümü, yönetmesi zorlaşan bir sürece girildiğini kanıtlar mahiyette.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya'da düzenlenen NATO Zirvesi dönüşünde "14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri uzun yıllar konuşulmaya, üniversitelerde ders olarak okutulmaya devam edecektir. Millet olarak nasıl bir badire atlattığımız, nasıl bir uçurumdan döndüğümüz zamanla anlaşılacaktır." ifadelerini kullanmıştı. Seçimlerden sonra muhalefet kanadında beliren buhranlar Sayın Erdoğan'ı haklı çıkardı. Bu bağlamda CHP'de "doğru aday", örtük ittifaklar, gizli pazarlıklar ve sözler, tabanı olmayan partilere sunulan milletvekili kontenjanları ve liderlik tartışmaları başlarken İYİ Parti'nin III. Olağan Kurultay'ı bir hayli sert geçti. Nihayetinde Sayın Kılıçdaroğlu, büyük oranda kendi belirlediği delege oylarıyla CHP'deki liderliğini kaybetti. İYİ Parti ise çözülmeye devam ediyor ve kriz giderek derinleşiyor. Dahası bu olumsuz iklimde partisini yerel seçimlere hazırlayan Sayın Akşener, ittifak kurmayarak kendi adaylarını ilan etme kararında ısrarcı olursa kamuoyunu nasıl ikna edeceği sorusu cevaba muhtaç bir anlam ihtiva ediyor. Altılı Masa'da "ortak aday" belirle(yeme)me krizinin başrolü Akşener, tıpkı 72 saat içerisinde masadan kalkıp tekrar dönüşü konusunda kamuoyunu tatmin edemediği gibi, yerel seçimlere kendi adaylarıyla girdiği tabloda seçmen kitlesini konsolide etme noktasında büyük bir hüsran yaşayabilir.
Kimler Kimlerle, Nereden Nereye Geldi?
Bugün İYİ Parti'nin içerisinde bulunduğu buhran hâlinin kuruluş sürecindeki açmazlarla ilintili olduğu kolaylıkla ifade edilebilir. Bilindiği üzere İYİ Parti, Akşener liderliğinde büyük çoğunluğu MHP'den ayrılan siyasîler ekseninde kuruldu. Ancak kuruluş aşamasından itibaren bu yeni oluşum kendisini milliyetçi bir parti olarak değil, merkez sağa talip bir parti olarak tanıttı. Nitekim fazla zaman geçmeden bu yönelimi belirginleştirmek isteyen İYİ Parti, yönetimi milliyetçilik kimliğiyle ön plana çıkan isimleri kısmen tasfiye etti. Dolayısıyla ilgili süreçte Adalet Partisi ve/veya Doğru Yol Partisi gibi bir merkez sağ siyaset anlayışının benimsenmek istediğine yönelik beyanatlar şaşırtıcı değildi. İYİ Parti seçmen nezdinde ilk sınavını 2018 Seçimlerinde verdi. Büyük Kurultay tarihi sebebiyle seçimlere girme yeterliliği tartışmalı olan İYİ Parti'ye Kemal Kılıçdaroğlu'nun direktifiyle 15 CHP'li vekil "transfer" edildi ve böylelikle Akşener'in daha sonra "CHP'den seçime girmek için istediğim 15 vekil hayatımın en büyük pişmanlığıdır." ifadesini kullandığı bu süreç, İYİ Parti'nin merkez sağdaki karşılığını gözler önüne serecekti.
