Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KENAN ASLANLI

Kafkasya Bölgesinde Sürdürülebilir Barış ve İstikrar Mümkün mü?

Azerbaycan ve Ermenistan arasında yürütülen çetrefilli barış görüşmeleri, Gürcistan'da Avrupa Birliği (AB) ve Rusya yanlılarını karşı karşıya getiren ve 26 Ekim 2024 parlamento seçimlerine doğru dozu iyice artacak olan iç siyasi gerilim, Dağıstan'da art arda yaşanan kilise, sinagog ve polis noktası saldırıları Kafkasya bölgesinin barış ve istikrarını yeniden gündeme getirdi. Kafkasya bölgesinde sürdürülebilir barış ve istikrarı tartışırken iki farklı varsayımın çatıştığını ve her bir varsayımın geleceğe yönelik farklı senaryolar üretmemize yardımcı olacağını ileri sürebiliriz.

Birinci varsayıma göre Kafkasya bölgesi etnik, dini ve mezhepsel açıdan o kadar parçalı bir yapıya (görece küçük coğrafyada 50'den fazla ve birbiriyle ilgili "geçmişe yönelik travmaları" olan etnik grup yaşamakta) ve aynı zamanda bölgesel ve küresel güçler açısından o kadar büyük stratejik öneme sahiptir ki, burası tıpkı Levant ve Balkanlar gibi bölgesel veya küresel hegemon bir aktörün güçlü ve kapsamlı otoritesi olmazsa sürdürülebilir barış ve istikrara kavuşamaz. Levant ve Balkanların Osmanlı egemenliği altındaki görece istikrarı gibi Kafkasya bölgesinin Sovyetler Birliği egemenliği altındaki bazı dönemlerde görece istikrar içinde yaşadığı iddiası, bu varsayımı savunanlar tarafından örnek olarak gösterilebilir. Bu tür bölgenin parçalı etnik ve dini yapısı ve "klancılık" belirtilerinin mevcutluğu, dışarıdan düzenleyici ve "hakem" rolü üstlenecek egemen bir gücün varlığını barış ve istikrar açısından zaruri kılmıştır. Kafkasya yerel aktörleri bölgesel güçlerin birisini diğeri ile dengelemek için de bölgeye davet etmişlerdir.

Stratejik öneme sahip doğal kaynaklarının, doğu-batı ve kuzey-güney yönünde stratejik geçiş güzergahlarının olması nedeniyle bölgesel ve küresel güçlerin Kafkasya bölgesini birbirine kolayca terk etmek istememesi faktörü de buradaki güç mücadelesini bir aktörün tam hegemon pozisyona ulaşmasına kadar sürdürmüştür. Günümüzde yaşanan küresel "güç geçişi" ("power transition") bağlamında Kafkasya bölgesi ABD-Çin, ABD-Rusya, İngiltere-Fransa-Almanya, Türkiye-İran, Çin-Hindistan ve Hindistan-Pakistan jeopolitik ve jeo-ekonomik rekabetlerinden etkilenmektedir. Kafkasya bölgesinden geçen bölgesel enerji ve ulaştırma bağlantısallık hatları (Kuzey-Güney ve Doğu-Batı Koridorları) bölgeni yine bölgesel ve küresel güç mücadelesinin merkezine oturtmaktadır. Kafkasya jeopolitiğinin önemli ve güncel anahtar kavramı Asya ve Avrupa arasında kurulan "bağlantısallık"tır ("connectivity"). Rusya, Türkiye, İran, Çin, ABD, AB, İngiltere, Hindistan, Pakistan gibi aktörler Orta Asya bölgesi ile senkronize şekilde yeniden Kafkasya jeopolitik ve jeoekonomik dengesinin parçasına dönüşmüşlerdir.

