Başkan Trump'ın görevden azil dava dosyasının Temsilciler Meclisinde kabul edilmesi Amerikan siyaset tarihinde yalnızca üçüncü defa gerçekleşti. 1868'de Andrew Johnson ve 1999'da Bill Clinton'a karşı azil sürecini başlatan Temsilciler Meclisi Trump'ı görevini kötüye kullanmak ve yargının tecellisini engellemekle suçluyor. Bu iki suçlamanın dayanağını da Trump'ın Ukrayna Cumhurbaşkanına baskı yaparak 2020 Kasım başkanlık seçimlerindeki muhtemel rakibi eski Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın oğluna soruşturma açılmasını sağlayarak kişisel siyasi avantaj sağlamaya çalışması teşkil ediyor.
Trump'ın başkan seçilmesinden beri kendisine karşı azil tartışması hiç bitmedi ve şimdi bir gerçeklik olarak karşısında duruyor. Görevden azledilmesinin çok küçük bir ihtimal olması göz önünde bulundurulduğunda önümüzdeki dönemdeki en kritik mesele azil sürecinin başkanlık seçimlerine nasıl bir etki yapacağı olacak.
2016 seçimlerinde genel oyda Hillary Clinton'a karşı 3 milyon daha az oy almasına rağmen salıncak eyaletlerdeki kritik oyları alarak büyük bir sürpriz yapan Trump tarihi bir başarı kazanmıştı. Rusya'nın 2016 seçimlerine Trump lehine müdahalesi Amerikan istihbarat kurumlarının üzerinde hemfikir olduğu bir gerçek olarak Trump'ın meşruiyetinin hep sorgulanması sonucunu doğurdu. Mueller'in yürüttüğü Rusya soruşturmasının görevde olan başkanı dava edememesi nedeniyle Trump'ın Rusya sayesinde başkan olduğu tezi Demokratlar tarafından beklenen etkiyi yaratmadı.
Trump'a dava açılamaması ve başkanın soruşturma sonunda yayımlanan raporu kendi zaferi olarak ilan etmesiyle Trump'ın görevden azli tartışmaları son bulmuş görünüyordu. Trump'ın Ukrayna'ya askeri yardımı Biden'ın oğluna karşı dava açılması için şantaj aracı olarak kullandığının ortaya çıkmasıyla azil tartışması yeniden hayat bulmuş oldu. Uzun zamandır azil süreci başlatma baskısına karşı duran Temsilciler Meclisi Demokrat Parti lideri Nancy Pelosi Ukrayna skandalıyla nihayet azil süreci başlatmaya razı oldu.
Demokratlar 2018 ara seçimlerinde Trump'ın skandallarına odaklanmaktan kaçınarak Amerikan halkının daha çok önemsediği ekonomik sorunlar ve sağlık sigortası gibi meselelere eğilmişlerdi. Bu strateji Kongrenin alt kanadı olan Temsilciler Meclisindeki çoğunluğu ele geçirmelerini sağlamıştı. Başkanlığının ilk iki yılında her iki kanadın Cumhuriyetçilerde olması dolayısıyla vergi indirimleri ve Anayasa Mahkemesi atamaları gibi büyük yasama başarılarına imza atabilen Trump'ın artık Demokratlarla pazarlık yaparak ilerlemesi gerekecekti. Bu süreçte Demokratları hiçbir iş yapmayan ve sadece kendisini indirmeye çalışan siyasetçiler olarak göstermesi kendi tabanında karşılık görse de Trump'ın oylarını artıran bir strateji olmadı.
Amerikan siyasetindeki aşırı kutuplaşmanın bir sonucu olarak her iki partinin desteklediği inisiyatifler, yasa tasarıları ve uzlaşı örnekleri artık tarih oldu. Trump kendi tabanını enerjik tutmaya çalışırken Demokratların Trump nefreti de Cumhuriyetçilerle ortak zemin bulmalarına engel oldu. Azil sürecinde de görüldüğü üzere oylamada bir iki vekil dışında tamamen parti aidiyetleri belirleyici oldu. Amerikan siyaset sisteminin üzerine kurulduğu uzlaşma kültürü Obama döneminde ortadan kayboldu ve özellikle Trump döneminde tamamen tarihe karıştı. Bu bağlamda azil dosyasının Senatodaki akıbeti de birkaç fire dışında ve çok büyük bir sürpriz olmazsa parti oylarıyla belirlenecek.
2020 Kasım seçimlerine giderken azil sürecinin Trump'a yarayacağı güçlü bir tez olarak öne çıkıyor ancak hakkında azil dosyası kabul edilmiş başkan olarak tarihe geçmek Trump'ın kimyasını bozma ve hata yaptırma potansiyeline sahip. Başkanın en büyük avantajı Amerikan ekonomisinin bütün göstergelerinin olumlu olması. İşsizlik oranının yüzde 3,5 seviyelerinde olması ve borsanın 2019'da yüzde 25 civarındaki kazanımları Trump'ın lehine gelişmeler oldu. Trump'ın siyasi doğruculuk kurallarına göre oynamadığını kabullenmiş geniş kitleler için ekonomi öncelik taşıyacaktır.
Öte yandan Trump'ın skandallarından yorulan ve yönetim anlayışıyla ciddi problemi olan kitlelerin varlığını yadsımak yanlış olur. Göçmenlik, ırkçılık ve kadın gibi kimlik meselelerinde Trump'ın kendine yabancılaştırdığı ve karşısına aldığı kitlelerin oynayacağı rol de belirleyici olacak. Belki de en önemlisi Demokratların Trump'a karşı çıkaracakları adayın salıncak eyaletlerde daha önce hem Obama hem de Trump'a oy veren beyaz seçmenden oy alıp alamayacağı olacak. Azil sürecinde Trump'ın gerçekten suç işlediği ve ekonomik başarıların başkanın marifeti olmadığı tezi Demokratlar tarafından öne çıkarılacaktır.
Azil sürecinin beklendiği gibi Senatoda Trump lehine sonuçlanacağını varsayarsak başkanlık seçimlerinin sonuçlarına nihai etkisini Kasım'a kadar bekleyip görmemiz gerekecek. Trump'ı üreten popülist dalganın devam edip etmediğinin test edileceği seçimler öncesinde başkanın destekçilerinden kayıp vermesi azil sürecinin en somut sonucu olacaktı. Bunun en son örneği Evanjelistlerin önde gelen gazetelerinden birinin başyazısında Trump'ın görevden alınmasını desteklemesi oldu. Öte yandan Trumpçı tabanın motivasyonunu artırma riski taşıyan azil sürecinin başkanı yıpratmasından medet uman Demokratların mevcut durumdaki bölünmüş görüntüleri de Trump'ın işine yarayabilir.
Amerikan siyasi tarihinin en önemli haftalarından birini geride bırakırken 2020 başkanlık seçimlerinin kaderini belirleyecek azil sürecinin sonucu ABD'nin yalnızca iç politikasına değil dünya siyasetine de etki etme potansiyeline sahip.