24 Haziran'da gerçekleşen 2018 Seçimlerine "emanet vekiller" ile Millet İttifakı bünyesinde katılan İYİ Parti, %9,96 oy oranıyla TBMM'de 43 sandalyenin sahibi oldu. Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener ise %7,29 oy oranıyla partisinin gerisinde kaldı. Ancak ortaya çıkan tabloda AK Parti, CHP ve MHP'nin oy kaybı yaşamış olması, Akşener'in merkez sağa yerleşme arzusunu destekler nitelikteydi. Buna karşın İYİ Parti'nin yerleşmeye çalıştığı sağ siyaset merkezinde hâlihazırda AK Parti'nin güçlü bir karşılığı söz konusuydu. Nitekim 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde AK Parti, oylarını koruyarak 15 Büyükşehir ve 745 ilçede seçim zaferi yaşadı. CHP ve İYİ Parti'den oluşan Millet İttifakı ise kendilerini dışardan destekleyen HDP'nin de yardımıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya ve Mersin gibi büyükşehir yönetimlerini CHP'li adaylar ile kazandı. Oy oranı %7,30'a gerileyen İYİ Parti sadece 23 ilçede birinci parti konumuna erişti. Manzara, Akşener'in ittifak perspektifinin tartışılmaya açılmasına sebebiyet verirken İYİ Parti'nin de Türkiye siyasetindeki misyonunun CHP'li adaylara seçim kazandırmak üzerine kurulduğu yönündeki eleştirileri beraberinde getirdi. Tüm bunlara ek olarak seçim analizleri, İYİ Parti ile CHP arasındaki oy geçişkenliğini açıkça gözler önüne seriyordu.
31 Mart Seçimlerinin akabinde merkez sağa doğru genişle(ye)mediği ortaya çıkan, kimliği belirsizleşen ve ideolojik bağlamı bulunmayan bir hüviyette siyaset üretmeye girişen İYİ Parti'nin elinde bir koz daha vardı: 2023 Seçimleri. Bu süreçte DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin Millet İttifakı'na katılımıyla kurulan Altılı Masa'da Kılıçdaroğlu'nun kendine biçtiği "hamilik" vazifesi, İYİ Parti yönetiminde rahatsızlık uyandırdı. Öte yandan seçmen tabanları ve oy potansiyelleri belirsiz "küçük" partilerle "eşitlenmek" Akşener'in Altılı Masa'daki bir diğer huzursuzluk kaynağıydı. 2021 yılının son çeyreğinden itibaren CHP'nin örtük olarak HDP'yi Altılı Masa'ya bir şekilde konumlandırma girişimleri ise İYİ Parti içerisindeki milliyetçi damarı tekrar tetikledi. Özellikle Yavuz Ağıralioğlu'nun beyanatları son derece dikkat çekiciydi ve kamuoyunda geniş yankı buldu.
2023 Seçimlerini yönetme konusunda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in istikrarlı bir lider portresi çizdiğini ifade etmek son derece güç. Zira Altılı Masa + HDP formülünde İYİ Parti, siyaseten önemli ölçüde irtifa kaybına uğradı ve CHP'nin gölgesinde kalarak muhalefet bloğu nezdinde strateji geliştirme üstünlüğünü kaybetti. Haliyle ideolojik spektrumun farklı çizgilerindeki siyasal partilerle birlikteliğini seçmen tabanına açıklayamadı. Aslında "kazanacak aday" tartışmasının Masa'da kabul görmeyişi de bu durumla ilişkiliydi. Gelinen noktada Akşener ile Kılıçdaroğlu arasındaki gerilim iyiden iyiye belirginleşti. Altılı Masa'nın 12. toplantısını erken terk edip cumhurbaşkanı adayı olmaları için Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş'a çağrıda bulunan Akşener'in 72 saat sonraki 13. toplantıya katılarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığını kabul etmesi ise siyaseten kaybedilen irtifanın bir diğer tezahürü oldu.
2023 Seçimleri İYİ Parti'de Sonun Başlangıcı mı?
Türk siyasal hayatı literatürüne muhtemelen "72 saat" kavramsallaştırmasıyla geçecek olan hadisenin akabinde Meral Akşener, Masa'daki sandalyesine geri döndü. Ancak bu durum İYİ Partililerin 2023 Seçimlerine dair inancını kırmaya yetti. İl yönetimlerinden toplu istifalar yaşandı ve bu isimlerin büyük bölümü MHP saflarına katıldı. Seçim kampanyalarının başlamasıyla birlikte İYİ Parti'nin kimliksiz ve ideolojik bağlamı savrulan siyasî temalar kullanması, muhalefetin psikolojik çöküşünü kanıtlar nitelikteydi. Göçmen karşıtlığına varan aşırı milliyetçilikten liberalizme, İslamcılıktan sol siyaset perspektifine kadar geniş bir yelpazede kullanılan popülist siyasî dil sonuç vermedi.