3 Temmuz 2024'te Astana'da düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi çerçevesinde Azerbaycan ile Çin arasında imzalanan "Stratejik Ortaklığın Kurulmasına İlişkin Ortak Bildiri" ve Temmuz 2023'de Gürcistan ile de imzalanan benzer stratejik ortaklık belgesi yeni dönemde Çin'in bağlantısallık temelli Kafkasya politikasındaki senkronizasyonu göstermesi açısından önemlidir. Aynı zamanda ünlü Rus uluslararası politika uzmanı Dmitri Treninin Ukrayna savaşından sadece bir hafta önce (15 Şubat 2022) ifade ettiği "Rusya'nın otuz yıl önce başlattığı jeopolitik geri çekilme sona erdi ve Rusya'nın ulusal çıkarlarına dayalı yeni bir seçici genişleme politikası başladı" cümlesi önemlidir. Rusya'nın jeopolitik geri çekilmesi ve ardından geri dönüşü, Kasım 2024 ABD seçim sonuçlarının yaratacağı sürpriz gerçekler, İran ile Batılı güçlerin yeni gerilim ihtimali, bölgesel güçlerin kendi iç değişimleri gibi "siyah kuğu" (black swan) olayları dengeleri değişebilir. Ancak ön görülebilir gelecekte ismi geçen herhangi bir aktörün tüm Kafkasya bölgesinde başat jeopolitik aktöre dönüşeceği ve bölgeyi tam olarak hegemonyası altına alacağı şimdiki mevcut şartlar devam ederse mümkün gözükmüyor. Demek ki, Kafkasya'da tam anlamıyla hegemon aktörün bulunmadığı ortamın aşağıdaki farklı senaryolar ile projeksiyonunu kurabiliriz:

1. Senaryo ("Geçici İstikrar"): Bölgesel ve küresel güçlerin farklı konfigürasyonda tematik ve değişken ittifakları sayesinde Kafkasya'da belirli süreler içerisinde geçici istikrar dönemi söz konusu olabilir. Örneğin bağlantısallık ağları göz önünde bulundurularak AB-Türkiye-Çin, Rusya-Türkiye-Çin, ABD-İngiltere-Türkiye, Rusya-Türkiye-Çin-İran gibi farklı jeoekonomik ve jeopolitik konfigürasyonlar söz konusu olabilir. Bu tematik ve esnek ittifakların biri zamanla diğerinin yerine geçebilir veya ittifakların terkibi de değişebilir. Türkiye, Kafkasya özelindeki bu konfigürasyonların hemen hepsinde vardır, ama bu konfigürasyonların hangisinin bölge için kalıcı barış ve istikrarı getireceği meçhuldür.

2. Senaryo ("Konsensüs"): Bölgenin istikrarsızlaşmasının Avrupa, Rusya, Çin ve hatta Orta Doğu üzerindeki olumsuz etkileri göz önünde bulundurularak bölgede istikrarın sağlanması için küresel ve bölgesel konsensüs oluşabilir (bölgenin yakın tarihinde benzer uzlaşı veya konsensüs olmuştur). Bu küresel ve bölgesel uzlaşmanın gereği olarak Kafkasya bölgesinde barış, istikrar ve ekonomik işbirliği teşvik ve hatta empoze edilebilir. Ancak "güç geçişi" döneminde bu tür uzlaşı doğal olarak çok zordur.

3. Senaryo ("Kaos"): Kafkasya bölgesinde hiçbir bölgesel ve küresel güç başat aktör olmamakla birlikte, küresel ve bölgesel ayrışmalar derinleştikçe bölgenin tamamı derin bir kaos ve çatışma ortamına dahil olabilir. Daha fazla silahlanma ve güvenlikçi politikalar ile bölgede "herkesin herkese karşı savaşı" yaşanabilir.

Birinci varsayım ve ondan neşet eden 3 farklı senaryodan çıkarabileceğimiz sonuçlar bunlardır: (A) Kafkasya bölgesi bölgesel "güç boşluğunu" ("power void") kaldıramıyor ve parçalanarak iç savaşlara yuvarlanmak potansiyeli taşıyor; (B) Şimdi yaşanan gibi "güç geçişi" dönemlerinde Kafkasya bölgesinin sürdürülebilir barış ve istikrara kavuşması daha da zordur.

