Türkiye'de 2013-2015 arasında sürdürülen Çözüm Süreci dönemi "Acaba PKK silah kullanmadan tasfiye edilebilir mi" sorusuna aranan yanıtlardan biriydi. Faili meçhul cinayetler ve işkencenin ortadan kalktığı, Kürtçenin yasak bir dil olmak bir yana devlet televizyonlarından serbestçe konuşulduğu, okullarda seçmeli ders olarak öğretildiği demokratik bir Türkiye'de terör sorunu da güç kullanmadan ortadan kalkabilir miydi?
Çözüm Süreci'nin öne çıkan aktörlerinden biri de şüphesiz HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş olmuştu. Demirtaş bu yıllarda neredeyse her gün bir başka ana akım kanalında izlediğimiz hatta kendisinden türküler dinlediğimiz bir siyasi lider olarak parladı. Ancak rüzgarın yön değiştirmesi uzun sürmedi.
Kobani olayları büyürken Demirtaş liderliğindeki HDP tırmanan olayların üzerine benzin dökercesine bir çağrıda bulundu. 6 Ekim 2014'te HDP Merkez Yürütme Kurulu tarafından "acil çağrı" başlığıyla yapılan duyuruda "Halkımızı sokağa çıkmaya ve çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz" çağrısı yapıldı. HDP'nin çağrısı üzerine sokaklara dökülen örgüt sempatizanları ve YDG-H militanları neredeyse sokakta gördükleri her sakallıyı DEAŞ'çı diyerek linç etmeye kalktı. Anadolu Ajansı'na göre olaylarda 31 kişi hayatını kaybederken 2 polis şehit oldu, 139 polis yaralandı. 200'ün üzerinde okul ve toplamda binin üzerinde bina saldırıya uğradı. 6-7 Ekim olayları olarak anılan eylemlerden akılda kalan ise kurban eti dağıtırken vahşice linç edilen 16 yaşındaki Yasin Börü oldu.
Derken PKK terör saldırılarına 2015 yazında tekrar başladı. Suriye'deki iç savaştan ve AK Parti'nin 7 Haziran seçimlerinden tek başına iktidar olarak çıkmamasından cesaret bulan PKK bu sefer kazanabileceğinden emindi. Terör eylemlerini terörle mücadele operasyonları izlerken zaten bitkisel hayata girmiş olan Çözüm Süreci de noktalanmış oldu.
PKK terör kartını oynarken Demirtaş liderliğindeki HDP, PKK'nın "Kürdistan halkı için öz yönetim" çağrısına uyarak doğuda kazandığı belediyelerde birer birer özerklik ilan etti. PKK'nın hendek ayaklanması için gönderdiği dağ kadroları şehirdeki genç militan ve sempatizanları silahlandırdı, HDP/DBP'li belediye araçları yolları kazdı, barikat ve mevziler kurdu, yeri geldi belediye araçlarını bombalı araç yaparak terör saldırıları düzenledi. Ancak PKK'nın hesabı tutmadı. Hendek ayaklanmaları bastırıldı, meskun mahallerde kıstırılan militanlar etkisiz hale getirildi ve HDP'li belediyelere birer birer kayyum atandı.
Çözüm Süreci PKK eliyle işte böyle sona erdirilirken terör örgütünün "kıra dayalı şehir savaşı" temalı zafer vaatleri yerini "TC şehirleri bombalıyor" veryansınlarına bıraktı. Öyle ki PKK Çözüm Süreci'ni sona erdiren terör saldırılarını önce sahiplenip sonra inkar ederek "Biz yapmadık, derin devlet yaptı" demeye başladı. Teröre dönüşün en büyük kaybedeni ise HDP ve Demirtaş oldu. HDP'nin Kobani ve hendek olaylarındaki PKK ile koordineli tutumu parti yöneticilerinin "PKK sizi tükürüğünde boğar" ve "Sırtımızı YPG'ye dayadık" açıklamaları ile birleşince HDP'nin faturasının kayyumlarla sınırlı kalmayacağı anlaşıldı. Kısa bir süre önce Erdoğan'a karşı parlatılan, ana akım kanallarda türküleri yayımlanan Demirtaş'ın ise artık "Başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz" konuşması ekranlardaydı.
Oldukça kabarık bir iddianameyle yargılanan Demirtaş kimi davalardan hüküm giydi, kimilerinden halen yargılanıyor. Ancak HDP'nin oyunu yüzde 13'lere çıkaran lider olarak Demirtaş'ın siyaset sahnesinden çekilmemesi bir sürpriz olmadı.