İYİ Parti için 14-28 Mayıs Seçimleri büyük bir hüsranla sonuçlandı. Çeşitli anket şirketlerinin %15-20 bandında gösterdiği İYİ Parti, %9,9 oranıyla (44 mv) TBMM'deki 5. parti oldu. Ayrıca CHP yönetimi tarafından da Cumhurbaşkanlığı Seçiminde "yeterince" çalışmamakla suçlandı. Akşener, 24 Haziran 2023'te gerçekleşen III. Olağan Kurultay'da ise önce CHP ile ittifakı bitirdiklerini son derece sert ifadelerle dile getirdi, daha sonra parti içindeki hesaplaşma sürecini başlattı. Siyasal partilerde hizipleşmeler ve klikler her daim görünür olmuştur ama yakın dönemde İYİ Parti'de yaşananlar çok farklı düzlemlerde analiz edilecek bir gerçekliğe sahip.
Akşener'in başlattığı hesaplaşma süreci kaotik görünümlü bir krize dönüştü ve kurultay öncesi yaşanan istifalara yenilerini ekledi. İYİ Parti'de kopuşlar aslında "siyasî açmazlar" doğrultusunda belirmişti. Örneğin Yavuz Ağıralioğlu ile kurucu üyelerden Aydın Adnan Sezgin'in istifaları bu minvalde değerlendirilebilir. Ve fakat yaprak dökümü bu isimlerle sınırlı kalmadı. 9 Ekim'de Antalya Milletvekili Hasan Subaşı'nın istifasını 2 Kasım'da Eskişehir Milletvekili İdris Nebi Hatipoğlu, 16 Kasım'da da Ankara Milletvekili Adnan Beker takip etti. Öte yandan Parti'nin "ağır topları" arasında gösterilmelerine rağmen iç çekişmelere taraf olmak istemeyen Ahad Andican, Aytun Çıray, Durmuş Yılmaz ve Bahadır Erdem ise zaman içerisinde istifalarını verip ayrılan diğer isimlerdi. Pek tabii bu istifalara sebebiyet veren kaynakları aynı potada eritip değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır ancak bu manzaranın açığa çıkardığı gerçeklik, İYİ Parti'de krizin giderek derinleştiği şeklinde yorumlanabilir.
İYİ Parti'de peşi sıra yaşanan istifalar ciddi bir yönetsel buhrana işaret ediyor. Yakın dönemde patlak veren "kasa krizi" ise buhran halini "skandal" boyuta taşıyacak mahiyette. Akşener, 18 Kasım'da İstanbul-Şile'de düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmayla tabir-i caizse "Pandora'nın kutusu"nu açtı. Partideki yolsuzluk iddialarına cevap verirken hedef aldığı ismin, İYİ Parti kurucularından Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır olduğu anlaşıldı. Akşener, konuşmasında, "oğlunun ve gelininin hesaplarının gayri resmi yollardan inceletildiğini" ve "aile fertlerinden hiç kimsenin belediyelerle akçeli işler yapmadığını" dile getirdi. Dikbayır, kendisine atfedilen iddiaların araştırılması için parti yönetimine dilekçe verdi. Akabinde Akşener, Dikbayır'ı ihraç talebiyle disipline sevk etti.
Gelinen noktada İYİ Parti'deki yolsuzluk iddiaları; kasanın açık vermesi, yurtdışına para transferleri, belediyelerle kurulan maddî ilişkiler ve "akçe" karşılığında adaylık listelerindeki sıralama şeklinde kategorize edilebilecek iddia ve tartışmalar etrafında kamuoyuna yansıdı. Tüm bu gelişmeler ışığında, 2023 Seçimleri bitmiş olmasına rağmen İYİ Parti'nin "kaybetmeye" devam ettiği kolaylıkla ifade edilebilir. Son kertede siyaset değil, maddiyat tartışması sürerken en büyük fatura seçmenlere çıkmış görüyor. Bu bedeli kimin ödeyeceği ise yaklaşan yerel seçimlerde açıklığa kavuşacak.