15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yıl dönümü münasebetiyle geçen hafta TBMM'de gerçekleştirilen özel oturumda 15 Temmuz'un ruhuna yakışmayacak anlara şahit olduk. Oturumda söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un konuşmasında darbe girişimi ve bu girişimin arkasındaki FETÖ'den ziyade iktidarı eleştirmesi farklı çevrelerin tepkisine neden oldu. Özkoç'un konuşması CHP'nin 15 Temmuz darbe girişimine bakış açısını yeniden gündeme getirdi.
15 Temmuz darbe girişimi esnasında CHP de tıpkı diğer siyasi partiler gibi darbe girişiminin kabul edilemez olduğunu ve demokrasinin arkasında sonuna kadar duracaklarını açıklamıştı. Darbe girişimi esnasında TBMM'de bulunan tüm partilerden milletvekilleri darbe girişimine karşı ortak bir tavır almıştı.
Fakat CHP'nin 15 Temmuz darbe girişimi esnasında gösterdiği demokratik olgunluk maalesef uzun sürmedi. CHP 15 Temmuz gecesi ve akabinde gösterdiği bu demokratik tavrı kısa sürede kaybetti. FETÖ ile etkin mücadele kapsamında 20 Temmuz'da ilan edilen OHAL'i kastederek "20 Temmuz darbesi" ve "kontrollü darbe" söylemlerini benimseyen parti bu şekilde 15 Temmuz darbe girişimini de itibarsızlaştırmış oluyordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Asıl darbe 20 Temmuz'da yapıldı" cümlesi de bu itibarsızlaştırmayı özetliyordu. 251 şehidin ve 2 bin 196 yaralının olduğu, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bombalanarak halkın iradesine ket vurulmaya çalışıldığı bir darbe girişimini OHAL ile eş değer tutmak CHP'ye yönelik ciddi bir hayal kırıklığı yarattı.
Bu hayal kırıklığının en büyük sebebi CHP'nin siyasi darbelerle arasına bir mesafe koyacağı ve ne olursa olsun demokratik siyasetin yanında duracağına yönelik beklentilerin boşa çıkmasıdır. Zira 15 Temmuz'un hemen akabinde gösterdiği demokratik tavır, CHP'nin bu algıyı kırması açısından önemli bir fırsattı. CHP 27 Mayıs 1960 Darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 28 Şubat vesayeti ve 27 Nisan 2007 e-muhtırasında halkın iradesi yerine vesayet odaklarının yanında yer almıştı. Dolayısıyla Türkiye siyasetinin askeri darbelerle verdiği imtihanda CHP sınıfta kalan aktörlerin başında geliyordu.
Fakat CHP'nin 15 Temmuz'da yeniden sınıfta kalması, "CHP'nin 15 Temmuz'a bakışı neden değişti?" sorusunu gündeme getiriyor. Aslında bunun sebeplerinden birisi, parti içerisindeki ayrışmaların bir sonucu olan söylem belirsizliğidir. CHP son birkaç yıldaki önemli siyasi gelişmelerin hiçbirisinde tutarlı bir söylem benimseyememiştir. 15 Temmuz'u önce "FETÖ darbesi" olarak adlandırmasına rağmen sonrasında "kontrollü darbe" söylemini kullanması da partinin söylemlerinin belirsiz ve kaygan bir zeminde oluşturulduğunun en büyük göstergesidir.
Aslında 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili partiden gelen tepkilere bakıldığında CHP'nin temel meselelere yaklaşımının parti içerisinde de ciddi bir kırılma yarattığı görülmektedir. Her ne kadar 15 Temmuz 2019'da TBMM' de gerçekleşen oturumda CHP'nin "kontrollü darbe" söylemini devam ettirdiği görülse de parti içerisinde CHP'nin bu söyleminin yanlış olduğunu düşünenler de mevcut. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in "15 Temmuz bazı yerlerde 'tiyatroydu' deniliyor, tiyatro miyatro değil, bal gibi kanlı bir darbe girişimiydi; rejime, Meclise, ülkeyi yönetenlere, demokrasiye kastediyordu" açıklaması da parti içerisinde dahi Kılıçdaroğlu'nun söylemlerinin eleştirildiğini gösteriyor. Bu sebeple CHP'nin "kontrollü darbe" söylemini parti içerisindeki dengeler yeniden şekillendiği takdirde ne ölçüde sahipleneceği en çok merak edilen hususlardan birisidir.