Siyasetten kopmayan Demirtaş son haftalarda sosyal medya paylaşımları ve köşe yazılarıyla yeni bir atılım peşinde. Söz konusu paylaşım ve yazılarında Demirtaş'ın öne çıkardığı temel konu "açık ve şeffaf" bir muhalefet ittifakı. 2015 genel seçimlerinde "stratejik oy" ile başlayan, son yerel seçimlerdeyse büyükşehirlerde CHP'yi destekleyerek sürdürülen CHP-İP-SP-HDP blokunu bu sefer açıktan ilan etmek Demirtaş'ın başlıca talebi olacak gibi görünmekte.
Ne var ki Demirtaş'ın önerdiği ittifak modelinin içeriği oldukça geniş ve soyut ifadelerin ötesine gitmiyor. Örneğin Demirtaş'ın bu ittifak için önerdiği temel ilkelerden ilki AK Parti'nin iktidardan indirilmesi sonrasında yeni bir anayasanın yapılması. Ancak Demirtaş "Özerklik bu anayasanın neresinde olacak" sorusunun cevabını vermekten kaçınıyor. Demirtaş kendisinin ve partisinin defalarca dile getirdiği özerklik talebi konusunda İP ile nasıl bir mutabakat sağlamayı hedefliyor? Yahut Demirtaş geçtiğimiz hafta dile getirdiği ve Akşener'in de açık kapı bıraktığı üzere bir gün Akşener'i ziyaret ederse Öcalan'ın serbest bırakılması talebini bu görüşmede iletecek mi? Bu soruların cevabını henüz bilemiyoruz.
Demirtaş'ın açıkladığı ittifak modelindeki dokuz maddelik "ilkeler", beş maddelik "amaçlar" ve altı maddelik "hedefler" listesi halen daha "Seni başkan yaptırmayacağız" söyleminden öteye gidebilmiş ve somut öneriler getirebilmiş değil. Zaten şayet bu ittifak planlandığı üzere bir sonraki cumhurbaşkanı seçiminde aynı aday arkasında birleşecekse şimdiye kadar takip ettikleri içerik paylaşmama stratejisini sürdürmeleri gerekecek.
Demirtaş'ın isminin geçmişte bu denli öne çıkması Kandil'i rahatsız etmiş, Duran Kalkan ve Cemil Bayık gibi örgüt elebaşları dönem dönem Demirtaş'ı ve HDP'yi açıktan eleştirmişlerdi. Ne var ki HDP liderliği Sezai Temelli ve Mithat Sancar gibi haleflerin döneminde Demirtaş dönemine göre daha silik kaldı. Demirtaş tutuklu olduğu halde dışarıdaki partililerden daha etkili bir görüntü sergiledi. Bu durumun sadece Kandil'deki örgüt liderliğinde değil HDP içinde de huzursuzluk doğurduğu iddiaları yazıldı çizildi. Şimdi de Demirtaş'ın yeni bir parti kurabileceği iddiaları gündemde. Bu durum gerçekleşir mi, PKK buna izin verir mi, Demirtaş Kandil ve İmralı'dan izinsiz böyle bir adım atabilir mi, cevaplaması zor sorular. Ancak Demirtaş'ın etkisinin HDP tabanını da aşarak CHP tabanını da etkisi altına alması yadsınamaz bir gerçeklik. Kimi CHP il teşkilatları ve gençlik kolları pek çok olayda HDP ile aynı tepkileri vermekte. CHP'nin yaşadığı bu ideolojik dönüşüm CHP-HDP ittifakını giderek daha sorunsuz hale getirmekte. Ne var ki bu iki partinin ittifakı 2023 seçimlerini kazanmak için yeterli değil. Öte yandan CHP-İP-SP ve muhtemel yeni partilerin oluşturacağı bir blokun da HDP'siz girecekleri bir seçimde Cumhur İttifakı karşısında şansı görünmüyor. Muhalefet için HDP bir şekilde denkleme katılmak zorunda ama İP bunu nasıl tabanına kabul ettirecek? Belki de Demirtaş'ın son dönemde dozajını artırdığı bir yandan ittifakı şeffaf kılma çağrıları bir yandan ise özerklik ve Öcalan'a serbestiyet gibi taleplerinin sesini kısması muhalefet blokundaki bu sorunu aşmak için önemli bir rol oynayabilir. Demirtaş ise böyle geniş bir ittifak kurulmadan muhalefetin seçimde şansı olmadığının farkında ve HDP ile veya HDP'siz bu ittifakta yer almak istediği izlenimini vermekte.