CHP'nin 4 Ekim'de Meclise sunduğu kanun teklifi kamu personelinin kılık kıyafet tercihlerini güvence altına almayı amaçlıyordu. Hem gerekçeden hem de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından teklifin başörtüsü yasağının bir daha gündeme gelmemesini hedeflediği anlaşılıyordu.
Seçim sath-ı mailine girilmesi ve Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı arayışı göz önüne alınarak çeşitli samimiyet sorgulamaları yapıldı. Bununla birlikte ben yıllarca uğruna eğitim, çalışma ve seçilme haklarının ihlal edildiği başörtüsü yasağının yılmaz savunucusu CHP'nin böylesi bir adımı atmasının (ya da atmak zorunda kalmasının) Türkiye'nin son yirmi yılının bir başarısı olduğu kanaatindeyim.
Yirminci yüzyıl Türkiye'sinde dini veya etnik aidiyetleri sebebiyle milyonlarca insan siyasal ve ekonomik merkezden uzak tutulmuş ve periferiye hapsolmuştu. İlk adımları Menderes ve Özal'la atılan "çevreye açılım" asıl başarısını AK Parti iktidarında gösterdi. Muhafazakar-dindar kitleler AK Parti'nin taşıyıcılığında kendi kimlik ve değerlerinden vazgeçmeden merkezde kendilerine yer bulmaya başladı. İşte bu normalleşme biraz geç de olsa CHP'ye bugünkü adımlarını attıran ana etkendir.
Kanun Teklifinden Anayasa Değişikliğine
CHP'nin kanun teklifine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanıtı daha güvenceli ve kılık kıyafet özgürlüğünü Meclis'teki basit çoğunlukların takdirine bırakmayacak bir anayasa değişikliği yapma çağrısı oldu. Nitekim kadınların başörtüsü de dahil olmak üzere kıyafet tercihlerini garanti altına alan bir Anayasa değişikliği teklifi 337 milletvekilinin imzasıyla TBMM'ye sunuldu.
Değişiklik toplumsal hafızada derin izleri olan uygulamaları dikkate alarak başörtüsüne özel bir vurgu yapıyor. Kadınların kılık kıyafetleri için getirilen güvenceler devletin yanında özel sektör için de geçerli ve bağlayıcı. Buna göre "temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz. Hiçbir kadın; dinî inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasî faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz."
Teklif ayrıca ailenin korunmasına ilişkin de bir hüküm içeriyor. Yapılan değişiklikle Anayasaya "Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir" ifadesi ekleniyor.
Meclis'teki Süreç ve Muhalefetin Tutumu
19 Ocak Perşembe günü itibarıyla teklifin Anayasa Komisyonundaki görüşmeleri başladı. HDP toplantıya katılmazken özellikle İYİ Parti'nin düzenlemeye karşı rijit bir tutum içinde olmadığını belirtmek mümkün. Bu önemli bir gelişme çünkü Anayasa değişikliklerinin kabul edilebilmesi için en az 360 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. Halk oylamasına gitmeye gerek kalmadan yürürlüğe girebilmesi içinse 400 milletvekilinin kabul oyu kullanması gerekiyor. Bu tablo muhalefet-iktidar uzlaşısını zorunlu kılıyor.
2008'de yine başörtüsüyle ilgili AK Parti-MHP ortaklığında bir Anayasa değişikliği yapılmış ve değişikliğin TBMM'deki süreci on günde tamamlanmıştı. Ancak 2008 değişikliğinin kabul yeter sayısını sağlamada bir sorunu yoktu. Bu kez Meclis aritmetiğinin muhalefetle konsensüse varmayı gerektirmesi, müzakerelerde muhalefetin de bazı öneriler vermesini gündeme getirecektir. Bu da süreci uzatacak bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Cumhur İttifakı ile CHP ve İYİ Parti arasında Komisyon görüşmelerinde bir anlaşma sağlanırsa teklif bazı değişikliklerle Genel Kurula sevk edilecektir. Ancak İç Tüzüğe göre yalnızca AK Parti ve MHP oyları da komisyondan geçmesi için yeterli. Genel Kurul'da iki turlu ve dört oylamalı bir müzakere süreci yürütülecek. Öncelikle teklifin maddelerinin görüşülmesine geçilmesi hakkında basit çoğunluğun kabulünün yeterli olduğu bir oylama yapılacak. Daha sonra maddeler tek tek oylanacak. Bu oylamanın üzerinden en az kırk sekiz saat geçtikten sonra ikinci tur görüşmelere başlanacak.
Teklifin akıbeti hakkında belirleyici olacak oylamalar üç ve dördüncü oylamalardır. Bu safhadaki ilk oylamada maddeler yine tek tek oylanır. Dördüncü ve son oylamada teklifin tümü oylanır. Anayasa değişikliğinin TBMM'den geçebilmesi için son iki oylamada da en az 360 milletvekili (Meclis üye tam sayısının beşte üçü) tarafından kabul edilmesi gerekir. Eğer teklifin maddelerinden biri, örneğin aile ilgili hüküm, üçüncü oylamada 360 oy alır da teklifin diğer maddeleri ve geneli 400 oyla kabul edilirse, aile ile ilgili hüküm referanduma sunulur, başörtüsüyle ilgili madde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onay vermesi halinde halk oylamasına gerek kalmaksızın yürürlüğe girer.
Muhalefetin hem teklifin içeriğine ciddi bir karşıtlığının olmaması hem de AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seçimlerde fayda sağlayacağı kaygısıyla Anayasa değişikliğinin halk oylamasına gitmesine taraftar olmadıkları biliniyor. Ayrıca sistematik insan hakları ihlallerine konu olmuş başörtüsü meselesinde özgürlükleri güvenceye kavuşturacak bir düzenlemeye açıktan karşı çıkmanın bir siyasal maliyetinin olacağının da herkes bilincinde.
Türkiye'ye yakışan kadınların kıyafetlerini yasakların ve baskıların konusu olmaktan çıkaracak bir Anayasa değişikliğini TBMM'de mümkün olan en yüksek oydaşmayı sağlayarak kabul etmektir. Yeni Anayasada da din ve vicdan özgürlüğü bu kazanımlar korunarak toplumsal barışı sağlayacak ve keyfi sınırlamaları önleyecek şekilde düzenlenmelidir.