"Altaylı, FETÖ ile mektup diplomasisinde olan bir şahıs. 40 civarında mektup söz konusu. İstihbaratçı olarak kendisi, CIA üzerinden de birçok görevlendirme almış bir kişi".
Bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ait. Bugünlerde Enver Altaylı ismini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırlayıp mahkemeye sunduğu iddianame sebebiyle sıkça duyuyoruz. İddianamede Altaylı'nın yabancı istihbarat servis elemanları ve FETÖ mensuplarıyla ilişkileri ele alınıyor. Dikkat çeken bir diğer bulgu ise Altaylı'nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı olduğu belirtilen Rasim Bölücek'le kurduğu yoğun telefon trafiği. Basına yansıyan bilgilere göre ikili arasında 1.022 kez telefon görüşmesi gerçekleştirilmiş. Bölücek ise yaptığı açıklamada suç teşkil eden herhangi bir eylemlerinin olmadığını ve Altaylı ile ihtiyatlı bir mesafesinin olduğunu söyledi.[1]
Peki adı CIA ve FETÖ ile birlikte anılan Altaylı kim?
Henüz bir harp okulu öğrencisiyken 1963 yılında Albay Talat Aydemir'in başarısızlıkla sonuçlanan darbe teşebbüsüne karıştığı gerekçesiyle orduyla ilişiği kesilen 1.459 askeri öğrenci arasında yer aldı. Daha sonra kısa bir dönem Milli İstihbarat Teşkilatı için çalıştı.
Kendisi gibi Özbek asıllı olan ve hakkında bir de biyografi kaleme aldığı eski CIA ajanı Ruzi Nazar'la çok yakın olduğu sır değil. Muhabbet beslediği isimlerden birisi de Fetullah Gülen. 2013'te ise Zaman gazetesine verdiği röportajda onun için şöyle diyor: "Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan Hocaefendi. İslam'ın ilk döneminde Sevgili Peygamberimiz'in (sav), tasvir, tasavvur ve inşa ettiği yeni insan nasıl ki muazzam bir medeniyet kurdu ise, Fethullah Hocaefendi'nin tahayyül ettiği, inşasına çalıştığı 'yeni nesil' bu jeopolitiğin içini dolduracak insandır."
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise Altaylı'yı artık adliye koridorlarında görmeye başlıyoruz. 2017'de önce Necip Hablemitoğlu suikastı kapsamında ifadesine başvuruluyor. Ardından bu kez FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanıyor.
Şimdi tekrar hakkındaki iddianameye dönerek savcılığın tespitlerine geçelim. Altaylı'nın CIA çalışanlarıyla olan ilişkisine dikkat çekilen iddianameye göre Altaylı CIA'in eski Orta Amerika şefi Alen Fiers ile çok sayıda telefon görüşmesi yaptı, 15 Temmuz'dan dört ay önce Türkiye'de iç karışıklık ve ayaklanma oluşturulmasını konu alan bir rapor hazırladı. Altaylı'nın darbeden sadece iki gün önce Türkiye'ye giriş yaptığı bilgisine ve Gülen'e yazdığı mektuba da yer veriliyor. Casusluk ve FETÖ yöneticiliği suçlarından 35 yıl hapis cezasına çarptırılması talep edilen Altaylı'nın bilgisayarında ele geçirilen ve kendisinin yazdığı değerlendirilen mektupta Gülen'e "Muhterem Efendim, lütfen bizi dualarınızdan mahrum bırakmayınız" şeklinde hitap ettiği görülüyor.
Altaylı ele geçirilen bir başka belgede ise 2011 yılında hayatını kaybeden MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu'nun MİT içerisinde yükselmesi "riskine" dikkat çekerek "Eğer böyle bir şey olursa Allah memleketi, devleti, Fethullah hoca efendiyi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur" ifadelerini kullanıyor. Hatırlanacağı gibi Kaşif Kozinoğlu yargının FETÖ esaretinde olduğu bir dönemde, 2011 yılında casusluk suçlamasıyla tutuklanmış, aynı yıl Silivri Cezaevinde vefat etmişti. FETÖ'yü; ideolojisi, örgütsel yapısı ve eylemleri itibarıyla bütüncül şekilde inceleyen ilk adli dosya olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 6 Haziran 2016 tarihli iddianamesinde savcı Kozinoğlu'na dair şunları söylüyor: "Casusluk suçu ile Kaşif Kozinoğlu'nun uzaktan yakından ilgisi yoktur. Dava tamamen FETÖ'nün intikam için kurduğu senaryodur. Orta Asya'da FETÖ'nün okullarının ülke yararına çalışmadığını ve cemaatin eğitim faaliyetinin devletin lehine olmadığını, bu yapının şirket, okul ve mensuplarının etkinlik ve ilişkilerinin ülkemize hiçbir katkı sağlamadığını görerek istihbarı çalışma yürüten Kaşif Kozinoğlu örgütün hedefi haline gelmiştir."
