İdlib ekseninde yaşanan uluslararası gelişmelerin Türkiye iç siyasetinde de önemli yansımaları oldu. İç siyasi tartışmalarda en çok ön plana çıkan husus ise CHP'nin özelde İdlib meselesine genelde ise hükümetin Suriye politikasına yönelik ikircikli tutumuydu. "İdlib'de ne işimiz var?" ifadesinde somutlaşan bu tutumun son süreçteki yansımalarını daha iyi anlayabilmek için biraz geriye gitmek gerekiyor.
Her ne kadar CHP son süreçte Türkiye'nin İdlib'e asker göndermesini eleştirse ve Türkiye'nin Suriye meselesine karışmaması gerektiğini iddia etse de savaşın başladığı 2011 yılından itibaren bizatihi Suriye meselesiyle yakından ilgilendi. CHP Suriye krizinin çözümü için hükümetin Esed rejimi ile görüşmesi gerektiğini iddia ediyordu. Bugünlerde hükümeti Suriye'nin içişlerine karışmakla suçlayan ve sıkça "İdlib'te ne işimiz var?", "Suriye'de ne işimiz var?" sorularını kamuoyunda tartışmaya açan CHP, bir muhalefet partisi olarak Beşar Esed ile doğrudan görüşmeler gerçekleştirdi. 2011-2013 yılları arasında CHP heyeti ile Esed arasında kamuoyuna açıklanan üç ziyaret gerçekleştirildi. Hatta 2013 yılında CHP'ye yakın Halk TV Beşar Esed'le bir röportaj gerçekleştirirken, Esed röportajında o dönem başbakanlık görevini yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ağır hakaretler etti.
CHP her ne kadar Esed'in Suriye'de kimyasal silah kullandığının uluslararası kuruluşlar tarafından tespit edilmesi ve Esed'e Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında dava açılmasının ardından Esed ile doğrudan görüşmelere ara verse de CHP'nin Esed'i Suriye krizinin çözümü görme anlayışı hiç değişmedi. CHP son olarak 2019'un Eylül ayında gerçekleştirdiği konferansa Esed rejiminden üst düzey yetkilileri de davet ederken konferansın sonuç bildirgesinde ise Türkiye'nin Suriye yönetimiyle aslında sorun yaşamadığını ve ilişkilerini düzeltmesi gerektiğini iddia etti.
27 Şubat akşamında Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı canlı yayında "Esed'in askerleri orada bizim askerleri koruyor" dedikten birkaç dakika sonra Esed rejimi 36 askerimizi şehit etti ve CHP'nin "Türkiye, Suriye rejimi ile görüşsün" şeklindeki altı boş Suriye politikası tamamen çöktü. Gelinen noktada CHP'nin Suriye'ye yönelik yaklaşımının tamamen çıkmaza girdiği açık. CHP'nin Esed rejimine yönelik anlaşılmaz desteğini bundan sonra sürdürmesi ihtimal dışı. Fakat CHP'den Esed rejimine yönelik herhangi bir kınama ya da eleştiri de henüz gelmiş değil.
Mevcut şartlar altında CHP bu krizden çıkmak için yeni manevra alanları bulmaya çalıştıkça ciddi savrulmalar yaşıyor. Örneğin birkaç ay önceki Suriye konferansı sonuç bildirgesinde Türkiye'nin İdlib kaynaklı ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğunu vurgulayan parti bugün hükümeti İdlib'e asker göndermekle ve İdlib meselesine dahil olmakla suçluyor.
Bu savrulmanın bir diğer önemli göstergesi ise, son süreçlerde hükümete özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik tavrını sertleştirmesinde görülüyor. CHP bir yandan Cumhurbaşkanı'nı hedef tahtasına oturturken diğer yandan olayın faillerinden ziyade hükümetin Suriye meselesine dahil olmasını sorunsallaştırmaya devam ediyor. Bu noktada 2011 yılından itibaren muhalefet partisi olmasına rağmen Suriye meselesine dahil olan, Esed rejimi ile doğrudan görüşmeler gerçekleştiren ve Suriye konferansı düzenleyerek Esed rejimi temsilcilerini de konferansa davet eden CHP'nin hükümeti Suriye meselesine dahil olmakla eleştirmesinin herhangi bir inandırıcılığının kalmadığı gerçeği de apaçık bir biçimde karşımızda duruyor.