TBMM 27. Dönem 2. Yasama Yılı geçtiğimiz hafta başladı. Meclisin açılışıyla beraber 2019 yerel seçimleri başta olmak üzere siyasetin gündemi yeniden hız kazandı. TBMM'nin bu yeni döneminde siyasetin ana gündem maddelerini oluşturan seçim ittifakları, af teklifi, yerel seçimler gibi hususların Mecliste yaşanacak tartışmalarda da sıkça gündeme geleceği tahmin ediliyor. Bunu yanı sıra Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber görev ve yetkileri değişen TBMM'nin yeni sistemde eskisine nazaran farklılaşan bir işlevi olması bekleniyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecinde yaşanan tartışmalarda gündeme gelen başlıca hususlardan birisi yeni sistemde TBMM'nin pozisyonuyla ilgiliydi. Bu minvalde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı çıkanların argümanlarından birisi sistemin yasamayı temsil eden TBMM'nin işlevini ortadan kaldıracağıydı. Fakat Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin özelliklerine bakıldığında TBMM'nin kanun yapımında hala en etkili makam olduğu görülüyor. AK Parti'nin seçim kampanyasındaki "Güçlü Meclis, Güçlü Hükümet, Güçlü Türkiye" vurgusu da bu durumun bir yansımasıydı. Hatta parti milletvekillerinin profili yüksek isimlerden oluşması da bu hususu teyit eden bir diğer unsurdu.
Dolayısıyla TBMM'nin yeni sistemde de güçlü bir erk olduğunu söylemek gerekir. Fakat Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiş olması Meclisin işlevini bazı noktalarda eski dönemlere nazaran farklılaştırıyor. Örneğin eski sistemde kanun yapma yetkisi yalnızca TBMM'ye aitken Cumhurbaşkanlığı sisteminin doğal bir sonucu olarak cumhurbaşkanı herhangi bir onaya ihtiyaç duymaksızın kararname çıkarabiliyor.
Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da sıkça vurguladığı gibi hızlı karar alma ve uygulama noktasında devletin işlerliğine olumlu bir katkı sunacaktır. Fakat yine de Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile kanunlar arasında önemli bir fark bulunuyor. Kararname ile kanun arasında ikilik oluştuğu takdirde kanunun geçerli sayılacak olması da Meclisin gücüne örnek teşkil eden bir husus olarak karşımıza çıkıyor.
Yeni sistem uyarınca TBMM'nin yetkilerinde değişiklik yaratacak en kritik husus ise bütçe meselesi olacaktır. Zira yeni sistemde bütçenin hazırlanması yetkisi Cumhurbaşkanlığına, onaylanması da TBMM'ye verilmiştir. Bu da Meclisin bütçe üzerinde hala denetleyici bir yetkisi olduğu anlamına gelmektedir. Fakat TBMM'nin bütçeyi zamanında onaylamaması ihtimaline karşı yeni bütçe kanunu kabul edilinceye değin önceki yılın bütçesinin değerleme oranına göre hesaplanarak yeniden uygulanması kuralı getirilmiştir. Bu da devletin işleyişinde çıkabilecek aksaklıklarda kamunun mağdur edilmemesi anlayışına uygundur. Örneğin ABD'de Kongre bütçeyi onaylamadığı takdirde federal hükümet zorunlu olarak kapanmakta, kamu kurumlarının büyük bir bölümünde işleyiş sona ermektedir. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı sistemindeki bu düzenleme ise bütçe onaylanmasının gecikmesi durumunda kriz çıkmasını önleyerek kamunun işleyişinin aynı şekilde devam etmesini sağlıyor.
Hiç kuşkusuz ki Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte esaslı bir dönüşüm yaşayacak alanlardan birisi cumhurbaşkanı ile TBMM arasındaki etkileşimin mahiyeti olacaktır. Zira eski sisteme nazaran yeni dönemde yasama ve yürütme görevlerini ifa eden TBMM ile cumhurbaşkanı arasında daha kısıtlı bir ilişki kurulabilecektir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin daha güçlü bir kuvvetler ayrılığı tesis etmesinin sonucu olarak TBMM ve Cumhurbaşkanlığı makamı eski sisteme nazaran daha az direkt etkileşime girecektir. Fakat tıpkı bazı diğer başkanlık sistemlerinde olduğu gibi cumhurbaşkanının yasamaya mesaj verme yetkisi bu etkileşimi artıracak bir etken olacaktır. Dolayısıyla cumhurbaşkanı Anayasa'nın 104. maddesindeki "Ülkenin iç ve dış siyaseti hakkında Meclise mesaj verir" hükmü uyarınca Meclise tavsiyelerde bulunabilecektir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni yasama yılının açılışında vurguladığı "kanun teklifleriyle yasama faaliyetlerine daha çok katkıda bulunma" ile "reform yapma" vurgusu aynı zamanda TBMM'ye verilen bir mesaj olarak okunmalıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin TBMM'nin yetki ve sorumluluklarında önemli değişiklikler yarattığı fakat bu durumun TBMM'yi "daha güçsüz" ya da "etkisiz" bir erk haline getirmediği tekrar vurgulanmalıdır. TBMM Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte eskisine nazaran bazı alanlarda daha özerk bir güç haline gelmiş bazı alanlarda da daha nitelikli bir işleve kavuşmuştur. Bu noktada vurgulanması gereken bir diğer mesele Cumhurbaşkanlığı sisteminin gerektirdiği değişikliklerin gerek yasama gerekse de yürütme ve yargı erklerinde yerleşik hale gelmesi için siyasal ve bürokratik kültürün de değişmesi gerektiğidir. Bu durum ise sistemdeki yeni kuralların zaman içinde siyasal ve bürokratik kültürün bir parçası haline gelmesi ve hatta bu kültürü dönüştürmesiyle mümkün olabilecektir. Yeni sistemin çatışmalardan ziyade uyuma dayalı olması ise bu dönüşümü daha kolay kılacaktır.