İddianamede yer alanlar bunlarla sınırlı değil. Altaylı'nın ABD'nin başkanlık seçimleri sürecinde olduğu bir dönemde Trump'ın eski danışmanı Michael Flynn'e yazdığı 3 Ekim 2016 tarihli bir e-posta taslağı da bulunuyor. Savcılığa göre 15 Temmuz darbe teşebbüsünün bir komplo olduğuna inandığını dile getiren Altaylı "Erdoğan hükümeti, darbe girişiminin Washington'ın arkasında olduğu bir dini akıma mensup askerlerce gerçekleştirildiği imajını yaymaya çalışıyor. Türkiye'de yaratılan imaj, darbe girişiminin arkasında, ABD'den emir alan Gülenci askerlerin olduğudur" ifadelerini kullanıyor. Aslında komplo ifadesiyle kurgulanmaya çalışılan yeni "gerçeklik" bize pek de yabancı değil. 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'nün "tiyatro" söylemiyle benzerlik taşıyor. Keza CHP'nin de "kontrollü darbe" ifadesiyle aynı algıya bilerek ya da bilmeyerek destek verdiğini söylemek mümkün.
Bir diğer önemli bilgi ise iki ByLock kullanıcısının mesajlaşmalarında karşımıza çıkıyor. Buna göre Altaylı 2015'te ABD'ye giderek örgüt içindeki en üst düzey yöneticilerden olduğu belirtilen Mustafa Özcan aracılığıyla Gülen'le görüşmek istemiş. ABD'de görülen ve FETÖ'nün yasa dışı delilleriyle destek verdiği Halk Bank davasına ilişkin bir rapor yine Altaylı'dan ele geçirilen deliller arasında. Altaylı, Halk Bank davasıyla ilgili "kullanılmak üzere" MİT'in İran masasında çalışmış olan ve bu dosyada da sanık olarak yer alan şahsı öneriyor ve onu yurt dışına kaçırma çabası içindeyken yakalanıyor. Bu arada en son geçtiğimiz haftalarda FETÖ'nün MİT'ten sorumlu bir yöneticisinin itiraflarıyla gündeme gelen örgütün teşkilattaki unsurlarının TSK ve Emniyetle birlikte özel mahrem yapılanmaya dahil olduğunu da belirtelim.
Yine savcılığın ele geçirdiği dijital materyallerden olan 17 Ağustos 2017 tarihli bir araştırma tutanağına göre Altaylı, 2017'nin Temmuz ve Ağustos aylarında ABD'de bulunuyor. Burada FETÖ'nün Amerikan Kongresiyle ilişkilerini ve lobicilik faaliyetlerini yürüttüğü belirtilen Bilal Ekşili'yle temasa geçerek "Türkiye'de muhalif güçlerin tamamının birlikte hareket ederek halkın sokaklara indirilmesinin önemli olduğu, ancak gelişmelerin halkın cebine dokunması gerektiği, sokak hareketinin başarılı olabilmesi için ekonomik krizin şart olduğu" ifadelerini kullanıyor. Altaylı ile Ekşili'nin farklı numaralardan toplam 376 kez görüşme yaptığı tespitini de not etmekte fayda var. Altaylı suçlamalar karşısında FETÖ'ye ilişkin "Yapının son derece tehlikeli bir yapı olduğu darbe girişimi ile ortaya çıkmıştır" sözleriyle kendini savunuyor.
Şüphesiz bu henüz bir iddianame. Yani yargılamanın sadece bir safhasını teşkil ediyor. Şimdi sıra mahkeme aşamasında. Deliller orada tartışılacak, sanıklar konuşacak ve belki biz de o sayede FETÖ'nün mahrem yapılanması ve eylemlerine dair daha fazla şey öğreneceğiz. Dava sürecinde FETÖ'nün girift ulusal-uluslararası ilişkiler ağının deşifre edilmesi yakın tarihte yaşadığımız birçok hadisenin arka planına ışık tutabilir.
[1] "Enver Altaylı ile Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı cepten 1159 kez görüşmüş", Hürriyet, 23 Ocak 2020.