İkinci varsayıma göre Kafkasya bölgesinin yerel aktörleri, dış müdahalenin zayıflayarak "güç boşluğu"nun olduğu kriz dönemlerinde bir araya gelerek bölgesel entegrasyonu ve ekonomik karşılıklı bağımlılığı güçlendiren inisiyatifler ortaya koyabilir (örneğin, "Kafkasya Evi" fikri, Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti). Diğer bir ifadeyle jeopolitik "güç boşluğu" dönemleri bölgede fragmentasyondan ziyade entegrasyonu da tetikleyebilir ve bu entegrasyon çabalarının şimdiye kadar bölgede farklı kısa dönemli varyasyonları olmuştur.

Enerji ve ulaştırma bağlantısallığı, ticaret ve yatırım ilişkileri üzerinden ekonomik karşılıklı bağımlılığın güçlenmesi ve derinleşmesi Kafkasya bölgesinin entegrasyonu yönünde stratejik vizyona ve misyona sahip liderlik ve bölgesel güçlerin tam desteği ile olabilir. Burada Kafkasya içindeki entegrasyonu dışarıdan destekleyebilen aktörler olarak Türkiye, Avrupa Birliği ve Çin yeni dönemde öne çıkan aktörler olabilirler. Orta Asya bölgesinde benzer entegrasyon süreci artık başlamıştır. Kafkasya bölgesinde ise bu entegrasyona öncülük edecek dönüştürücü liderlik önemli etkendir.

Senaryo 4 ("Bölge İçi Entegrasyon"): Douglas Lemkenin 2002 yılında yayınladığı "Savaş ve Barış Bölgeleri" ("Regions of War and Peace") kitabındaki "çoklu hiyerarşi modeli"nde küresel sistemde mevcut olan ve istikrarı sağlayan hiyerarşinin bir benzerinin bölgesel alt sistemlerde de mevcut olduğunu ileri sürmektedir. Küresel sistemde olduğu gibi bölgesel alt sistemlerde de istikrarı sağlayan bölgesel ekonomik ve askeri açıdan üstün güç, düzen oluşturmak yönünde kendi işlevini yerine getirebilir. Bu bağlamda 2020 yılında 2. Karabağ Savaşından sonra oluşan jeopolitik denge ve transformasyon sürecinde Kafkasya bölgesinin en büyük ekonomisi olan ve toplam bölge ekonomisinin yaklaşık yüzde 60'ını oluşturan, Kafkasya ülkeleri arasında en güçlü silahlı kuvvetlere sahip Azerbaycan, etrafında bölgenin iç dinamiklerinden kaynaklanan, bu dinamikleri yansıtan, dışarıdan tam olarak desteklenen, ama kesinlikle empoze edilmeyen bölge içi entegrasyon modeli ortaya çıkabilir. Bölge içi entegrasyon inisiyatiflerinin desteklenmesi sürecinde Türkiye stratejik rol oynayabilir. Bölge içi entegrasyonun lokomotifi olabilecek ülke gibi Azerbaycan'ın bugüne kadar bölgesel bağlantısallık projelerindeki başarısı yeni dönem için bir referans olabilir. Azerbaycan ve Gürcistan'ı birbiri ile birleştiren enerji ve ulaşım bağlantısallık hatları iki ülke arasındaki gerilimleri azaltarak işlevselliğini ispat etmiştir. Şimdi Azerbaycan-Gürcistan ikili işbirliği ve entegrasyon modelinin Ermenistan dahil tüm Kafkasya bölgesinde uygulanabilirliği Zengezur Koridoru inisiyatifi ve Azerbaycan-Ermenistan barış görüşmeleri ile test ediliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA