CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 18 Aralık 2010 günü olağanüstü kurultayda bahsettiği konuların en yakıcı olanlarının başında ekonomi gelmektedir. Özellikle siyasi anlamda çok etkili bir alan olan yoksulluk ve sosyal yardımlar konusunda kendisini bir sosyal demokrat parti olarak gördüğünü iddia eden CHP'nin yaklaşımının kodlarını doğru okumak gerekir. Kılıçdaroğlu, olağanüstü kurultaydaki konuşmasında "Aile sigortası getireceğiz, hiçbir aile gelirsiz kalmayacak. Kadının banka hesabına asgari ücret kadar para yatıracağız" diyerek, Aile Yardımı Sigortası'nda ihtiyacı olan ailenin kadın üyesine aylık 600 TL ödeneceğini belirtti. Bu söylemin ekonomik analizine girmeden önce şunu belirtelim ki, sosyal yardımlar herkese değil, ihtiyacı olan kişilere adil ve belli kriterlere göre dağıtılmalıdır. Yine, ihtiyacı olduğu halde sosyal yardımlara ulaşamayan kesime ulaşabilmek, ihtiyaç sahiplerini belirleyebilmek için ülke genelinde mutlaka yoksulluk haritası çıkarılmalıdır. Yoksulluk haritası esas alınmadan yapılacak yardımların, amacına ulaşması zor görülmektedir.
Hedef kitle kim?
Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği "Aile Yardımı Sigortası" çok belirsiz bir kavramdır. "Aile Yardımı Sigortası" nedir? Kimleri kapsamaktadır? Hedef kitlesi kimlerdir? Toplum nezdinde bu kafa karışıklığını mutlaka gidermek gerekmektedir. Çünkü her hedef kitleye göre farklı bir maliyet tablosu ortaya çıkmaktadır. Burada bahsedilen hedef kitle, işsiz olanlar mı, hiçbir sosyal güvencesi olmayanlar mı, ya da yoksulluk sınırı altında olan kesim mi, bu net değildir. Şimdi, farklı hedef kitlesine göre çok basit bir hesaplama yapacak olursak; eğer Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği kesim yoksulluk sınırı altında olan kesim ise, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2008 yılı rakamlarına göre nüfusun yüzde 12.4'ünü oluşturan bu kesim 8.2 milyon kişidir. 4 kişilik aile baz alındığında yaklaşık 2 milyon aileye aylık 600 lira maaş bağlanması gerekiyor. Bunun yıllık maliyeti ise 14.4 milyar lira olacaktır. Eğer Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği kesim hiçbir sosyal güvencesi olmayanlar, yani muhtaç kesim ise, bu kesimi hedefleyen ve yardım yapan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü (SYDGM) yaklaşık olarak 2.5 milyon haneye ve dolayısıyla 10 milyon kişiye yardım yapmaktadır. Bu hanelere aylık 600 lira ödenmesi durumunda toplam ödenecek miktar 18 milyar TL olacaktır. SYDGM'nin 2009'da 2.3 milyar TL sosyal yardım yaptığı göz önünde bulundurulursa, bu kurumun 1 yılda yaptığını Kılıçdaroğlu 1.5 ayda yapacaktır. Bu inanılması güç bir rakamdır. Öte yandan, Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği Aile Sigortası'nın hedef kitlesi olarak mevcut yeşil kart kullanıcıları görülüyor ise, Yeşil kart kullanan 2.5 milyon hane için aylık 600 TL ödeme, yıllık 18 milyar TL'lik bir yardım bütçesi doğurmaktadır.
Öngörülen yardımların bütçeye maliyeti
2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nde, tahmini bütçe giderlerinin yaklaşık olarak 312.5 milyar TL olduğu şu dönemde, sadece sosyal yardımlara aktarılması planlanan ve toplam bütçenin yüzde 5'ine denk gelen ortalama 15 milyar TL'nin bakanlıkların 2011 tahmini bütçe rakamları ile karşılaştırıldığında ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Genel bütçeden Adalet Bakanlığına 4.8 milyar, Sağlık Bakanlığı'na 17 milyar, Ulaştırma Bakanlığına 6.5 milyar, Milli Savunma Bakanlığı'na 16.9 milyar, İçişleri Bakanlığına 2.2 ve Milli Eğitim Bakanlığı'na 34 milyar TL aktarılması planlanmıştır. Sağlık Bakanlığı bütçesi kadar bir miktarın, sosyal yardımlara aktarılması uzun dönemde karşılanamayacak sorunları beraberinde getireceği ise çok açıktır. Nereden bakılırsa bakılsın, bütçeye çok ağır maliyetler yükleyen bu söylemin faturası da ağır olacaktır. Bunun her yıl artarak ve daha da katlanarak devam edecek olması, çalışanların 40'lı yaşlarda emekli olduğu 1990'lı yıllardaki ekonomide meydana gelen tahribata benzer bir etkisi olacaktır. Son yıllarda elde edilen kazanımların popülist politikalar, ya hep ya hiç mantığı ve seçimi mutlak kazanma hırsı ekonomide özellikle de bütçe dengesinde çok büyük problemlere sebebiyet verecektir. Dahası, Kılıçdaroğlu'nun sosyal yardımlar dışında, üniversite harçlarının, mazotta ÖTV'nin kaldırılması ve diğer vaatlerin ekonomiye yükleyeceği maliyet de ayrıca hesaplanmaya değerdir. Oy kaygısı nedeniyle mevcut seçmen kitlesini kaybetmeme ve bu kitlenin harcamalarını sınırlamama isteği gibi nedenlerle gerçekleştirilecek olan bu genişletici mali politikalar bütçe açıklarında da çok büyük bir artışa neden olacaktır. 2010 sonunda 28.2 milyar TL açık vermesi beklenen sosyal güvenlik sisteminin, 2011'de de 30.6 milyar TL açık vereceği tahmin edilmektedir. Sadece sosyal güvenlik sisteminin açığının yılda 30 milyar TL'yi bulduğu bir ülkede, reel politika yaptığını iddia eden bir siyasetçi ailenin kadın üyesine aylık 600 TL vaat edebilir mi? Vaat edilen sözlerin toplumda anlamlı olabilmesi için, vaatlerin finansal olarak da mutlaka bir karşılığının olması gerekir. Aksi halde, Kılıçdaroğlu'nun "Benim adım Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Ben parayı bulacağım diyorsam bulurum" ifadesi iktisat literatüründe karşılığı olmayan, müflis siyasetçi jargonudur.